İKTİSADİ VE MALİ SAHADA leri kararnamesi ithalâtçı ve toptan- cı tüccar arasında iyi karşılanma- mıştı, memlekette umumi seçimler apılmak üzereydi, kâ hadlerının enbire siyasi bir mahiyet kazanma- ğa başladı ve Başbakan Adnan Men- deres ani olarak kâr hadleri karar- namesını yururlukten kaldırdı. hadleri kararnamesinin yü- rurlukten kaldırılması o zamanlar ba- sında derin yankılar uyandırdı bazı gazeteler Ekonomi ve Ticaret Baka- nının durumdan haberi bile olmaksı- zın böyle bir kararın alınmış olduğu- nu iddia ettiler a bu minval üzere müna- kaşalar cereyan edip duruyordu. Bu sırada birkaç ilim adamı bir masa etrafında toplanmış günün meselele— rini konuşuyordu ki içlerinden şöyle bir fikir ileri sürdü: "Kâr h leri kararnamesi tabii tatbike kon- maz; ithalâtçılar ve toptancılar ka- zançlarının tahdit edilmesini istemi- yorlar ki" Konuşmalar bu kadarla bitmedi; o zat sozlerıne devam etti: izde tüccar, müstehlik kit- kayese edılemıyecek kadar teşkilâtlanmıştır. Onun için Başbakanla, Ekonomi ve Ticaret Ba- kanı ile konuşacaklar dertlerini on- lara anlatacaklar ve lehlerinde bir karar alınmasına muvaffak olacak- lardır. Halbuki müstehlik kitle hiç de teşkilâtlanmış değildir. Teşkilât- lanmamış olduğu ıçın de kuvvet ifa- de etmekten uzaktır. özler iktisadi problemlerımızden birini belirtiyor- du. Ne yapmalı, ne şekilde hareket edilmeliydi ki mustehlık kitle tanzim edici bir kuvvet halıne elsin? ualin cevabı, o sözlerin arasında .idi, müstehlikleri teşkilâtlandırmak gerekiyordu. Müstehlikler nasıl teş- kilâtlanacaklardı? unun için çe- şitli imkânlar vardı. Bunların başında kooperatifler geliyordu. Müstehlikler kendi aralarında birleşmeliler, lâk kooperatifleri ğer bunu kuraca ları alışverişten doğacak kârlar ge- endilerinin olacak, bir elde raf olarak çıkan gelır kâr olarak geri geleeekti.' endüstrinin diğer mem ran süratle gelıştıgı ve kapitalist eko— nominin hâkim karakter başladıgı lngrlterede bundan kadar işçiler işe teşkrlatlan— makla başlamışlar ve kendi araların- da birleşerek istihlâk kooperatifleri kurmuşlardı . Kuru] kooperatıfler tutundu ve pe a bir zamanda tün İngiltereye yayıldı İşçiler alış— verışlerını kooperatiflerinden yapma- sahada ana e sene sonunda kooperatiflerin- den temettüler, rısturnlar almağa başladılar. Kooperatiflerin kuruluş safhalarında işçilere büyük bir idea- lizm hâkimdi; iş saatleri dışında ko- ooperatiflerde meccanen çalışıyorlar, sene sonlarında risturn yerine koope- ratiflerinden kendi ailelerine hediye olmak üzere eşya alıyorlardı. 14 Kooperatif yoluyla teşkılaılanmak meselenin halli zımnında mevcu kânlardan biridir. Bunun dışında dernekler halinde birleşmek de müs- tehliklerin bazı dertlerine deva ola- ilir. Meselâ geçende İstanbul'da ki- racılar dernegının yıllık kongresi ak- tedildi, vilâyetlerimizdeki şubelerinden de bazı âzalar illerini temsilen İstanbula geldiler. Hepsinin üzerinde ittifak ettikleri nokta kira meselesinin halli gerektiğiydi. Fakat kiracıların derneklerini tutmadıkları- nı, dernekleriyle yakından münase- bette bulunmadıklarını söylüyorlar e durumlarından acı acı şikâyet edi- yorlardı. Bu arada bazı rakamlar da serdedildi. İstanbulda bin kiracı bulunmasına rağmen kiracılar der- neğine âza sayışının 134 ü geçmemesi hayretle karşılandı. İktisadi ve sosyal alanda son bir ilin en Öönemli olayı ve en çetin me- selesi kira dâvasının bir hal yoluna bağlanmasıdır dersek öyle zannedi- yoruz ki hüküm mübalâğasız olur. Buna rağmen müstehlik kitlenin ken- di davasına ne kadar lâkayt kalmış olduğu yukardaki rakamlardan ko- laylıkla istihraç edilebilir.. Öyle ise nasıl oluyor da kira meselesinin bir türlü matlüba muvafık şekilde çö- zülememesinden şikâyet ediyoruz ? ir günden bir güne şımdıy kadar birkaç gazete ve dergi dışında bizzat müstehlik kitlenin kendı teşkılatın— an ve kendi ağzından kira meseles nin rasyonel bir tarzda halledilebil— mesi için bir tez ortaya atıldığını gördük mü? Bu sualin cevabı maale- sef hayırdır. Buna rağmen hayat pa- halılıgından iktisadi lşlerımızm arzu edildiği gibi yürümediğinden şikâyet edip duruyoruz. Şunu iyice bilelim ki müstehlik kitle ne ıstedıgını bil- medikten ve kendisi istediklerini bir hal tarzına bağlamadıktan sonra iş- ler arzu ettiğimiz gibi cereyan etmi- yecektir. Ne istiyoruz? Düne kadar bizimle dizdize yaşamış olan sayın mılletvekrllerınden peygamber kera- peygamberler çağıyla beraber çoktan sona ermiş bulunuyor. Avrupa Tediyeler Birliğinin sonu mu? Yarının — tarihçileri 20. asrın birinci yarısındaki iki buyuk Cıhan Safra- -1 hakkında ne gibi mler vere- cekler? Avrupa hadıselerını ne şe- kilde mütalâa edecekler'7 Sarih ola- rak bu sualleri bu pek mümkün değildir. Yalnız sa- rahaten şimdiden söylenebilecek bazı hususlar vardır: Avrupa 1814 ten be- aimi bir inhitat halındedır Bunun aksıne Amerika Birleşik Devletleri sürekli bir kalkınma ve gelişme için- dedir. 1914-18 harbi Avrupa devletle- rinin kendı kuvvetlerı ile kendi ihti- lâflarını dıkları büyük bir savaştır. belki tarihinde ilk defa olarak yaban- cı bir devlet tarafından ikinci Reich'ı dize getirebilmiştir. Buna rağmen Avrupa 1920 lerde tehlikeli bir ame- liyatı başarı ile atlatmış bir orgamz— maya benzer. Öyle bir organizma ki sıhhati uzuvları arasındaki ahenkli işbirliğine bağlıdır. Bu işbirliği asır- lık Germen-Fransız düşmanlığı yü- zünden tahakkuk ettirilemez, Ame- rikalı diplomatlar Avrupalı bazı dip- lomatlar elinde - Clemenceau, Lloyd George- oyuncak haline getirilmek istenir, mağlüp devletlere diktatlar imzalatılır, netice belli merika inzivaya çekilir, Avrupada revizyo- nistler ortaya çıkar, İtalyada Musso- lini, Almanyada Hitler ihtidan ele Tediye Birliğinin merkezi Paris Konvertibiliteye doğru AKİS, 7 MAYIS 1955