SİNEMA Yıldızlar Yıldız ve Kocası Bazı mağazaların vitrinlerindeki i- lânları görenler, 10 mayıs per- şembe gecesi Martine Carol ile ko- cası Christian- Jague'ın Fransız Elçi- liği tarafından Yardım Sevenler Ce- miyeti yararına Büyük Sinemada ter- tiplenen bir film gosterısıne iştirak edeceklerini öğrendile Türkiye Martine Carol'un ziyaret ettiği ilk memleket değildi. İstanbul ve Ankara'daki tezahürat pek şaşırtıcı olmadı. Türk balkının diğerlerinden farkı, onun sadece şekliyle alâkadar olup şahsi- yetiyle pek ilgilenmemeleriydi. Nite- kim gösteri gecesi kapıdaki kalabalı- ğa rağmen Büyü inemanın salonu hissedilir derecede boştu. Halbuki kö- tü filmler gösterdiği zamanlarda bile bu sinemadan bilet bulamayıp dönen- ler olmuştu. Bu ilgisizliğin tek sebebi tertip heyetinin geceyi lüzumu ka- dar reklâm etmemesi değildi. Çünkü bu gevşeklik gazeteler tarafından telâfi edilmişti. Gece için hazırlanan programı önceden ilân etmeyen ter- tip heyeti en kötü notu, salondaki se- yircilerin merakım gıderecek hiçbir program dağıtmamakla aldı. Christi- an- Jaque ile Martine Carol'un sözle- rini doğru dürüst tercüme edemeyen Bu sebeple Martine Carol Cazibesinin mıknatısları hanım da göz önünde tutulursa bu gecenin bizim tarafımızdan yapılma- sı icabeden hazırlığının tam bir fi- yasko ile neticelendiği söylenebilir. Tansı. ükı meldi. Guze yıldız, iyi bir rejısor Önce Martine neler gösterildi. Bunlardan "Caroline Cherie" hariç diğerlerinin hepsi Chris tian-Jague'ın rejisörlüğünde çevril- mişlerdi. "Madame Du " nin İs- tisnasiyle "Lysystrata", "Lucrece rgi: ' a" ve "A les Cre- O| or: atures" memleketimizde gosterılmış— ti. Bu episodlar bir film olmakta ç Martine Carol'un dramatik ve komik kabiliyetlerini göstermek üze- re tertiplenmişlerdi. Tertip ortaya yıldızlar Marilyn Monroe, Gina Lollobrigida v.s. kadar çarpıcı bir güzel olmamakla beraber onlardan daha zeki ve canlı görünüş- lü, perdeye oyunu balonundan onlar- dan daha kındı. Perde ile bu u- yuşma bılhassa Christian-Jague'ın filmlerinde daha belirliydi. Hareket seven rejisör lngrıd Bergman ile evlenmesı nasıl Roberto Rossellini isminin mle- ketimizde duyulmasına sebep olduy— sa, Christian-Jague da Martine Ca- rol'un kocası olarak tanındı. Ama daha bir Martine Carol yokken bir Christian-Jague vardı. Türkiye'de 10 dan fazla filmi gösterilmişti. Chris- tian-Jague en iyi Fransız rejisörle- rinden sayılmazsa bile Fransız sine- masında hususi bir yer işgal ediyor- du. Dekoratif sanatlar tahsili yaptı- ğından filmlerde evvelâ dekoratör o- larak çalışmıştı. Sonra önce Trejisör yardımcılığını,; bir müddet geçınce de kısa film rejisörlüğünü dene İlk uzun filmi 1930 da çevirdiği "Bi- don d'Or" du. Rejisör olarak şöhreti- ni Pierre Very romanlarından adap- unan "Les Disparus de Saint- , "L'Enfer des Anges' ve "L'As sassinat du Pere Noel" adlı filmlerle kazandı. Daha sonra Chrıstıan Jaque "La Symphonıe Fantastigue", men", "Chartreuse de Parme" gibi degışık konulu filmlerde kendini a- radı. Bu arayışın ilk sonuçları pek iyi bir film olmamakla beraber "Sin- goalla" da görülür. Christian-Jague filmlerine diğer Fransız rejisörlerin- dan çok fazla hareketlilik koyabil- mişti. Filmlerinin diğer ayırıcı vasfı ise bilhassa tarihi hikâyeleri kuru- luktan kurtaran efsane havasıydı. Eski bir dekoratör oluşu da tarihi filmlerinin kıyafet ve sahne bakı- mından canlılığını temin ediyordu. Bu rejisörün yaptığı filmler ara- sında "Fanfan la Tulipe" üphesiz en başarılısıdır. Burada ayırıcı vasıf- lar hareketlilik ve efsane havasına, ortak Fransız karakteri zekâ oyun- lan ve hiciv de eklenmişti. Öbür ta- nınmış filmleri "Barbe-Bleue"; "Ado- rables Creatures", ve "Nana Christian Jagues Gölgede kalan rejisör "Lucrece Borgıa " "Fanfan la Tulipe" sevi- yesine erişememekle beraber ortayı aşan filmlerdi. Filmler Kırmızı balon I htimal ki seyircilerin büyük bir ço- nluğu o gece hayatlarının en gü- zel filmlerinden birini düşünmemişti. Tt "Le Ballon Rouge - Kırmızı Balon" adlı filminin sözü geçmişti, değeri hakkında kimsenin bir fikri yoktu. Gergi bu film aynı günlerde devam eden Cannes Film Festivalinde de gösterilmişti, ama gunluk gazetele- nn bu ışlerle uğraşan muhabir r yerine sütyeni duşen yıldızlardan bahsetmeyı daha uygun buluyorları Ankara Fransız Kuttur Merkezin- de " lan 1 filmi görenler Albert Lamorisse'i ın elınden kötü iş goreceklerını e gelmiyecegine inanıyorlardı. Fakat bu kadarım kimse tahmili edemezdi. Bu akla sığmaz bir şeydi. morisse a morisse ile kocaman bir kırmızı bo- lon temsil ediyordu Film puslu bir Paris sabahı kü- çük Pascal' ın okula doğru yola çık- masıyle başlıyordu. Dar sokaklardan geçerek otobüs durağına siden Pas- cal yolda kocaman kırmızı bir balon alonu yüzünden otobüse alın- mayınca okula kadar koşmaya mec- bur olur. Derse geç kalmıştır, balonu kapıcıya emanet eder ve sınıfa girer. Dönüşte gene koşmak gerektiğinden eve geci Annesi bu gecikmeye balonun sebep olduğunu anladığın- dan onu pencereden dışarı biralar. Fakat artık Pascal ile Balon arasın- AKİS, 19 MAYIS 1956