MUSİKİ fonografın arzettiğl imkânlardan ge- rektiği gibi aydalanamamaktadır. Yalnız bestekârlık ve musiki naza- riyatı derslerinde bazan plâkla eğiti- me müracaat edilmektedir. Teni plâk getirtme işinde Konservatuar geçen yıla kadar UNESCO kuponlarından faydalanmaktaydı Ancak bu yıl plâk için UNESCO kuponu dağıtımı, Mali- ye Bakanlığının bir kararıyla, şahıslar ve gerek eğitim müesseseleri için durdurulmuştur. Konservatuar Müdürlüğü gelecek yıldan itibaren el- deki plâklardan daha geniş ölçüde faydalanmayı düşünmektedir. Yı da inşaatı tamamlanacak olan ek bi- nada Öğrencilere plâk dinleme yerleri de hazırlanmıştır. Konservatuarda bugüne kadar eği- timin noksan taraflarından biri de ders kitabı yokluğuydu. Bu yıl, Ad- nan Saygun'un solfej kitabının baskı- sı tamamlanmış ve talebeye dağıtıl- mıştır. Ayrıca, aynı müellifin musiki nazariyatına ait kitabıyla Nureddin Sevin'in kostüm tarihi mevzulu eseri bastırılmaktadır ve gelecek ders yı- lına yetiştirilecektir. Ancak bütün bunlar sadece temel kitap ihtiyacını - o ir dereceye kadar - karşılamaktadır. Musiki hak- kında Türkçe olarak yazılmış hemen hiçbir eser bulunmayışı, günlük ders- lerin dışında biraz olsun bilgisini ve kültürünü genişletmek isteyen dil bil- mez öğrenciyi tam bir 1mkansızlıkla karşı karşıya bırakmakta Devlet Konservatuarı mezunları ço- ğunluğunun arzu edilen zihin yapısın- da olmamaları, eğitim usullerinde bir genişleme ve yenileşme ihtiyacına de- lâlet etmektedir. Konservatuar Mü- dürlüğü ve öğretim — üyelerinin, Öğ- rencileri sadece teknik bakımdan de- ğil, fikir bakımından da yetiştirmele- ri istenir. Hatta, sadece öğretim sa- hasındaki çalışmalarının hududunu genışletmekle kalmayıp musikişinasın içtimail durumu üzerine eğilmek, onun meseleleriyle daha yakından meşgul olmak, gerektiğinde bağlı bulunduk- ları üst makamlara meseleleri ve ih- tiyaçları daha açık ve tesirli olarak anlatmak, hal çarelerini kabul ettir- mek, kısacası mücadeleci bir ruh ta- şımak şarttır. Bu belki musikişinas- tan tabii vazifesi dışında birşeyler is- temek olur. Fakat bizde musiki Dev- letçe desteklendiğine göre bu destek- lemenin lâfta kalmaması lâzımdır. Devlet Konservatuarının şimdiye ka- dar bu sahadaki başarıları, kifayetsiz olsalar bile, daha fazlasının yapılabi- leceğine bir işaret teşkil etmektedir. Sanatkârlar Karajan'a yeni vazife vvelki hafta Salı akşamı, Herbert von Karajan, Viyana Devlet Ope- rası sahnesini ziyaret eden La Scala opera trupunun "Lucia di Laramer- 30 Von Karajan Gözü yükseklerde moor" temsilini idare etmek üzere şef kürsüsüne çıktığı zaman salon alkış- tan çınlıyordu. Söylentilere göre Ka- rajan, a Operasının sanat mü- dürlüğü vazifesini kabul etmişti. Ni- tekim ertesi günkü basın toplantı- sında söylentiler teyid edildi. Sanatıyla alâkalı şöhretinin yanın- da Karajan; ihtiraslı bir adam ola- rak da tanınmıştır. Berlin Filarmoni Orkestrasının şefliğini ele geçirmek i- çin müteveffa Furtwaengler'le nasıl mücadele ettiği bilinir. Viyana Ope- rasının sanat müdürlüğü de hiç şüp- hesiz bu karakterde bir insanı cezbe- decek mevkilerdendir. Karajan aynı zamanda La Scala temsillerini de ida- reye devam edecektir. Böylece dün- yanın iki büyük opera teşekkülünde parmağı olacaktır. Hatta bir üçüncü- sünde de: Karajan'ın gelecek yıl Metropolitan'da da birkaç temsil ida- re edeceği söylenmektedir. Sanatkâr aynı zamanda ,iki ay müddetle, Ber- lin Filarmoni Orkestrasının da şef- liğini yapacaktır. Karl Böhm'ün, başka memleketlerdeki angajmanları yüzünden Viyana Operasındaki va- zifesini gerektiği gibi ifa edemediği için istifa ettiği düşünülürse, onun yerine geçen Karajan'ın ancak pek büyük bir enerji göstermek suretiyle yeni mevkiini muhafaza edebılecegı, aksi halde onun da aynı sebep yüzün- den istifaya mecbur kalacağı akla Salı geceki temsilin bir hususiyeti de, meşhur soprano Maria Callas'ın ilk defa olarak Viyanalı dinleyiciler huzuruna çıkmasıydı. Callas'ın Viya- na'daki şöhreti pek büyüktü. Bundan faydalanan opera idaresi, bilet fiyat- larını bizim paramızla 45 liraya ka- dar yükseltmiş, buna rağmen bütün yerler satılmıştı. Temsilde soprano Callas, muvazenesiz bir teganni çı- karmasına rağmen büyük bir zafer kazandı. Şef Karajan ise zaman za- man opera idare ettiğini unutuyor, kendini bir senfoni şet“ı sanıyordu Bazan orkestranın sesini o derec yukseltıyordu ki şarkıcılar haykırma- mecbur kalıyorlardı. Tempoları umumıyetle çok hızlıydı ve bu yüzden koro. arasıra geride kalıyordu. Telâk- kisinin de İtalyan operası üslubuyla alâkası yoktu. AKİS, 30 HAZİRAN 1956