) “Padişahın kalbinin bir kenarında bir parça iyilik ver - li saraya getirilmesini yarısı Saray adamları in ne koşmuşlar, küçük kızı RK bışlar, ( getirmişler. İki kızkardeş t ibirlerinin boyunlarına atılmışlar, ağ” varmış» İzin bi dizdize oturmuşlar... Padişah da a mi İmiş ? ye sordu Mehp “— Evet, o ie le oluruyormuş. i padişahın ayaklarına kapan» 5 NX Sevgili padişahım, izin ver de Iİ P ŞEV ii ni yanımızda kalsın Ti padişah buna da izin ban. e Lr Şehrazatın küçük ırdeşi, ablasından bir masal istemiş, güzel bir adamı ebrazat da yine padişaha dönerek de gayri ihtiyar iB istemiş, Padişah bu izini de vermiş. Padişah bak eki kız bir masala başlamış. aktı, Mehpare eli dinlemiyormuş fakat kulak ve- sizden tarafa güzel bulmuş, sedire DIŞ. bi a 2 e) merakla başını a . inin sö Ne anlatıyormuş ? m sörük NE pi Masalı. e — Fakat ne masalı... — Bir masal. dinleyin! Bu masal baha kadar devam etmiş. (Gün ışıma» ye devam etlin içeriye girince efendisini, yerle Badi horozlar ötmeğe başladığı sırada a gl hrazat masalı öyle bir yerde bırak- den kaldırmış “iş ki. Kardeşine ; “ bak sabah oldu, diye atlas döşl ık gib. beni de mukadderatımla baş» a birik!.. demiş Kardeşi gözyaşları yazik adammışlı Hipde kalkıp gitmiş. Şehrazat padişa- yl seyi i dönerek: “ Sevgili sultanım, bu şıyor ve gözlerilgasalı burada bıraktığım için beni ordu, Onun bu bet,. işte, boynum kıldana ince.. em- ştırarak o gülmeli bekliyorum. ,, diye boynunu bük. sine çekiyor wigğş, Padişah, masalın. heyecanına o inin içine bırakıiğıdar kapılmış ki: “ bu masalı bitir!,, zik adammış». İğemiş, Şehrazat ““ masallar ancak ına oturunca, geceleri Mi. gündüz anlatılan ma- uçları içine almiğal dinliyene uğursuzluk getirir! , diye bakmış... Şehramsevap vermiş. e bir müddet dü” wwallı, bu yaralı #ündükten ra:,, Pe iğ karak... gece İlatarem 1 we demiş, özlerimden kaçır” Mehpare ellerini çırpar. zi önüne eğerek # | © Demek boynunun vurulmasından oynamıya başlığ! azgeçilmiş | obire hiçlirmiii © — Evet. Şehrazat küçücük kalbin» 8 ve minimini zekâsında yarattığı inbir gecelik öâlemle padişahı kendi- ne bağlamış ve binbir gece durmadan asal anlatmış. Hidayet bey, sırtını kalığına dayadığı hasır koltuktan doğ- larak boğuk bir sesle: — Kadınlardan korkmalı ? Kadın di rdan korkmalı ? diye mırıldandı. Hamra hanımın yüzü yeniden pan- ir gibi kesildi, kocasına bakmadan : bu — Evet, korkmalı.. zaten böyle er- Li eklerden, kadınlardan korkulması Jö- HAZEL RAİNER, imgeldiğini söyliyen erkeklerden kork- en büyük acım “yalı alı, sonunu diye sordu M ğını bildiği için* sâyır... Dinleyin! lığını in gibi böyle, # görünce, © Be sük kız, önündeki tuzluğu çevi- rerek düşünüyordu. Ne düşünüyorsunuz Mehpare e ? dedim. Başını kaldırdı. Gözlerinin Mei belirdi, boynunu büküp ye önü — Hiç, dedi. anlam acaba rüzetin boynu vuruldu e r gece sonra mi ? içinde, manâsı meçhul ni Vuruldu ise üzülür müsünüz ? — ği &n sevgili kadını oldu. hanım ayağa bi vurulmadı, padişahın Hamra kalkarak de- di ki: — Size, yeni kışlık bahçemizi gös- termek Mektebe giderken, sizin çiçeklere çok meraklı olduğunuzu isterdim. duymuştum da.., — Teşekkür ederim.. fakat zahmet , olmıyacak mı ?. hayır.. Mehlika, kızım. sen de bizimle beraber gel... İhtiyar, mabeyinci dizlerini göstere- — Hayır, rek : — Kusura bakmayın, ben kalkamı- yasağım. Mehpare de kendisini yorma sın. Biz sizi burada bekleriz !. dedi. İhtiyar kadınla genç kız ve ben bah- çenin, çam ağaçları arasında uzanan yo- luna doğru yürümeğe başladık. Hamra hanım, siyah yeldirmesini sürüyerek kışlık bahçesinin yeni şeklinden bah- sediyor, bi duruyordu. küçük beyaz parmakları ile maşlahının eteklerini kaldırarak, yanıbaşımda yü» rüyordu. Üzerinden fışkırarak havaya karışan gıcıklayıcı, güzel bir menekşe kokusunu ber nefes alışta ciğerlerime sindiriyordum, Gözlerini önüne dik- mişti, bastığı yeri görmeye çalışır bir hal almiş, omuzlarından kayan maşlah, ipek bir entari ile örtülü vücudunun yarısını açıkta bırakmıştı. Ay aşığı, ağaçlar arasından üzerine düştükce, göğsünün çizgilerinde parlak, gümüş gibi ışıklar peyda oluyordu. amra banım, kış bahçesinin önüne gelince! — Durun, dedi; bahçıvan uyuma mış, anahtarı alıp geleyim! ve ileride iki küçük penceresi görünen kulübeye doğru yürüdü, Mehlika ile yalnız kalınca, ikimizde ME gözgöze geldik ben, kısık bir esle : ise, — Ne güzel O !I dedim, Titrek e sesle : — Evet... di De cevap verdi. Birde e kolunu tutarak başımı, yüzüne yaklaştırdım — Aydan, lilağ ağaçlardan bah- setmiyorum. Sizi söylüyorum, Güzel olan sizsiniz. Hayretle yüzüme bakarak parmakla rım arasında kısılan kolunu kurtarmak istedi, sonra vazgeçti. Tatlı bir sesle: — Biraz evvel bir masal anlattınız, onun tesiri olacak |. dedi. — Hayır, bana inanınız. Niçin bu kadar güzelsiniz ? Niçin böyle gölüyor: sunuz ? Bakın, işte, yüzünüzde insanı cezbeden çizgiler peyda oldu. Ah, hele yanaklarınızdaki çukur.. gözlerinizi bas 'arabbi, bu kadar güzel Yüzündeki çizgiler gittikçe güzelle- şiyor ve teni penbe bir renk alıyordu — Fakat niçin ? — Ah, sizde Allahın en büyük kudreti var. Bir Allah yapısı ki, insan saatlerce karşısında dursa yorulmıyacak.. — Niçin gülüyorsunuz ? — Beni henüz bugün gördünüz |. — Yalnız bugün mü ? Ah, siz beni unuttunuz, me çabuk unuttunuz ? Dört yıl evvel bir Cuma akşamı, Ür küdardan bir arabada beraber gelme” dik mi ? Daha evvel, ben henüz lisede iken, siz küçük bir kızdınız ve bahçe Bir gün ayağınıza zaman bunu ben çı” de top oynardınız. bir diken battığı kardım. Mehlika, parmaklarile maşlahının bir ucunu didikliyor ve susuyordu. Fakat dudaklarındaki o daimi tebessüm hiç eksik olmuyordu. şte dedim. Anneniz geliyor. Ah, Mehlika hanım, size yalvarıyorum. Be- ni bir gece koruda bekleyiniz. Siz bek- lemeseniz bile ben geleceğim... hemi Sakının.. bayır.. hayır. — Ben e Meselâ yarın ge ce, bu saatte. — Hayır. Ir”. — Ve Ee ben gece yarısı gelip sizi odanızın penceresinden uyan- dıracağım — e mı ? 2 İşte an Hamra tani sail soluğa yanımıza geldi : — Ah bu ihtiyarlık... Osman ağa- Dın yaptığını gördünüz mü yanında lümbayı ? Perdenin bırakmış, uyuyakal- mış. Bir gün bu herif yalıyı yakacak. buyurun Süleyman bey, bu taraftan... Sizi de beklettim — Rica iin hanımefendi |,. Hamra hanım, yeldirmesinin iç ce binden bir kibri çıkararak kışlık bah- çenin ortasındaki üç karpuz lâmbayı yaktı. Ay ışığı ile beraber bu aydınlık ortalığı büsbütün açtı, — Arkası var —