RENE 2 A iğ ipi ilk defa sordu. — Binbir > masallarını anlatan kız olacak ? ded — Evet... Fakat onun başından ge- çen macerayı biliyor musunuz ? — Hayır. Hamra masaya dayatarak: — A ” masala bayılırım, masal bes hanımefendi, dirseklerini nim genç kızlığımın rüyalarıydı. Ve içini çekerek beni dinlemeğe hazırlandı. — Şehrazat, Hint e birinin vezirinin kızıymış, - dişah yüreği aşkla dolu bir dde. Birçok genç kızlar, birçok genç kadınlar sevmiş, fakat hepside onu birer türlü aldatmış.. padişah, artık kadınlara itimat caiz olmadığını düşünmüş ve nihayet şöyle bir karar vermiş: Her gece bir başka kadınla evlenecek ve ertesi sa- bah bi ının ÖOYDUDU vwurduracak. Bedbaht padişah bu kararı derhal tatbika başlamış. Her gece güllerden daha taze, fidanlardan daha körpe bir güzel kızı koynuna alıyor ve ertesi sa- bah onu cellâda teslim ediyormuş. — Evet, savallı padişah... Küçük kız, yumruğunu masaya Vu rarak : — Hayır, zavallı değil, bir hayvan- miş... diye bağırdı. Gülerek dedim ki: — Ona, niçin benim gibi acımıyor» sunuz?, Zavallı ve bedbaht olmakta hak» kı var. Onu bu bale getiren kadınlardı. Niçin kadınları da o, kendi haline ge tirmesin ?, — Fakat niçin öldürüyor ? Öldürdükleri için.. saadetini, kai İbi, huzurunu, rab insanlığını elinden aldıkları kendisini bed- babt ettikleri için. — Hayır, b size hak vermiye- ceğim |. için.. * kendisini muhteşem Hamra hanım ellerini çırparak : — Kuzum, bırakın Biz münakaşayı | diye bağırdı.. sonra, sonr — Sonra... o kadar e genç kızın boynu Slm ki.. Mihayet vezir, memlekette kendi iki kızından başka kız kalmadığını görmüş. Büyük bir en- dişeye düşmüş.. bir sabah padişah kendisini çağırmış: “ Bana bu akşam yeni ve güzel bir kız bulacaksın ! ,, diye emretmiş. Vezir bir türlü, memlekette artık genç kız kalmadığını söyliyeme- ken, büyük kızı Şehrazat karşısına çıkmış, meseleyi öğrenmiş, padişahın bir gecelik karısı olmağa karar vermiş. Uzun boylu düşündükten sonra kız kardeşine demişki: “Ben seni bu gece saraya çağırtacağım, benim yanıma gelince, benden bir masal isteyeceksir!,, Kalkmış, saraya gitmiş, Şehra- ağzı, iri siyah göz“ demiş. zadın minimini bir leri, ipek gibi saçları varmış. Sarayda bir daireye almış olmuş, güneş yavaş yavaş yıldızlar gökyüzünde birer elmas parçası gibi parlamağa başlamış. Sarayın kandilleri yanmış, sokaklarda el ayak çekilmiş ve nihayet muhteşem kapısında bedbaht padişah görünmüş... li yumruğunu avucuna Vu rarak > padişah görünmüş... dedi. — Hayır, bedbaht padişah görün- müş, diye güldüm. yüzü bir melek yüzü kadar güzelmiş. İpek sakalı, kan- dil ışıklarında yer yer parlıyormuş. İri siyah gözlerinin etrafında gür kaşları çatıkmış, geniş omuzları üstünde inci işlemeli bir kürk, bacaklarında inci iş“ lemeli bir şalvar ve ayaklarında yine inci işlemeli kad ife pabuçlar varmış.., — Ablam sizden tarsfa Hamra hanım kızarmış Yün rerek : — Yine beyefendinin sözür yer vi çıkışlı, — Evet, diye devam ettir bir m içeriye girince $ ayağa kalkmış, efendisini, yerle! narak karşılamış. Padişah, OE tutarak onu yerden kaldırmış vw! le oturun !,, diye atlas göstermiş. — Demek nazik adammış!, Mehlikanın yüzünde şeyle tebessüm dolaşıyor ve gözlerini rimden ayırmıyordu. Onun bu nağını çukurlaştırarak gülme gittikçe kendisine çekiyor w gözlerimi gözlerinin içine bırakiji ei et, nazik adammış... $ efendisinin yanına oturunca, # onun başını avuçları içine alm uzun gözlerine bakmış... Şehrari bedbaht, bu zavallı, bu yaralı $ gözleri içine bakarak.... Mehlika, gözlerimden kaçın ter gibi başını önüne eğerek & tabağın ucu ile oynamıya başlıl! , Birdenbire hıçkırmpnı | MIŞ... Nede diye sordu Mi bayan vwurulacağını bildiği için # ayır. . bayır... Dinleyin şah onun ağladığını çekmiş, o da sizin gibi böyle, bu rığın, bu gözyaşlarının sırf © çıktığını sapmış. fakat sormü kendisini alamamış. Şehrazat di “ Ah, evden çıkarken ( kızkıri veda edemedim. Halbuki cemdir, onu kuğaklamadan v# ayrılmak benim en büyük acım görünce, " döpleği