12 YELDEĞİRMENLERİNE SALDIRIYO B ır yalan havadis nümunesi is- er misiniz? Hem de öyle bir yalan havadis ki, kasdı mahsusla kaleme alındığı aşikar olsun ve âmmeyi heyecana verici vasfı da- ha ilk okunduğunda meydana çık- sın.. Üstelik halkın husumetını bir şahsın Üüzerine tevcih etmek gay- reti de esirgenmemiş bulunsun: O halde Ankarada çıkan Zafer gaz tesinin 15 haziran tarihli nushasını açınız Zühtü —Velibeşe im- zasını taşıyan yazının bilhassa son paragrafım okuyunuz “Zühtü Veli- beşe", D.P. nin ıktıdara geçmesın- den sonra bir "basın mütehassısı" olarak ismi vatan sathına duyurul- muş olan Zühtü Hilmi Velibeşedir. Zühtü Hilmi Velibeşe bir muayyen "basın hürriyeti anlayışı" na sahip olduğunu hiç bir zaman saklama- mış, bu hürriyeti en sıkı ölçüler al- tına almaya büyük gayret sarfet- miş, basının suııstımallerınden dert yanmıştır. Nitekim bahis mevzuu yazısında son tadilatın dahi gazete- leri yola getirmek için gayrı kâfi olduğunu belirtmekte, Türk basım hakkındaki fikirlerim - ki bu fikir- ler halen D.P. de moda halindedir - şöyle anlatmaktadır: 1950 inkılâbından sonra basın âleminde tuhaf bir psikoz belirmiş- ti: Sanki ınkılap kendi eserleriymiş, istedikleri rejimi devirir ıstedıklerı— ni yerine korlarmış; Hâkimiyet Halk Partisi Şefinin elinden ancak dört beş gazete sahibi arasında "Ga- rameten" taksim edilmek için alın- mış! Değil hükümetten, herhangi bir vatandaştan basın hakkında medih ve senadan gayri bir söz söylenmesi maazallah dinden iman- dan çıkmak, kâfir olmaktı! l1ara seçımlerınde, bu ba- sın kabadayılarını yeti yalnız umunu madığı görüldükten sonra, basın arkadaşlarının dikkatini çekmek is- tedim. Bugün muhalefet alemdar- lığına terfi eden sözde bağımsız bir gazetede yazdığım müeddeb, objektif bir makale ile nüfuz ve iti- bar sahibi olmak istiyen bir basının iptida kendine hâkim olması icabe- deceğini, basın hürriyetinin kötüye kullanılmasından doğacak mahzur- ları ve tehlikeleri sayarak bundan sakınılmasını telkine çalıştım. Bu yazı üzerine umumi bir kampanya açıldı. Benim ustumden Hükümeti korkutmak gayesiyle en bayagı, en âdi küfürlerle taarruza geçild Fakat tılsım da bozulmuştu. Ga- zeteler baklanda tenkid, hattâ mu- aheze yapılabileceği anlaşılmıştı Ondan sonra zaman zaman "Şu ba- sın düşmanı Ve lbeşe hakkında sağdan soldan tarizler eksik olmaz- dı. Tabii bunlar her yazarın ahlâk, karakter ve terbıye seviyesine göre degışıy hayli zaman geçti. Ga- zeteler, 1951 Eylulundekı yazımda gösterdiğim —âzami sulistimal ile tehlikeli durumun en son haddine kendilerini attılar. a seçim- lerini değil 1954 seçımlerını bile an- lamadılar. Basiret ve itidal ile dü- şünenlerin sesini boğmaya çalıştı- lar. Vatanın selâmetini temin ile mükellef on devlet otoritelerinin ise el koymaları bir zaruret haline geldi. Hiçbir devlet kendi aleyhine ağyarın müdahalesine cevaz veren, hayati menfaatlerimizi harice kar- şı baltalamaya çalışan faalıyetlere seyirci kalamazdı. İşte bu zat, aynı yazısının so- nunda kendisinin basın hürriyeti anlayışının bir nümunesini vermek- te ve isnatta bulunarak meşhur As- sociated Press Ajansına çatmakta- . Dünyanın eh büyül a_ıansının kendisine Zühtü Hilmi Velibese fer gazetesinde hücum ediyor dıye tarifsiz üzüntüler içine düşmesi el- bette ki bahis mevzuu değildir ama, hadise mahıyetı itibariyle ibret ve- ricidir. D.P. nin basın mütehassısı- na g )re Assoc a ted Press ütün bilgilerim, haber ve havadıslerını senelerdir yalnız ikti- dar aleyhtarı çevrelerden alır. Ajan- sın Türkiye muhabiri hakıkatı ara- mak zahmetinden kaçınmayı şiar e- dınmıştır İşte bu muhabir Roma- daki meslekdaşı veya amirine bir telgraf çekerek yeni kanundan son- ra Türkiyede artık basın hürriye kalmadığım ve buradaki vazifesine devamda mâna olmadığım bildi miştir. Komadaki' meslekdaş veya âmir ise buradaki muhabiri vazife- sinde kalmaya teşvik etmiştir. Fa- kat bu adam, telkin ile olacak, - bu Velibeşenin ifadesidir -, oyle bir elvele yaratmıştır ki Türk basın kanunu Amerikan Dışişleri Baka- nının basın toplantısına kadar ba- his mevzuu edilmiştir. Türk umumı efkârının bunları bilmesi lâzımdır! Halbuki AKİS'in "hakikatleri a- amak zahmetine katlanarak" yap- tıgı ufacık bir tahkikat göstermiş- r ki yukardaki iddialar tamamiy- le hayal mahsulüdür. Ne İstanbul- daki muhabirin öyle bir müracaatı vardır ve ne de tabii Romadaki mu- İ bir cevap vermiş- tir. O halde Zuhtu Hilmi Velibeşe- nin "Türk umumi efkârının bunları bilmesi lazımdır' cının Üüzerine celbetmeye ne hakkı vardır ve hareketi, milli menfaatlerimize uy- udur, lütfen soyler misiniz? Yalan havadislerin — işte Öylesi mahzurlu ve tehlikelidir. İşte bun- lar dikkatle takip edilmeli ve önlen- melidir. Kasdı mahsusun bundan güzel örneği olur mu? Suizannı da- vet edecek, mesleki itibarı sarsa- cak neşriyat bu değil m midir? Bir yabancı ajansın yabancı muhabiri- ni hilafı hakıkat isnatlar altında bırakarak bize düşman etmenin ve iktidar ileri gelenlerıne de onu düş- man gibi göstermenin faydası var mıdır bay Zühtü Hilmi Velibeşe? F âkat son zamanlarda Zafer gaze- tesinden papara yiyen, sadece Associated Press değildir. Dünya- nın bu en büyük ve kudretli ajansı- nın yanında, Amerikanın en nüfuz- lu gazetesi New-York Times da ağ- zının pyaını almıştır. İktidar orga- nının sert kalemleri, şimdi her hal- de, New-York Times'a hakkettiği dersi vermiş olmanın gönül huzuru içindedirler. Ne var ki o mevzuda yazılanlar da tamamiyle yalan bir takım havadislere dayanmaktadır. Zafer'in hiddeti nedir? Zafer'in hiddeti New-York Times'ın basın kanunlarımızda yapılan son tadilât bahsinde bu gazete başyazarlariyle aynı düşüncelere sahip olmaması- dır. Bu, bir hücum sebebi olabılır mi? Yazının başlığı şudur: "New- York Times menfi telkin ve çirkin isnadlar peşinde". Zafer'e göre New York Tımes Türkiyenin Amerika- daki kâhyasıdır. Bu gazete bizim dahili ışlerımız hakkında mütalaa serdini kendisine hak sanmaktadır. Türkiyedeki muhabiri C.H.P nel Sekreterinin maiyetinde seya- hat eder. Buna mukabil iktidarda bulunan partinin düşünce ve kana atlerine, görüşlerine, kararlarına onların mucip sebeplerıne kıymet atfetmeyı aklından geçırm z. Za- fer'e göre bu New-York Times'ın son marıfetı şudur: Bu yazıların — sonuncusu Basın Kanunu münasebetiyle gazetesine gönderdiği bir yazıdır. Burada basın Kanununun tâdili hadisesi tama- men muhalefet partilerinin ve on- lara mensup gazetelerin görüşleri- ne uygun bir şekilde ele alınıyor ve u kanunun ükümetinin prestijini pek büyük bir tehlikeye sokmuş olduğu bildiriliyor. Kanun öylesine takdim olunuyor ki, sanki Türkiye Büyük Millet Meclisi mil- letçe uğrunda döğüşülen ana pren- siplerin hepsinden feragat yalnız ve yalnız Menderesin — mutlak hakimiyetini sağlamak endişesiyle bir kanun çı- karmış... Bu nunu çıkaranlar sanki vicdanlarının sesini boğmuş- lar, sanki hürriyet ve demokrasi i- deallerinden tamamiyle ayrılarak tek şahıs ve tek parti hâkimiyetini kurmaktan başka bir şey düşünmez olmuşlar Yeni Basın Kanununun çıkarıl- ma sebeplerini böyle bir izaha bağ- lamanın fikir' namusuyla bağdaşa- bilmesine imkan mı vardır?; New ork Times'ın muhabiri "iki say- falık makalesini birbiri peşine yu- varladığı viskilerin humarı içinde yazdıktan sonra" işini bitirmekte- dir. Halbuki... Evet, halbuki... İşte bundan sonra Zafer, basın kanunu- nun kendisine gore mucip sebeple- rini zikretmekte Zaten Zafere gore New-York Times Türkiyeye "dürüst ve karak- ter sahibi" muhabirler göndermeli- dir. Gönderdiği muhabirlerin seciye ve karakterleri ise tamamen ma- AKİS, 13 HAZİRAN 1956