İstanbulun sevimli valisi evvela Doğan Nadiye haşin bir cevap gönderdi, müteakiben fikrini soran gazetecılerı de tersledi. İşını mi altüst etmek is- liyorlardı, n Mithat Paşa stadyomu fiyaskosu bunların üzerine tuz biber ektiği için dir ki hayal sukutunu arttırdı. Prof. Gökay pek âlâ biliyordu ki başta başkan Or_han Köprülü olmak üzere D. P. nin İstanbul teşkilâtı kendi a- daylığına şiddetle muhaliftir. Muha- lefet edenlerin bir kısmı Belediye baş kanının Belediye Meclisi içinden se- çılmesıne taraftar olanlardır. Bu gö- rüşe "dar görüş" demek kabildir. Zi- ra Belediye Meclisine bakıldığı tak- dirde İstanbul gibi Türkiyenin en bü- e en münevver şehrini tatmin edebilecek simalara pek rastlanılma- maktadır. Prof. Gökayın öteki muha lifleri Belediye başkanlığına ciddi, vatandaşa emniyet ve itimat telkin edecek, rabıtalı bir şahsiyetin getiril- mesini isteyenlerdir. Bunlara göre va halif yapanlardan biri de bizzat ken- disi, icraatı, daha doğrusu icraatsız- İlığıdır. Tertiplerin açığa vurulmuş olma- sı, şimdi işleri bozmuş vaziyettedir. Bu bakımdan Belediye başkanlığı se- çimlerinin bir tehire uğraması kim- seyi şaşırtmamalıdır. D.P. 3 müfettişler Geçen — haftanın sonlarında Demok- rat Partının Istanbul il başka- ni Orhan Köp şehri bir neyi “parti mufettışı sıfatıyla şereflen- dirdiklerini gazetelerden — öğrendiği üç eski bakanın kendisini ziyaretleri- ne intizar ediyordu. Beklediği bo- şa, çıktı, bakanlar süratle Ankaraya döndüler. Anka döndüler ama, İstanbulda hiç temas yapmamış da değillerdi; ancak, il başkanına uğ- İstanbul'un müstakbel Belediye Safrayı İçinde kim oturacak? li, tamamıle yıpranmış haldedir ve İstanbul halkının, bırakınız sevgisi- ni, alâkasını dahı kaybetmiştir. Onu, bu sefer üstündeki etiketini değişti- rerek eski yerinde kaybolmuş İstanbulu bir daha ele geçmez şekilde feda etmek olacak- tır. Hakikaten Istanbul Belediye baş- kanlığı bugün, üzdeki seçimler hesaplanarak düşünülmektedir. D.P. liderleri hissetmektedirler ki bir za- manlar partilerinin kalesi olan bu şe hir artık muhalefete geçmiştir. Osu yeniden kazanmak ancak pek mahir bir Belediye başkanının seçilmesile kabildir. Ama böyle bir sima ne Be- lediye Meclısınde vardır, ne de bu zat - yaptığı bütün vaadlere rağmen- Prof. Gökaydır. İstanbul valisinin şehri yeniden demokrat yapacagı va- adine nasıl inanılabilir ki şehri mu- AKİS, ŞUBAT 1956 ramamışlar, teşkilatın başka ileri ge lenlerıyle goruşmuşlerdı Bunun ga- rip bir vaziyet olduğunda zerrece şüphe yoktu. Ankaradan Hulusi Köy men, Hayreddin Erkmen ve Osman Kapani gibi birbirlerine — denk kıy- mette üç eski bakan gönderiliyor. Bunlar gelıyorlar, teşkilat mensup- larıyla temaslarda bulunuyorlar, fakat il başkanını ziyaret etmek, o- nunla görüşme hatırlarına gelmı- yor. Bunun sebebini anlamak D.P. nin içinde neler olup bıttıgını bılenler için o kadar güç gildi Köprülü maalesef Genel başkana, sempatik gelmemektedir. Halbuki Or han Köprülü g efendi, sevimli üstelik okuyup yazmış bir gençtir. Kusuru acaba ne ola? İhtimal ki so- yadı!. Hakikaten P. P. nin İstanbul il başkanı bir müddet evvel Adnan Menderesle görüşmek, müfettiş is- YURTTA OLUP BİTENLER temek üzere Ankaraya gelmiş, faka sayın Genel Başkan kendisine hafta- lar ve haftalar kısa bir zaman dahi ayıramamıştir. Halbuki bu arad Menderes bir kaç defa İstanbula git- mek fırsatını bulmuştur. Vaziyet böyle olunca 3 müfettişin İstanbulda Orhan Köprülüyü atlayıp temasları- nı başkalarıyla - bilhassa sarolistler- le mış olmalarında şaşacak ta- raf kalmamaktadır Zira eş kıymette sabık bakanlar İstanbul — teşkilatını teftişe bizzat Genel başkan Adnan Menderes tarafından gönderilmişler- dir. İstenilen nedir? İstanbulda şimdiye kadar iki hizip birbiriyle çarpışır ve bu arada Ge- nel başkan kârlı çıkardı. Hiziplerden biri Köprülüye, diğeri Sarola bağlıy- dı. Fakat Sarolun fiiliyatta — tama- men, %orunuşte kısmen tasfiye edil- mesi İstanbulu oldugu gibi Kopru- lüye bırakmıştı uvazeneyi fe- na halde zedelemıştı İstanbulu kur tarmak lazımdı. Bilhassa — Belediye başkam seçimlerinin arefesınde Ad- nan Menderes bu en büyük teşkilatın durumunu yalandan bilmek istiyor- du. Aslına bakılırsa mesele, İstanbula inhisar etmiyordu. . kurucuları arasında bir şüphe —ve itimatsızlık havası çoktan esmeye başlamıştı. Genel başkan etrafının sağlam olma- dığını - biliyordu. P. grubundaki meşhur kabine düşürme — hadisesin- den sonra kürsüye çıkıp ta Allah lil- lah aşkına şahsına itimad oyu iste- mesi bu kanaatinin neticesiydi. Ad- nan Menderesin altı yıl evvel sapa- sağlam devraldığı partiyi bugün ne vaziyete getırdıgı elbette ki öteki ku- rucuların da gözünden kaçmıyordu. Bu gidişle iktidarı kaybedeceklerını de pek âlâ müdriktiler. Kurucuların yanında Meclis grııbunun ekseriyeti: de, anaatin aksine, Genel başkan tarafında tekrar ele geçiril- miş değildi. Bılakıs milletvekillerinin büyük kısmı ne yapacaklarına henüz karar vermemiş vazıyetteydıler Sar sıntı temellerden geliyo Partinin Menderesten gayrı lider leri de henüz tamamile kararlı bir vaziyette değillerdi. Üstelik bunların çoğu alaturka politikacılar olduğun- dan hislerile fikirlerini fazlasıyla ka rıştırıyorlardı. Bunun yanında Adnan Menderesin hepsinin — şahsiyetinden üstün olduğunda zerrece tereddüt ol mayan şahsiyeti de bir nevi "Men- deres kompleksi"nin doğmasına yol açıyor ve hareketleri geciktiriyordu. Ama Ankaradakilerin haricinde bü- yük demokrat kütle seçimleri yeni- en kazanabilmek için bir tek ihti- malin kaldığını görüyordu: iş başın- daki ekibi, liderinden başlayarak de- ğiştirmek. Ondan sonra her şey ye- ni gelecek ekibin işleri tutum tarzı- na bağlı kalacaktı. Şimdi, Meclisin tatile girmesinden ıstıfadeyle seç- menleriyle temas edecek milletvekil- leri memleketteki havanın bu oklu- ğunu gördüklerinde Ankaraya daha kararlı ve azimli döneceklerdi. Z