DÜNYADA OLUP BİTENLER. kısa bir zaman içinde Arap Lejyonu- nu Araj evletlerinin en kuvvetli askeri birliği haline sokmuştur. Ni- tekim İsraile karşı girişilen savaş- larda ünyasının zaferleri Glubb Paşanın kuvvetlerinin zaferle- rine inhisar etmişti. O sırada yâni 1948 - 49 yılların- da İngilizlerle Arapların arasında bir anlaşmazlık yoktu ve hattâ Ingılızler Arap Birliğinin kurulmasında ön a- yak olmuşlardı. Zamanın Mısır Baş- bakanı Nahas Paşa İngilizlerin a- damlarındandı. Fakat Kral Faruk devrilip, yerine İhtilâlci Komite gelin- ce vaziyet yavaş yavaş İngilizlerin a- leyhine döndü. Şimdiki Mısır Başba- kanı Nasır bir Arap Milliyetçisidir ve her şeyden evvel İstiklâl istemek- , yabancı devletlerin bilhassa İngi- lızlerın müdahalelerine sinirlenmekte- . Nasır İngilizlerin kurulmasına ön ayak oldukları Arap Birliğini ken- di aleyhlerine çevirmiş ve Arap Dev- letlerini İngiliz »nüfuzundan kurtul- maya sevketmiştir. Zaten İngilizlere pek fazla sempati beslemeyen ve on- larla yakın bir alâkası olmayan Suri- unan, Suudi Arabistan kolaylık- la iltihak etmiş ve aralarında ittifak- lar aktederek kuvvetlerini müşterek bir kumandanlık altında birleştir- mişlerdir. Ürdün 'ün İngiliz tesirinden sıy- rılması diğer Devletlerinki kadar lay olmamıştır. Bunun sebepleıınden birincisi yukarıda belirttiğimiz Arap Lejyonu ve Glubb Paşadır. Fakat bu yıl Urdun milliyetçileri ve Mısır ent- rikacıları emellerine erişerek Glubb Paşanın vazifelerine son verilmesini temin ederek bu kuvvetli orduyu bir Ürdünlü Komutanın emrine başlaya- bilmişlerdir. Fakat diğer nokta da Ürdünün İngiltereden senede 80 mil- yon terling yardım — görmesidir. Glubb Paşanın atılmasından sonra İn- gilizler bu yardımı kesmiyeceklerini teyid etmişlerdir. Gelir sahaları dar o- an bir memleketin İngilizleri büsbü- tün kızdırarak bu yardımdan da ol- ması Ürdün idarecilerini düşündür- mektedir. Ürdünü gittikçe "Tarafsız Arap Blokuna" sürükleyen en önemli fak- tör, hiç şüphesiz, Bağdat Paktının ku- rulmasıdır. Bilindiği gibi bu paktın kurucu Üyelerinden Irak'ın emeli Su- riye ve Urdürn de arasına alan büyük bir Hâşimi Irak Devleti kurmaktır. Suriyelileri olduğu kadar Ürdünlü- leri de bu korkutmakta ve İrak'ın Paktı kendi şahsi emelleri için kulla- nabileceği şüphesini uyandırmakta- dır. Bu yüzden Urdün kendine Bağdat Paktının dışında bir teminat ara- maktadır. Bu teminatı da geçenlerde Mısırla imzaladığı anlaşmada buldu- ğunu sanmaktadır Mısırla imzalanan anlaşma Ur- dün'ü gittikçe "Tarafsız Arap Blo- ku"na yaklaştırmıştır. Fakat bu yak laşma tam olmamıştır. Zira taraflar, Suudi Arabistan, Suriye ve Yemenle olduğu gibi kuvvetlerini bir kumanda altına toplamaktan bahsetmemişler ve koordinasyon çerçevesinde bir as- keri ittifak imzalamışlardır. Silâhsızlanma Temcit pilâvı L ondrada yapılan — silahsızlanma Konferansı muvaffakiyetsizlikle neticelenmiştir. Bilindiği gibi bu kon ferans geçen Mart ayında Rus delege— si Gromyko'nun getirdiği bir Rus si- lâhsızlanma tekim ile çalışmalarına başlamıştı. Konferansa diğer milletle- rin getirdiği teklifler de mevcuttu. A- em atom, hem de normal silâhların azaltılmasını istiyor, fakat bunun gayet sıkı bir kontrol altında Ürdün Ordusunun tankları Namlular, silâhları verenlere mi çevrilecek ? 20 yapılmasını arzu ediyordu. Eskiden atom silahlarının kaldırılmasının şampyonluğunu yapan Rusya ise bu sefer yalnız klâsik silâhların kaldırıl- masını ileri sürüyordu. Atomik silâh çalışmalarında geri kalmış sayılabi- lecek olan Fransa ile İngiltere ise A- tom silâhlarının yasak edilmesini, klâ sik silahların ise uzun bir vadeyle in- dirilmesini istiyorlardı. İşte konfe- ransta bu üç görüşten bilhassa ikisi çarpışmıştır. Rusyanın klasik silâhların tahdi- di fi i Amerika ve Batılılar pek kabul etmemektedıırler Bunun çeşitli sebepleri vardır. Birincisi Almanya- nın halâ birleştirilmemiş olması, di- ğeri de Avrupa güvenliğin daha te- essüs edememesidir. Bu yüzden Batı- ların halâ stratejik — kudretleri var olduğuna inanarak, kuvvetlerim Av- rupadan çekmeye yanaşmam aktadır Yâni — silahsızlanmayı — Almanyanın birleşmesi ve — Avrupanın güvenliği şartlarına bağlamaktadır. Rusya ise silâhsızlanma olmadan bir birleşmiş Almanya görmek iste- memekte ve Avrupanın Güvenliği ko- nusunu ele almaya yanaşmamakta- dır.Rusların bu görüşlerinde israr et- mesi Fransayı Amerikan görüşünden inhiraf ettirmiştir. Bunun en esaslı belirtisi nisan ayı içinde Başbakan Guy Mollet'nin verdiği bir beyanat ol- muştur. beyanatında Al- manyanın birleştirilmesi meselesinin silâhsızlanma hal edildikten sonra da ele alınabileceğini bildirmişti. Fakat müttefiklerinin tazyiki uzerıne Guy Mollet görüşünü şöyle tefsir etmiş- tir. İlk önce silâhsızlanma uzeıınd bir anlaşmaya varma Bu anlaşmaya varıldıktan sonra sembolik olarak silâhların azaltılmasına giriş- mek, bu suretle elde edilecek psikolo- jik hava içerisinde Almanyanın bir- leştirilmesi ve Avrupa güvenliği ko- nularım ele alarak bu hususta bir anlaşmaya varmak ve ancak bundan sonra fiili bir silâhsızlanmaya giriş- mek.. ndra konferansının “Belirsiz bir tarihe taliki" ile silâh- müddet beklemek icab edecektir. atı ve Doğu blokları arasında diğer bir anlaşmazlık mevzuu da kere anlaşmaya varıldıktan sonra sı- lâhların azaltılmasının bir Beynelmi- lel Komisyon, veyahut da bizzat ta- rafların uçakları vasıtasıyla ve resim çekmek suretiyle kontrol meseleleri- ve Batılılar hakiki bir sılahsızlanma için sılahların azaltıl- mMasının rasyonel bir şekilde kontrol edilmesini istemektedirler. Ruslar ise Krutçev'in tabiriyle "yatak odaları- nın bir yabancıya açılmasını" doğru bulmamaktadırlar. Bütün bu hâdise- ler böyle devam ederken Rusların Bu- tlulara bir sürpriz hazırlamakta ol- dukları da gözden kaçmıyor. Lon- draya yaptıkları seyahat esnasında e Bulganin'in tutumları ve bılhassa geçenlerde Krutçev'in verdi- AKİS, 19 MAYIS 1956