Biraz B ir zamanlar, yorulunca kahve- mi ve gündelik gazeteleri alır, köşeme çekilirdim. Okudukça yor- gunluğumu unutur, kafamı değiş- tirir ve cidden dınlenırdım Siya- setle hiçbir zaman alakam olmadı. Yalnızca ev kadınıydım,, ama mem leket meseleleri ile meşguldum. Mühim havadisleri biç kaçırmaz- dım. Bazan beni düşündürücü şey- ler olurdu ama, daima nikbin, li- mitli, inançlı idim Baş sayfaları kolaylıkla bırakır, sanat ve kadın sayfalarına, romanlara, hatta re- simli macera romanlarına geçer- dim. Kısacası, gazete dinlendirici bir şeydi. ugün yorulunca — dinlenemiyo- rum. Vakıa kahve, öyle eskisi gibi istendiği anda, el altında bu- lunan bir nesne değil ama benim derdim bundan ileri gelmiyor. Kah- ve olmayınca çay içiyorum. Hat- da yoksa ıhlamur bile bu işi görebiliyor. Benim derdim ga- zeteleı_'den yana. Ne oldu bilemiyo- rum İnsan baş sayfalardan öteye geçemiyor. Memlekette olup biten hâdiseleri bildiren en objektif baş- lıklar bile çivi gibi insanın kafa- sına saplanıp kalıyor. Okuyorsun, tekrar tekrar okuyorsun, bir ma- na vermeye çalışıyor, düşünüyor nihayet yerinde duramaz oluyor- sun, gazeteyi fırlatıp atıyorsun. Bir baş ağrısıdır başlıyor. Bazan "Adam sen de, diyorsun, aldırma gözünü kapa, kulağını tıka, dilini tut ve otur. Radyonu nasıl sustur- dunsa, gazeteden de vazgeç!". Pek iyi ama ya evlâtlar? Onlar yetışırken ne gözünü kapayabilir- sin, ne kulağını tıkayabilirsin, ne de dilini tutmak mümkündür. ünkü onlara bu memlekette tam bir vicdan ve hak rriyeti, de- mokrasi, teminatlı, huzıırlu, istik- şikâyet sırası bu sefer erkeğe gel- miştir, karısının artık kendisini es- kisi gibi sevmediğini kolaylıkla dü- şünebilir. İkinci tehlike: ikinci sene Ik çocuğun doğumu, ekseri erkek- lerin geçindikleri bir imtihandır.. Aşka ve şımartılmaya alışmış olan erkek birdenbire alâkanın başka ta- rafa gittiğini, adeta unutuldugunu adınlarda annelik hissi, da- ha çocuk karında taşınırken başlar Erkek ise çocuğun zevkini ancak o ilk kelimeleri söyleyince anlar. Ara- daki devrede erkek kendisini birden- bire yalnız kalmış gibi hissedecektir. Genç anne çocuğuna yalnız sevgi ile değil vazife ile de bağlıdır. Onun işi- ne yetişebilmek kaygusu ile herşeyi unutabilir. Gece uykusuzlukları karı- 'S, 19 MAYIS 1956 Huzur Jale CANDAN rarlı bir hayat hazırlamaya and içmişsin. Gene bunun için değil mi ki, rahat rahat otururken ve pek ala kahven de onundeyken, hurrıyet önderlerinin peş düş- müş tek parti —rejimini, elbırlığı ile, en güzel bir şekilde yıkmışsın? Ta şimdi, çalışıp didinip huzuru hakkettiğin bir anda, nerede o al- nının teri ile kazandıgın temınatlı demokrasi?. Henüz çocuklarımı- za vicdan hürriyetini teminat al- tına alan bir istikbal hazırlıya- mamışız. İşte bu böyleyken ben köşeme çekilip — dinlenemiyorum, dinlene- mem. ğer ben böyle düşünen birkaç Ekişiden bir tanesi olsaydım el- bette ki kendimden bahsetmeye değmezdi. Ama kimi görsem, ne işitsem heryerde hep o aynı dert. Vallahi Billahi herkes böyle düşü- nüyor. Vallahi Billahi biz büyült bir ekseriyet hiçbir parti ile ilgili değiliz, hatta bizi bu derece alda- tan bir siyasetten nefret etmişiz. Kim kalırsa kalsın, — kim giderse gitsin yeter ki değişmez kanunlar, yanımızı ve çocuklarımızın istik- balini teminatı altına alsın. İnsan- lar değişsin kanunlar kalsın. Aksi yoldan yürüyüp te bugün kendile- rine zahiri bir kazanç temin, eden- ler yarının mağdurları olmıyacak— larını nereden bilebilirler? Yarın, hiçbir izahat verilmeden 1ş1nden atılan insanın, bugün başkalarım işten atan 1nsanlar olmıyacağını kim temin eder?. Yalnız ve yalnız teminatlı kanunlar!. Hakikat şudur ki, bugün huzur içinde gazetesini okumak isti- yen vatandaşın hıçbır partide gözü yoktur. İstediği yegâne şey yarı- na emniyetle bakabilmektir. koca arasındaki birçok münasebetle- re fena tesir edebilir. Kadının göste- rebileceği cinsi arzusuzluk, kafasının daima çocukla meşgul olmasından i- leri gelmektedir. Ama bunu doğrudan do ğruya kendisine bir alâ- kasızlık olarak kabul edebilir. ocuk "baba!" der demez herşey düzelir. Akıllı bir kadın evvela ba- a çocuk münasebetlerini kurmaya çalışmalıdır. Üçüncü tehlike: yedinci sene A merıkalılar tecrübeye istinaden seneye "boşanma senesi" de- mışlerdır Aslında bu tehlikeli yıl se- kizinci sene de olabilir, beşinci veya altıncı sene de!. Şu zor şartların bir- leşmesi kâfidir: Birçok çocuk doğ- muştur. En büyüğü henüz mektebe başlamamış ve en küçüğü henüz yü- KADIN rüyememiştir. Evde hâkim olan şey patırdı gürültü, çığlık ve intizamsız- lıktır. Rahat yemek , rahat uyumak, rahat oturup kitap okumak kabil değildir. Yerlerde oyuncaklar vardır, iplerde kuruyan çocuk besleri. Ço— cuklar herşeyi kırar ve dökerler. An- ne o derece yorulur ki bazen saçım bile tarayamaz. Ne kendine bakar, ne de kocasına. Dinlenebilmekten başka gayesi kalmamıştır. a eve, istemiye istemiye gelir. Dışarda kendi yaşında bekârların yaşadığı eğlenceli hayatı görmekte- dir. Hele bakımlı, güzel bir kız onun- la alâkadar olur, onu anlamıya ça- lışırsa. Erkek artık intizamsız haya- tının bütün mesuliyetim karısına yük leyecek ve bazan vazifelerim unuta- cak kadar ileri gidecektir. Olgun ve mantıklı bir erkek, bü- tün kadınların aynı vaziyette, aynı şekilde olacağım anlar, tedbiri karı- Çocuk evi Kocayı dağıtır da evden kaçırır sından kaçmakla değil onu anlamak- la, ona yardım etmekle alır esur bir kadın vazifenin ağırlı- ğına rağmen, saclarını taramayı ve hayata gülmeyi ihmal etmez. Dava buradadır. Yedmcı senenin Zorluklarına da- yanamayıp — çöken bir aile, sağlam kurulmuş bir aile değildir çünkü ço- cukla dolu bir sandalı akıntıya ter- ketmek güzel birşey değildir. Yedin- ci sene, evlilerden yalnız aşk ve sev- gi degıl vazife hissi de ister. Dördüncü tehlike: yirminci yıl E n iyi ızdıvaçlar bıle tehlikededir. Yirminci yılda erkeği evine bağ- lıyacak şey artık yalnız sevgi ve hu- zurdur denebilir. Bunu bulamıyınca kolaylıkla kaçacaktır. Çünkü vazife- ler aşağı yukarı yapılmış, çocuklar yetişmiştir. Erkek iyi para kazandı- 23