Eğitim Lise tahsili meselesi Eskiden kalma bir sözümüz var- dır: "Bizim oğlan bina okur; dö- ner, döner gene okur". Cümlenin yan- lış anlaşılması ıhtımalını onlemek İ- çin hemen izah edelim den degıldır Buradak "bina" Arapça gramerinin "emsile" den son- ra gelen ıkıncı kısmının adıdır. Söz medrese devri yadigârıdır, ama bugün bıle zındelıgını muhafaza edi- yor. Eğitim Bakanlıgının lıse ımtıhan- ları hakkındakı son kar: m gaze- telerde görüp de hu sozu hatırlama- çalışma kudretini a öğrenme şartlarına göre kullanmağa bir türlü alışamamış, döne döne nasılsa son sınıfa kadar çıkabılmış olan bir gencin son sınıfta ıl çüst üste ırntıhanını başara c o o dersin imtihanına girebilecek, dö- necek, donecek donec k, ama gene gırecek "Ölmek var, dönmek yok." Eğitim Bakanlıgı bir tek ders yü- zünden bir ül fizik veya matematik, ister felsefe veya tarih olsun, yahut Türkçe ol- sun - defalarca girdiği imtihanda mu- Celâl Yardıma Ölmek var, dönmek yok KÜLTÜR OPPORTÜNİZMA Onları, oturdukları koltuklardan söküp atacağız! diyen genç ta- lebe heyecandan bembeyaz, elle- rinin titremesine dahi hâkim ola- bahis koltuklar, Yugoslavyaya yapılması mutasav- ver bir seyahatin tatlı hayalinden ibaretti, yoksa prensip kavgaları değil!.. 8 Mayısa hemen tekaddüm e- den günlerde ve parti propaganda- larını büyük ideal sözleri sürükler- ken, "kodamanlara" — kendilerini yakın addeden bazı gençlerin, A- nadolu Ajansının Istanb l Müdür lüğünden tutunuz da, Şehir Meclı si azalığına kadar muhtelıf mev- kileri aralarında çekişe çekişe pay- laştıkları ibretle seyredilmişti. Yine aynı günlerde, bir parti i- darecisinin Gençlık Kolları Baş- kanlıgına getirilmiş bir 'idealist" ın kendisinden İsrarla milletvekil- tığı hâtırlardan henüz çıkmıyacak tazeliktedir» Misaller çoğaltılabilir ve çogal tıldıkça da şu ka katle karşı karşıya gelinir: Bazı Türk gençleri bir iman buhranı ge- çirmekte, maddiyatın kahredici ca- i korkmamaktadırlar. Op- portunızma hastalığı, fırsatçılık bir kanser gibi bünyemize girmiş, tahribatını yapmış ve hâlâ da yap- maktadır. Bu durumun sebepleri nedir ve varsa, mes 'uliyetleri kime aittir? Pe n kabul etmek gerekir ki bütün dunya gençlikleri bir ideal krizi geçirmektedirler: İkinci Dün- ya Harbinin arkasında bıraktığı ahlâkf vokuum'a harp sonrası azan Komınforma propagandasının aile rı inzimam dip, muhtelif kornbınezonlarla ya- pılan büyük servetler ve skandal- lar açıklanınca genç insana bir tek çare kalıyordu: Şüpheci (scep- tioue) bir tavır takınmak! © Bizdeyse, geçen nesiller ve hâ- len mes'ul durumda bulunanlar “"Atatürk çocukları" na karşı va- zifelerini yapamamışlardır. Sos- yal ideal olarak öğrendiğimiz "Ke- malizma" nın felsefi temelleri, de- ğişen dünyanın realiteleri karşısın- da çoktan geride kalmıştır: Tek Dr. Erdoğan METO deyişle, "batıya yönelme" demek o0- lan bu ideolojideki "batı" olan Av- ı , manevi akıdelerını u- nutarak ünü Amerikaya çevir- miş, orada ise korkunç derecede materialist bir hayat anlayışı ile karşılaşmıştır Mukaddes milliyet un bile "süpranasyo- nal oto teler muvacehesinde re- vizyona tâbi tutulduğu bir devre- de, din, bizde, garpta oynadığı ya- pıcı rolün hemen aksine, nesiller arasında yıpratıcı münakaşalara yol açm ugün "Atatürk çocuklarının" yüzde kaçı doğru dü- nar 1 | bilmekte, rüs ma bunlardan kaçının dili İslâm dini- nin arapça maalesef mânasını anlıyamadıgı dualarına yatabil- mektedir? Bugün Unıversıte me- zunu hangi genç münevver, n dünyayı ve ahreti anlatışını, ahlakı telkınlerını tatminkâr bul- maktadır Bu suallerın cevaplarım geçen nesillerden istemek ne kadar hak- kımızsa onların da başlarını önle- rine eğip susmaları o derecede ha- zindir. İslâm dinine bağlı bütün milletlerde gıtgıde patlak vermege yan htilâfın halli, bir din ınkılapçısının, bir ahır za- man pey, gamberının zuhuruna mü- tevakkıf yani az çok muhal kalı- Boyleee içtimai ve dini frenler- den bilfil mahrum hâle gelen gen- cin opportünizmaya tapınması ka- dar tabii ne olabilir? Kaldı ki, güç- leşen hayat şartlarım karşılamak ıçın çalışma zorunda olan ebevey- nin mecburi durumları dolayısiyle, aile baskı ve terbiyesinin zayıfla- ması bardağı taşıran son damla addedilebilir.. Çare? Bir talebe teşekkulune tahsis edilen binanın tefrişi ıçın yüzbinlerce lira vermek değildir. are? Üniversite ba hçesınde Atatürkün heykelini dikmesi için diğer bir gençlik teşekkülüne mil- li bankalarımızın kasalarını açmak da değildir Hakık çare, gençlik dâvalarını masa başından âfâki olarak müta- lâa etmektense, bu dâv onla- rın gözüyle bakabilmek, icabında bu hususların tetkik tacı bir "Gençlik um lüğü" ne bağlamak, bir Yüksek Gençlik açıkça konuşmaktır. nün icaplarına göre şu veya bu müesseseye yardımda bulunmak gençlikle ilgilenmek demek değil- dir. Her zaman olduğa gibi, yine kendi kendimizi aldatmayalım! AKİS, 7 MAYIS 1955