Ya, Çıkan pen zamanına, pek yetişemedim. Ço. ukluğumdan, vi ait, bir iki si- lik hatıra, ek kalabilm Böğaziçinde, bazı kibar ailelerin o za- man telâkkilerine göre, züppe! - kızları, yaşmak tutunurlar; kayıkla Göksuya, Ka- em çıkarlardı. Bu, birazda, o vaki iyen İla nbuldaki zengin, kibar İtaıhlari taklit gibi bir şeydi. Çarşafın, Abdülhamidin ve ka- dınların başına sarılmış bir belâ ol. duğunu, çok kişiden Kalanı, Zaten, bu- nu da tarihi bir hakikat diye söylemiyorum. Çarşafın in istihaleleri biliyorum. Bol pelerinli, topuklara kadar bol etekli- leri, çok iyi hatırlıyorum, Mahalle lr namus kaydine düş- tüler mi, çarşallarının bolluğu ve etekleri- nin uzunluğu ile öğünürlerd — Daha benim topuklarımı yabancı erkekler görmedi | Kıskanç kocalar, karılarına kalın, astar gibi peçe, hattâ peçe üstüne peçe koydu- rurlardı, İnce peçe koyan, eteği, pelerini kısaca çarşaf giyen ve göğüste küçük bir « len müsellesin görünen kadınlara, neüzubillâh! Başı açık» | sokak süpürgesi, der, çıkar- lardı, Meşrutiyetin ilânından sonra, etekler, pelerinler biraz kısaldı, syak ve el bilek- leri göz e göğüsteki «ten müsellesi » genişle Kadınlar, yakından görebilen bahtiyar: lar, doktorlardı. Genç kızlar, genç ka- dinlar, doktorlara tutuluverirlerdi. Az mı şarkı çıkmiştir : *Bir açik yareye doktor, vurulur mu nişter?, ünü çeşmine tak, “Güzelim göz lüğü li seri hicri olan yareme bak!, Güneşe i i il : : Kadın Yazan: MAHMUT YESARİ O zamanki kadını, kapalı haliyle de görmeğe razı olan erkeğin büsbütün boynu bükülürdü , kış gelince, geldi firak açmadadır sineme yare an yine mi kaldı güzel fasılr Bakarez. « Güzel faslı bahar» gelince de, ne gö- recek zavallı? Etekler, biraz daha kısaldı : “Ya Görü an yirimeç ME Mr Çarşaf daraldıkça, kadın ferahlıyordu. Fakat, yine eski e göç! göreneğinden vaz geçilemiyor rende, e tramvayda, tiyatroda, sinemada, kadın erkek, ayrı oturuyorlardı. «Hanımlara mahsus yerler» e yakin o- turmak, yer ka zamana ouçârılarının zamane açıkgözlülüklerindendi. Çarşaflı kadın, yüzündeki peçeyi siyi- rıp arkaya attı, göğsünü ve kollarını açtı, fakat yine serbest değildi. Kadın, kafeste yaşayan, güneşe hasret bir kuş gibiydi. e istiyordu. ünkü plâjlara bakarken, eski gün leri İlay içim sızlıyor, Kadın deniz hamamları, erkek deniz hamamlarından ayrı idi, hattâ bazı semtler- de büsbütün uzaklaştırılmıştı Kadın deniz hamamlarının etrafında devriyeler dolaşırdı. Bir polis, sandalla deniz inzibatını temin ederdi, kadın deniz hamamına yaklaşmak cür'etinde bulunanları yakalar, sandalla yaklaşacak olanlarıda uzaklaştırırdı Kadını gölgede yaşatmakla, yalnız ka- Kafesinde, çırpınıyor, , dina değil, neticesi itibarile, nesillere fe- nalık ediyorduk. Kadın vücudu, güzelli- ini kaybediyordu. u «kaç göç görenğiv nin çok gi li vardı, Bazı çapkın evli iğ sokakta, kendi karilarının Peşlerişe 4 / lâf atarak, ah ve vah ederek taki, lerdi, «Kaç göçn,'soltaların başlıca slüği dan biri idi. En küçük vesilelerle emil ratı islâmiyenin teseltüre adeni yiye maazallahu tealâ...» gibi karakaplığ. ma köhne kılişeli tebliğler, illeri, lar, hattâ bazen tehditlerde buluşa —. Bir yeri sel basar, bir başka | > zelzele olur, kıtlık çıkar, hülâsa he idir ? leketin her zaman başına gelenw Bu bilecek bütün hadiseler, kadınların islâm Diyeye riayetdeki o mübalötsıl na alfolunurdu, «Vur ahalıpalı değil, &Yur çarşl idi. Mütareke senelerinde, bunun lünç ve en feciine şahit olduk, Kadın, gölgeden kurtulmak, çıkmak için, Cumhuriyet devrin bekledi. Kadın, çarşalt tan, peçeden, yim kurtulup ta güneşe çıkınca, ne old yerinden mi oynadı? Gök kubbe, mı yıkıldı ? ibi ki Plâjlarda, kadın erkek, Nr Ni giriyorlar; ne polis san deyriyeler > Trende, vapurda, bamvayda, si vakada; Sml ra mahsus yer an miyecek kadar büyüktür, gün geçi büyüyecektir. * # Kadın, güneşe çıktı. Bir korkum var. Fazla yanseğl e kavrulmak çok kölüdür. zı çiy KA Bl g SE yanıyor Kadın, gölgeden kurtulmak, Cumhuriyet devrine