SİNEMA Filmler Hoffmann'ın Masalları ichael Powell sinemacılığa 20 aşındayken Rex Ingram'ın reji asistanı olarak başlamıştı. Rejisör o- luşu 1936 yılına rastlar. Ertesı yıl çevirdiği "The Edge of the World" de şahsiyetinin ilk helırtılerı büyük dokümanter sinemacı Robert Flaher- ty'nin bile dikkatini çekmişti. 1941 de aslen Macar olan Emeric Press- burger le birlikte ilk filmleri "49 un- airesi" ni hazırladılar. 1942 de "One of Our Aircraft is Missing" başarılı bir harp filmi olarak dikka- ti çekti. Bir yıl sonra M. Powell ve E. Pressburger London Films Şirketine bağlı olarak Archers Ortaklığını ku- rarak "Life and Death of Colonel Blimp" i meydana getirdiler. Bu film Mıchael Powell de gittikçe gelişen teknıge mukabil mevzuun zayıfladı- ğım gösteren bir örnekti. "A Matter ofLife and Death" teknik ile mevzu arasındaki uçurumun — genişlediğine işaret ediyordu. "Black Narcissus" ve "End of the River" adlı filmlerde de görüleceği gibi, M. Powell tabiatı tes- it edebilmede, fantazi yaratmada çok mahirdi; fakat ele aldığı konu- ları işleyiş tarzı dehaya yaklaşan bir sinema anlayışıyla kıyaslanamıyacak derecede kısırdı. 1949 M. Povvell - E, Pressburger çiftinin altın yılı oldu. "Kırmızı Pabuçlar - d Shoes" gibi dört başı mamur bir film ile ken- dilerinden beklenen şaheseri nihayet verdiler. Şan sinemasında yeniden gösterilmekte olan "Hoffmann'ın Si- Moira Sherer 20 hirli Masalları - Tales of Hoffmann" ın doğrudan doğruya bu filmin ver- diği cesaretle çevrildiği iddia edile- bilir. "Kırmızı Pabuçlar'm — konusuyla meşhur bale sahnesi arasındaki pa- ralellik filmin dramatiğini — doğuru- yordu. Hikâyede birliğe renk, müzik, bale, v.s. gibi tamamlayıcı unsurlar da eklenince, filmin şaheser olmasını engelliyecek bir şey kalmıyordu. Bil- hassa bale sahnesinin başarısı iki yıl sonra "Hoffmann'ın Sihirli Masal- ları" nın hazırlanmasına yol açtı. Sa- dece ilk filmlerını seyrederek ne "Kırmızı Pabuçlar Hoff- mann'ın Sihirli Masalları yokken M. Powell için "... tarafı olan teknik kabiliyeti çoğu za- man başarışızlığının — biricik sebebi- dir" diyen İngiliz sinema muharriri- ne artık hak yermemek imkânsızdı. "Hoffmann'ın Sihirli Masalları" renk, müzik, opera, bale gibi bir çok şey- lere rağmen konusu olmayan bir filmdi. Herhangi bir seyirci, filmi so- ran arkadaşına ne anlatacaktı. Çok şey seyretmişti, fakat açık havaya çıktığı zaman hayalinde kalan bir ta- kım karışık ve bulanık görüntüler- den ıbarettı Jacgues Offenbach'ın, librettosu, Jules Barbier tarafından yazılan ve Hoffmann'ın Masalları üzerine ku- rulan operası, bir prolog, üç perde ve bir epılogdan meydana geliyordu. Prolog, Luther'in meyhanesinde ge- çer. Sair Hoffmann arkadaşlarına başından geçen üç fantastik aşk hi- kâyesini anlatır. Birinci perde kuru - lu bebek Olympia'ya ayrılmıştır. İ- kincide güzel kortezan Giullietta, ü- çüncüde ise şarkıcı Antonia'nın ma- salları vardır. Epilogda Hoffmann'ın söyliyecekleri artık bitmiştir. Güzel- lik, şehvet ve safıyetten doğan üç ayrı aşk ona kâfidir. Gelecekte hiç aldatmayan biı' şiir, müzik ve sanat perisini sevecektir. Onu hayal ede- rek uykuya dalar. Film operanın bu ana hatlarını takip ediyor. Yalnız Of€fenbach'ın hafif, kolay dinlenen musikisi şimdi buyuk iddialarla yüklenmiştir. Ro- bert Helpmann, Leonide Massine, Frederick Ashton, Moira Shearer, Ludmilla Tcherina gibi bale; Robert Rounseville, Ann Ayars gibi opera; amela Brown gibi tiyatro; Bir Tho- mas Beecham gibi müzik; gayet ta- bii Michael Powell ve Emeric Press- burger gibi sinema dünyasının bir sürü tanınmış ismini toplayan bir filmin değeri hangi ölçüye vurula- caktır? Sinema sanatıyla uzaktan da olsa ilgilenen bır kimse — derhal tealim edecektir ki "Hoffmann'ın Si- hirli Masalları" bir sinema şaheseri değildir. Sinemanın başta gelen pren- sipleri arasında fantastik dekorlar, meşhur isimler, kalabalık opera or- kestrası ile korosu gibi zaruretler yoktur. Birinci ve en mühim şart iyi bir hikâye anlatılması, sonra da bu John Wyne Tam İrlandalı cek teknik bilginin bulunmasıdır. Si- nemaya non-naturalist dekorları ge- tiren expressionist Alman sıneması- nın ilk eseri Robert Wiene'nin "Dr. Kaligari'nin Odası" adlı filmi alışıl- mamış, tuhaf dekorlar yanında mü- him bir hikâye anlatıyordu. Turlu ışık oyunları, korkun makyajlar, garip dekorları ile expressionist Al- man sineması 1919 yılından 1926 ya kadar Valhalla'nın zalim tanrıları, Eichendorff'un romantik — şiirinin hortlakları, Hoffmann'ın şeytani fan- tazisi ve Freud'un şuuraltı mesele- lerıyle uğraştı. Kahramanlarının ço- ğu, Kaligari, Mabuse, Nosferatu gibi delılıge varan buhranlar, cinnetler geçiren ruh hastaları, talihsiz kişi- lerdi. Bu filmlerin kasvetli, kâbus yaratıcı, karanlık dekorlarından da üstün yenilikleri, o zamana kadar görülmemiş, ilgi çekici hıkayeler an- latmaları. ydı Hoffmanı Sihirli asalları" sinema eseri olarak bunu yapamamış; filmin sonunda gördük- leri altında ezilip bitkin bir halde hayretten kurtulamayan, kararsız bir seyirci kütlesi bırakmıştır. Şaheser bir film olmayan "Hoff- mann'ın Sihirli Masalları” na başka sanat kolları yoluyla değerler atfe- dilebilir mi? Herhangi bir sanat ese- ri için en önemli şart olan bütünlük ve muvazenenin' sağlanamamış ol- ması filmin kusurlu olduğunu ortaya çıkarır. Dekorlar ve umumi anlayı- şın sertlıgı şıddetı yanında — Offen- İ sikisi çok saf, hafif, uyuş- ma temın edemıyecek kadar yumu- şak. Kurulu bebek Olympia'nın hi- kâyesinde ses ve renklerde genel ka- rakter birliği bu episodun filmin ba- şarılı kısmı olmasını sağlıyor. Diğer episodlar değişik görüşlerle meydana getirilmiş. Prolog ve epilogta roman- ik Alman masallarının tipleri, kor- tezan Gtullietta'nın hikâyesinde 1919- man expresşionizminin baygın- 26 Alm laştırılmış, romantize edilmiş bir şek- AKİS, 23 HAZİRAN 1956