MUSİKİ Konser Gitarlı konserto Genç — gitarist yanındaki orkestra Üyeleri ile kısa bir ıstışareden sonra dınleyıcılere dönerek "İspanyol Dansı... Benden" dedi. Vivaldi'nin konsertosunu yeni bitirmiş, 1ısrarla alkışlanmıştı. "Bis" çalıyordu kısa, enerjik solo nihayete erdiğinde alkışlar gene devam etti. Siegfried Behrend sahneye tekrar tekrar çağı- rıldıkça yolda, yerlerini almakta o- lan diğer orkestra üyeleri ile karşıla- şıyordu. Bunlar, soliste gösterilen tezahüratla ilgilenmeksizin iskemle- lerine oturuyorlar, — sazlarını akord etmeğe başlıyorlardı. Görülüyordu ki bunca senelik faaliyet sonunda İs tanbul Şehir Orkestrasında — konser disiplininin en umumi İcapları dahi henuz tamamen teessüs edememişti. mafih bu seferki Pazar Kon- serinde icraların kalitesi bakımından aynı kayıtsızlıgın bulunduğu — söyle- nemezdi. Hatta Demirhan Altuğ'un, eserleri bu kadar iyi hazırlayabil— miş olması adeta sürpriz teşkil et- mekte Program hayli dolgun sayılırdı Siegfried Behrend'in gitarı iyi ses vermiyordu ama kendisi sağlam bır tekniğe sahipti. Vivaldi'nin jör Konsertosunu klâsik bir anlayış— la, gösterişe kaçmadan icra etti. Or- kestra sazlarının kendi aralarında intibak vardı. Esasen Vivaldi'nin ese- rinde ufak bir orkestra kullanılmış- tı. Sadece ilk muvmanda refakatın yer yer aksadığı görüldü. Lakin bü- tünü itibarı ile sempatik bir icra din letilmişti. ax Bruch Proğramda yer alan diğer misafir solist Ankara'dan geliyordu: Fethi Kopuz, Max Bruch' un Sol Mi- nör V inci Keman konsertosunu icra edecekti. Sert bir baş — hareketi ile orkestra şefine hazır olduğunu bil- dirdi, sonra Ön sıraya tebessüm et- ti ve eser tembelle başladı. Konser- tonun devamı boyunca orkestradan nisbeten temiz, hattâ canlı bir refa- kat dinlemek mümkün — olmuştu. Kontrbaslar meselesi ise bu sefer de -her zamanki gibi - mevzuubahisti. Bu sazlardan çıkan korkunç çatırtı ve gürültüler yıllardır dinleyicilerin tüylerini ürpertir, gene eski sazı değiştirmek yoluna gidil- mezdi. Son konserde de Vivaldi ça- lınırken bir tanesi, Bruch ve Dvorak da ise hepsi kendi partilerini çatır çutur icra ettiler. Max Bruch konsertonun refakat partisinde viyolonsellere lüzumundan fazla önem verildiği — görülüyordu. Bunlar, adeta birinci kemanların ye- rini alacak kadar ön plâna geçmiş- rdi. Fethi Kopuz ise bu sefer - Beet- hoven'e nazaran - çok daha doğru en tonasyonlu bir icra dinletmişti. Yer yer falsolar duyulmuyor değildi. Sü- AKİS, 25 ŞUBAT 1956 ratli pasajlarda ise bazan cümlelerin bitmediği dikkati çekmekteydi. Bu- na rağmen solist eserin teknik husu- siyetlerinin bir kısmını halledebilmiş ti. Ancak icra pek fazla heyecanlı ve ateşli idi. Hattâ muhtelif takılma- ların sebebini bu aşırı ifade gayretin de ve heyecanda aramak her halde daha doğru olurdu. Son kısımda stac cato'ların o kadar sert olmasına da lüzum yoktu. Filhakika bazı cümle sonları bu duygu bolluğu içinde eri- yip kayboldu. Bu arada — gene aynı sebeplerle, ikinci muvmanın bir or- kestra pasajı akabinde — solistin er- ken girmeğe teşebbüs etmesi gözden kaçmamıştı. Fethi Kopuz Biraz da teknik Dvorak'ın 5 inci senfonisi Fethi Kopuz'daki heyecan bollu- ğunun ve ateşli hareketlerin tam aksini Demirhan — Altuğ'da gormek kabildi. Şehir Orkestrasının şef yar dımcısı bundan evvel de muhtelıf konserler idare etmiş, her hangi bir alâka uyandıramamıştı. Son konser- de ise netice bir hayli farklı idi. Görünüşte — genç orkestra şefi- nin sadece ölçü vermekten başka bir şey yaptığı yoktu. Eserin ruh haleti- ve atmosferim orkestraya hisset- tırebılmek için en ufak göstermiyor gibiydi. Ancak, bu se- rin kanlılık çerçevesi ıçınde sadece ölçü vermekle - bazı pürüzlere rağ- men - bu kadar dinamik bir icranın çıkamayacağı aşikardı. O provalar esnasında orkestrayı hakikaten çok iyi hazır- lamış olduğuna inanmak lâzımdı Viyolonsellerdeki — giriş (Adagıo) fazla süratli oldu Nitekim birinci kısmın devamı boyunca — temponun sürati yüzünden bir çok detaylar kaybolmaktaydı. Muvman, aslında ihtiva ettiği çeşitli kontraslardan mahrum kalmıştı. Fakat hiç değilse icrada daimi bir enerji, — beraberlik ve istikrar mevcuttu. İkinci kısımda tahta nefesli saz- lardan temiz sololor dinlemek kabil oldu. Diğer taraftan yaylı sazlar bil- hassa dikkati çektiler. Esasen, bütün icra boyunca birinci ye ikinci' keman ların şimdiye kadar ender rastlanan bir enerji ile çaldıkları, aralarındaki intibakın aksamadığı müşahade edi- liyordu. Son iki kısım daha da iyi icra o- lundu. Bilhassa final'de temponun a- ğgırlaşması dolayısiyle bu muvmanın ihtişamını tedai ettirebilmek müm- kün olmaktaydı. Buna mukabil kontr basların hiç de müzikal olmayan sesler vermeleri ve üçüncü kısımda triangle'ın hemen bütün sesleri batır- ması kulakları hayli rahatsız etti. Bununla beraber Demirhan Altuğ, kendisinden ümid edilenin fazlasını başarabilmişti. Bu durum karşısında da genç müzisyenin orkestra şefliği sanatına daha iyi nüfuz etmeğe baş- ladığı, hattâ - orkestranın daimi şe- fine nazaran - işi daha ciddiyetle ele aldığı düşünülebilirdi. Yakın zamana kadar kabahat da- ha ziyade — orkestraya yüklenmiş, muvaffakiyetsizlik sebepleri sazla- rın bozukluğunda veya üyelerin şa- hıslarında aranmıştı. Bunda hakikat payı yok değildi. Hatta İstanbul Şe- hir orkestrasının iyi bir yaylı sazlar topluluğuna dahi sahip olmadığı es- kiden beri biliniyordu. Nefesli sazlar ise ayrı bir dert mevzuu idi. Hele ma- deni nefeslileri dinlemek adeta bir tahammül meselesi idi. Lâkin bir de madalyonun — öbür tarafı vardı. Bu seneki muhtelif kon serler, en fazla tenkid edilen bir top- lulugun bile disiplinli bır çalışma ve iyi bir idare altında kaliteli musiki dinletebileceğim — ortaya koymuştu. Meselâ Pertev Apaydın'ın konserini dinleyiciler zevkle takip i gene aynı orkestradan Beethoven'in 1 ve 4 ün- cü senfonilerinin her bakımdan ol- gun ve başarılı, icralarını dinlemek mümkün olmuştu. Buna ilâveten ya- kın zamana kadar Mozart icraları bile tenkid edilen Demirhan Altuğ, Dvorakın genış orkestrasyonlu ko- ca "Yeni Dunya senfonisinin, Orkestrasının imkânlarının bir icrasını dinletmiş oluyordu. Hat- ta Cemal Reşit Reyden bile ara sıra iyi icralar dinlemek mümkün olabil- mişti. O halde şartları olduğu gibi kabullenmekle iktifa etmeyip, disip- linli bir şekilde, yorulmak bilmeden çalışmak lâzımdı. Orkestranın mu- vaffakiyetsizliğindeki hakiki sebep idarecilerin kayıtsızlığında — aranma- li idi. durum karşısında da kestranın başında her bakımdan 1y1 bir şef görebilmeyi, ya da Cemal şit'in işi daha ciddiyetle ele almasını temenni etmekten başka' çare kal- mıyordu. 31