duğu birl yinen, kiy şekil gür ingine, mf çılgınlık A n görür di. Hayıbi ri yetindeji sıraları ın bir arkadaşlıkları olduğu için, ira bu toplantılarda bulunuyordu. met âşık tabiatlı bir gençti. Ha in ilk görüşte kapıldığı kadınlarla, ibi tutulduğu kızların hayali çok- zan tramvayda rastladığı bir ka- üzel gözlerine bağlanır, haftalar- ylarca her gözlerini kapayışta bu çift gözün rüyasını görürdü, Sonra başkasının nefis vücudu, bir diğe- timin biçimli başı ve nihayet yine bi- rengi onu bağlandığı ig k hevesler, istekler, sevgi sanılan sti hisler gelip geçmiş ve genç n dalma kendi kurduğu hayal ci- içinde tatlı bir gençlik hayatı üstü İmhiyette değildi. Garip bir baş dön #iine tutulmuştu. Bakışları genç ka- bakışlarına değdikçe bulanıyor, inde süç isim verilecek bir karı" oluyordu. emekte tam onun karşısına oturma- büyük bir şans olarak kabul etti. İçin- iribirini kovalıyan zıt hisler vardı. islerin en kuvvetlileri sonsuz bir anlık ve korku ile ifadelendirilebi- Ona, bir bakışla hayran olduğu akkaktı. Fakat niçin korkuyordu ? şimdiye kadar hayalinde çakıp nler gibi gelip geçici bir hevesten, igün kaybedilmesi pek tabii olan ski rüyadan başka bir şey mi ola- ? Tanımadığı, fakat elinde olma: varlığı etrafında zincirlenip kal kadının bakışlarındaki ışıklı ka- ğa dalan gözleri kendini la dolacaktı. Niçin ? âreğini yakıp geçen, çırpınan duy” Miş len geliyordu? Gözyaşları tutmasa ir boğazında dügümleniyordu ? Bazan bakışlarını başkalarının üs- dolştırmak istiyor; gelişigüzel Mine derin derin bakmak, başka renk- , başka güzelliklerin ve kokuların yle ei perişanlıktan kurtul- u. ilerde gayet şık giyinmiş, şik sa- iri İâcivert gözlü bir genç kadın... işları karşılaşdıkta daima gülüm- mit veren, vaitlerle dolu büyük, i gözler... z ötede en müşkülpesent erkek: atıştırıp dizleri dibine düşürecek r kudretli görünen muntazam bir e Ve nihayet gülen, söyli- onuğan, çeken, alıp giden birçok . fakat hayır. Hiçbiri, artık hiç- biri onun gönlünü ardından sürüyüp alamıyor. O, nefis bir ay ışığı gibi doğalı, ötekiler az işıklı birer yıldız olmaktan kurtulamıyacaklar. Etrafındaki erkeklere dikkat edi- yor. Evlilerde bile göze çarpan bir heyecan tütüyor, Hele onun pek yakı: nında oturanlar. Ona, bu muhteşem sofrada yardım edebilmek mazhariye- tini o kadar açık hissettiriyorlar ki... Sermet ondan kaçırmak istediği bakışlarının, yine onun muğlâk bakışlı gözlerine doğru çekildiğini hissediyor, ürpermekten kendini alamıyordu. Hayır, hayır... kat'iyen bu, diğerle: rine, hiçbirine benzemiyordu. Sever gibi olduğu, beğendiği ve zaman zaman hayalinde çakıp sö- nen bütün ötekiler, hepsi birden biri- birine zincirlenmiş gibi çekilip gidiyor; ruhunun enginlerinde başka duygulara yer kalmıyacak bir şekilde bir salta- nat kuruluyordu. Henüz ismini öğrenemediği meçhul bir kadın saltanatı!.. Onun, kim olduğunu düşündüğü dakikada bakışları delice bir çabuk. lukla uzun parmaklı ellerine değdi. Sol elinin yüzük parmağında tek taşlı, iri bir pırlanta yüzük vardı. O kadar... demek, demek ince bir halka ile ha- yatında bir başka kalbin varlığını ta- şımıyordu.. Bu, genç adamin çılgın çırpınışlarla göğsünü yoran yüreğine garip bir ferahlık verdi. anındakiler ona olan hayranlıkla- rını isbat edebilmek için en küçük fırsatları kolluyorlardı. Hele solundaki dam !,. biran olduki, Sermet, içinde, karşısındaki fazla şik ve bu ha- yata k alışık görünen orta yaşlı adamı tokatlamak ihtiyacını duydu. Dövüşmek, ona iltifat edenlerin bo- ğazlarına > yüzüne bakmak lüzumunu hisset- ettiği erkeklerle meşgul oluyor- du. Yemek ne ka: ' dar devam etti? Neler yedi? Ya- hut yemek iste- mediklerini ne şekilde reddetti, farkında değildi. Sofra adabına aykırı hareket ettiğini de henüz anlamamıştı. Eğer yakınında oturanlar, hislerinin in- ce yolları ve arzularının ılık rüzgâri iç- inde çalkalanmamış olsalardı, falsoları çabucak meydana çıkar, alabildiğine gülünç olurdu. Fakat o bunları değil; esrarlı bir genç kadın başına bağlanan talihinin kendisini nerelere doğru çe- kip sürükliyeceğini düşünüyordu. i onu da, diğerlerini olduğu gibi unutabilirdi. Yine bir başka cazibe ye kapılıp giderek.. fakat şimdilik bu- na imkân görmiyordu. Konuşurken, gülerken yüzünün ince çizgilerinde tü- ten manaya baktıkça, dize gelip ona tapmaktan başka aklına birşey gelmi- yordu, Salona dönüldüğü zaman yine bir esir gibi onun arkasından sürüklendi. Oturdular. Genç kadının pek yakının- da yer aldı. Onun biraz kalın, fakat ürpertiler veren sesini dinlemek, gü- lüşlerini yakından görmek, bakışların- da çakıp sönen ışıkların büyüsüyle sar- hoş olmak, genç kalbinin genç duygu” ları için önüne geçilmez bir ihtiyaç halini aldı. İri yapılı, esmer bir adam, çok zengin ve yüksek bir mevki sahibi ol- duğunu bildiği Hakkı Raşit, herkesten fazla genç kadınla meşgul görünüyor: du. bir konuşmıya dalmışlardı. Sırasında Nahide iğneli sözler söyli- yordu. Fakat Hakkı Raşit, ondan ge- len herşeyi gülümsiyerek karşılıyor,