İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Ticaret Zeyyad Mandalinci Bakan Bakanlık T icaret Bakanlığı sandalyesi, bir vekalet devresinden sonra, doldu- bulunuyor. Yeni Bakanın na- sıl bır politika takip edeceği henüz malum degıldır Yeni Bakan görüşle- i açıklayan umumi mahiyette bir beyanatta bulunmadı Doğrusu, daha sandalyesine oturmadan görüşlerini açıklamış olsaydı, kimse bunu yersiz bir ıstıcal saymıyacaktı. Şimdiki hal- de, yeni bakanın politikasını sözle- rıyle veya icraatı ile aydınlatması beklenmektedir. u arada memnunluk veren şey, kaybedılmış zamandan başka bır şey almayan vekâleten idare devri sona ermiş olmasıdır. Acele ve ha- yati meselelerin kaynaştığı bu bakan- hğı "vekâleten" idare eden kım olur:- sa olsun netice değişmez: n Ba- kan vekili Hadi Hüsmen, Bakanlıkta işlerin suruncemede kaldığına dair bir gazete haberini tekzip ıçın verdi- ği beyanatla beyhude bir kül- fet ihtiyar etmiş oluyor. Kabul ede- lim ki, söylediği gibi, bakanlığa mun- tazaman devam etmiş ve makama gelen kâğıtları imzalamıştır. Tabii gelenleri imzalamıştır; halledilemi- yen meselelerin kâğıtları makama gelmemıştı. Nitekim 1 Mayısta yeni şeklini alması beklenen ithalât fiat kontrolu işi olduğu yerde kalmış, es- ki kontrol sisteminin temmuz sonuna kadar uzatılması zaruri olmuştur. Bu 16 İkinci temditti. Bereket ki bu mese- lede ağırlık Maliye Bakanlığı üzerin- de idi. Çünkü 14 sayılı para kararı ile, iğneden ipliğe kadar bütün itha- lât maddelerini (3400 kalem eşyayı) murakabe hükümlerine tabi tutan Maliye idi. Ticaret Bakanlığına, olsa olsa, kendi işlerini başkalarına kap- tırmanın ve mütemadi temditlerin mahcubiyeti terettüp edebilirdi. Bu temditlerin mesuliyeti Maliye Bakan- lığı üzerinde kalıyordu. Filhakika Öyle bir mesuliyet mevcuttu. 14 sa- yılı para kararının o hükmü ya tat- bik, yâ ilga edilmek gerekirdi. Üste- lik bu kararname "decret-loi" mahi- yeti taşıyor, hiç şakası olmamakla maruf şiddetli bir kanuna taallük e- diyordu. Halbuki Bakanlar Kurulu- nun elinden çıkmış olan böyle bir ka- rarname hükmünü Maliye Bakanlığı nereden geldiği bilinmiyen bir yetki ile tatbikten alıkoyuyordu. Mamafıh Bakan vekili Hadi Hüs- men'in Ticaret Bakanhgında bazı i- dari icraat yaptığı ınkar edılemez Vekâletinin son günlerinde, Güm ve Tekel Bakanlığına gonderdıgı bır yazı ile bu bakanlık müsteşarının Ti- caret Bakanlığında bir vazifeye ta- yini düşünüldüğünden ayrılmasına muvafakat edilip edilmiyeceği len soruluyordu. Yazının cevabı pek kısa zamanda müsbet olarak alınmış, böylece Gümrük ve Tekel Bakanlığı Müsteşarı Ticaret Bakanlığı Kurulu Başkanlığına naklen tayin e- dilmişti. UMum Müdürlerin, Başkan- ların Müsteşarlığa tayin edilmeleri- ne alışılmıştı. Bu tayın ise jters isti- kamette idi. Sayın Hüsmen'in uhde- sinde iki bakanlığın içtimai bu tayi- ni mümkün kılmıştı. Filhakika bır bakanlığın istimzacı ile öteki bakan- lığın muvafakati yazıları aynı baka- nın imzasını taşıyordu. Muamelenin esasına gelince, bunu iki eski arka- daş arasında teklifsizlik olarak mü- talâa etmek mümkündür. Filhakika evvelce birini Tekel UmMum Müdürü iken, ötekini Teftiş Kurulu Başkam idi. Aralarında tabii olarak vazife münasebetleri mevcuttu. Ancak gi- der ayak yapılan bu tayinle yeni Ti- caret Bakanı da ayni teklifsizlik hu- dudu içine alınmış oluyordu. Halbu- ki o ne mufettışlık yapmış, ne de Te- kel'i teftiş etm Nihayet bakan yetkisini kullan- mıştı. Bununla beraber böyle bir ta- yin muamelesinin bakanın “"vekâle- tine" pek sığmıyacağı, ancak "asa- letine" tamamen uygun olduğu düşü- nülmektedir. İthalât Aralık kapı M emleketimize binek otomobili it- hal ediliyor mu edilmiyor mu? Mesele gecen hafta Büyük Mıllet Meclisinde görüşme konusu oldu. kara, İstanbul, Adana ve Mersin so— kaklarında şoyle etrafına bakınan- lar suale müsbet cevap verirler: e- vet Türkiyeye gıcır gıcır yeni oto- mobiller ithal edilmektedir. Meclis- teki görüşmeler ise farklı bir netice- ye varmıştır. Bir sözlü soruya cevap veren sabık Ticaret Bakan vekili sa- üsmen, iki defa kürsüye gelerek 229 1952 tarihinden beri oto- mobil ithaline tahsis verilmediğini kesin surette beyan etti. Tahsis ve- rilmedi demek, evleviyetle, döviz ve- rilmedi demektir. Döviz verilmedi de- mek otomobil ithaline imkân ve izin verilmedi demektir. İyi ama, sokak- larımızı süsleyen şu yepyeni otomo- biller nasıl geldi? Kaldı ki resmi is- sokağın müşahedesini tatistiklerimiz, 1956 modeli bir otomobil Boyası kurumadan Türkiye'ye geliyor AKİS, 19 MAYIS 1956