15 Nisan 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20

15 Nisan 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ei HALİTANIN SIRRI o Almancadan Makleden : © Ecvet Arıca ir Noel akşamı idi. ivveli ışıklar altında duvarları pa- rıldayan büyük kahvehanenin penceresinin paltolarına bürünmüş insan hemen boş denebilecek kadar tenha idi. Bir köşede küçük bir masada iki kişi kar- şı karşıya oluruyordu. Bunlardan biri yük- du. Takriben otuz otuz adar gösteren lie cüsseli idi. Her ikisi de söz söylemiyor- lardı. Nihayet yasi bu sükütu ihlâl ede- rek söze başladı: Bir cevap vermiyecek misiniz, bay Şaller ? Muhatabı buhranlı bir uykudan uya nıyormuş gibi silkinerek birdenbire ba- şın kaldırdı; ve yüksek sesle: — Hayır, hayır, yine hayir; yapamam, bir, milyon lira dahi teklif etseniz yapa- mam! Bu ilk ve son sözümdür, dedi. — Biraz makul düşününüz, Bay Şaller ve daha yavaş konuşunuz. Ben sizin bu tekrar pg gibi ve malümunuz oldu- gu veçhile ben sizi istiyorum, Bay Şaller. Siz ga' ie zeki ve muktedir bir işçisiniz. Benim ise fabrikamda böyle işçilere ihti- ar, siz nazarımda altın kadar kıy- Tekrar ediyorum, makul olü- m; ve her sene maaşinıza zam yapmak şartiyle sizinle on senelik bir mukavele aktedeceğim. Genç adamın yüzü iziniyee) sararı- teker teker ve yavaş yavaş söylenen bu imdi gayet iyi anladığı halde ce- vap vermiyor, sadece deli gibi camit na- zarlarla biraz ilerideki bilârdo masasının yeşil örtüsü üstünde duran fildişi bilya: lara bakıyordu, Bunların iki beyazı ona sevgili ve marin kızlarının, ve kırmızısı sıhhatli ve elma yanaklı oğlunun Si- malarını hatırlıyordu. Ve üç çehre sanki yi açmışlar, hayretle bakıyor- lar ve ona: abacığımız, sevgili baba- ciğımız, Sal bu fena adamın. tesiri al Annemizin ve bizim yüzü- vu açik alımla bakamadıktan sonra, ka- anda duracak bir yığın paranın ne kıy- met olabilir ? Kuzum kabacığımız, bu a- damın tesiri altında kalma! diyorlarmış gibi geliyordu. Genç adam birdenbire oktan yay fırlar gibi sandalyasından kalktı. hırsın- dan kızarmış çehresini ve ateş püsküren gözlerini muhatabına çevirerek boğuk bir sesle: beni on senelik bir mukavele ile kendinize bağlıyacağınızı ve çalıştırıp çabalatacağınızı. en nihayet sırrıma Va- kıf olarak bu suretle şimdiki çalıştığım fabrikaya karşı namussuzluk irtikâp ede- ceğimi mi zannediyorsunuz? diyerek İlrs- lâ şapkasını kaptı ve dağınık saçlarının üzeri adımlarla masanın yanından uzaklaşarak kapıdan dışarı fırladı. Yolda üzeri karla örtülmüş trotuarda sert adımlarla yürüyerek evinin yolunu tuttu. Eski hatıraları hayalinde cari- anıyor, bir lâboratuarda geçirdiği çıraklık ve sonraları memleketinden uzak bir şe- hirde büyük bir cam fabrikasında yaptığı staj devrelerini hatırlıyordu. Nihayet memi- leketine dönmüş ve şimdiki çalıştığı Say- delman ve Şürekâsı çini fabrikasında e min bir mevki sahibi olmuştu Tanrı ona şen ve şuh bir kin ve sıh- hatli ir ihsan etmişti. Daha ne is- tiyebilirdi ? Filvaki mali vaziyeti pek İyi değildi amma, ne de olsa yılbaşına bir- kaç gün kalmıştı. Bu müddeti de dişini sıkıp geçirecekti. Nasıl olsa Sâydelman Kendisini ve diğer işçileri her seneki gibi birer maaş ikramiyeyle taltif edecekti; ve pacaktı. Burası mu- , Esasen her sene de böyle ol Bunları düşündükçe kendi kendine keleniyor ve sekiz gündür onu iğfal e meğe çalışan şu pis mendebur herifi e İşte bu düşünceyle sıktığı m birdenbire gayri ihtiyari ö- doğru savurdu. Bu sırada tesadü- iv anilan geçen bir ihtiyar nine bu halden korkarak ve neye uğradığını şaşı- rarak canhavliyle eN a omardan kaldırıp lee ortasına fırl Fikren bu suretle YE epeyce yürüdükten sonra şehrin uzak bir sem- tinde tenha bir sokaktaki evine geldi. Sıçrayarak bir hamlededört basamı,B tan ibaret dar taş merdivenleri çıklı, g. casının canının fena halde sıkılmış si : gunu anladı; fakat birşey sormadı, “Saha fi geldin, Robertciğim!,, diyerek onu kolun. dan tutup odaya doğru çekti — Gel, ve bana mumlar Noel ağacın takmak için yardım et, kaç saattir çocu £ Jat old lar durup dinlenmiyorlar. Hattâ biçare ap £ ile elde neannelerinin entarisini bile yırtlılar! deği portföy Odaya girdiler. Tavanda asılı olan £ ümü lâmba burasımı kâfi derecede aydınlatiyor.| e du. Mufavassıt bir tarzda tefriş edilmi ii ie olan. odaları, her ikisinin de zevklerini okğE mart şuyor, arzularını tatmin ediyordu. Akşin gö i ça yemeği için kurulmuş olan sofranın ye sizin y mında bir kutu üstünde süslenmiş No <emel ağacı ve altında anncanneleri o tarafımı 2 çocuklara O ufak tefek hediyeler di: ki vi ruyordu. Bir müddet şundan bundan kö gi i nuştuktan sonra beraberce mumları yi. ben > pıştırmağa başladılar. Bu aralık bitişik o ! adan üç afacanın sevinç avazeleri evi le melinden sallıyordu. Aradan birkaç dakika geçtikten sonr - Robertciğim, bu gün senin bir yay canın sıkılmış zannediyorum... © genç karısı söze başladı. O b sini sl. cevap verdi: -—- Ne münasebet! Her ikiside sustular. Genç kadın tekrar sormadı, çünkü onun tabiatını bili- yordu. Nasıl olsa birazdan o kendili den anlatacaktı. Filhakika birkaç dakika sonra Ve hâdisesi “kendi kendine orlaya z — gün öğleden sonra tami fabriki- dan al esnada bir mektup a'dim Hiç tanımadığım birisi benimle mühim bir iş hakkında görüşeceğini ileri sürerek beni kahvehaneye davet ediyordu — Ve sen de gittin mi? — Tabii gittim, ve orada kendinin bü- yük bir çini fabrikası sahibi ğe söyliyen bir adamla görüştüm bire kaç dakika zarfında - dekbbim lata gnimle mühim bir iş hakkında görüş mek istemediğini, bilâkis benim ona ehem- miyetli bir iişaatta bulunmamı, daha doğ- rusu bir bilgimi peki istediğini anladım, dedi ustu, Robert Şaller'in çalıştığı çini klas imal ettiği ii biblolar ve sair lüks eşya gerek renk v gerekse cinsi itibarile bütün çini. eşyi larının en fevkalâdesiydi. Diğer fabrikalar delman müessesesinin malımı taklit et meğe çalıştıkları halde, pek basit olan bu sırra bir türlü vakıf olamamışlardı. Fabri / kada, fabrikatörden maada halitanın sırrını bilen ve yapan yalnız bir ihtiyar üstabaş! vardı. Bu da halitayı daima diğer işçilerden tecrit edilmiş bir surette kapalı bir od Onla Kizir

Bu sayıdan diğer sayfalar: