içinde sigara içiyordu. Uçu mavi duman, halkalana halkalana yük- seliyor; genç adamın gözlerinde mavi etekleri kollarında uçan sevgiliyi can- landırıyordu eden sonra ayna karşısında dur- Geniş otel odasının dolaşıyor; sigara üstün duğunun farkına vardı. Gözlerinde, bütün bir gençliğin ölümüne ağlayan içli bir bakış vardı. Alnına düşen bir- kaç tel saçı arkaya iterken yiue onu düşündü. Bir yaz günü Taymis kıyılarında karşılaşmışlardı. Fuat, şapkası elinde titreye titreye sevdiği kadının gözlerine bakarken o, okşadığını belli etmemeğe çalışarak bu birkaç tel saçı düzeltmiş.. sonra ikisi de yaklaşan bir fırtınadan kaçar gibi çabucak ayrılıp, yollarına devam etmişlerdi. Fuat, şakaklarında parlayan beyaz saçlara, alnında sıralanan çizgilere ve dudaklarının kıyısında en muztarip zamanlarında beliren karanlık gölge- lere baktıkça, bu yaşta bütün bu yor- gunluk ve ıstırap nişanlarının “ona, ait si düşünmekten kendini alam ai de geri dönülmez bir aşkın alevinde yanarlarken yürüdükleri yolun bir gün bir çıkmaza saplanıp kalaca- ğını düşünemiyorlar iu Fuat, evli bir kadın sevmenin n affedilmez bir günah olduğunu belki herkesten Jaha iyi biliyordu. Kendi mlm öyle bir felâket olmuştu bu geçmiş hatırasf yalnız kandine değil çoluğuna, çocuğuna hattâ torun- larına örnek olacak kadar feciydi.Hal- son derece tatlı, güzel kadının bakışları, sesi, gülüşü ve ini ile her an biraz daha eriyen genç am.. mantığını aim muvaffak amdan uyku- üyen bir hasta gibi gözü kapalı yikiydidu. Id Küçük Özdeni bile ihmal ettiği günler oluyordu. Onu İstanbulda Şişli Terakki lisesinde bırakmıştı. Pek iti- nalı, dürüst ve temiz bir şekilde ba: kıldığına emin olduğu halde, küçük kıza sıksık mektup yazar; öğütler ve- rirdi. Şimdi ondan sitemli satırlar geli- yordu. Yazılarının birinde : “Size bir- şey söyliyeyim mi, diyordu. Londrada galiba sarışın rüyalar görmeğe başla- dınız. Yanınızda olsaydım bu sözüm için belki kulaklarımı çekerdiniz. Fa- kat aa Bu işi yapamıya- caksınız. Ben de bundan kuvvet ala- rak canınızı akacak şeylerden ko- nuşuyorum. Çünkü tam on beş gündür bana mektup e İm Fuat, Özdenin her hafta kendini bulan mektuplarını düşündü. Küçük kız aklına ne gelirse, daldan dala at- sad bir serçe kaygısızlığı ile yazar rurdu. Önce ağırbaşlı bir ev kızı ei ile başlar; sonra kendini bir filimden bir saç tuvaletine, arkadaşla- rından birinin sınıfı altüst eden zarif bir şakasına.. ve nihayet öğretmenle- rinden en sevdiği birine ait hatıralara geçerdi. Özdeni yaz tatilinde yanına aldıra- caktı, Milli duyguları pek köklü ve aile göreneklerine son derece bağlı olan genç adam; onu yabancı mektep lerde okutmak istemiyordu. rada düşüncesi, yabancı memleket lerde tanıyıp sevdiği güzel kadına -tek- rar saplandı. Bir gece yine bir baloda luşbumuşlardı. Fahire ilk dansını Fuada verdi. Siyah bir tuvalet giymişti. Pırıl- tılı taşlardan ince bir band omuzla- rından boynunu sarıyordu. Arkası be- line kadar açıktı. Etekleri gayet uzun ve boldu. Saçlarını elbisesinin rengine eş taşlarla tutturmuş, kulaklarına aynı renkte küpeler takmıştı. endini Fuadiın kollarına öyle güzel bir inal vardı im kadar ea büyük bir titizlikle biribirlerinden saklamışlar, sevgilerini dudaklarına düşürmemişler- di. Fakat bu gece ikisinde de susturul- maz, durdurulmaz bir gönül taşkınlığı vardı ve mutlak biribibirlerine açılı- Yep il bem anlaşacaklardı. ango, bir vals, bir vals daha... e ne düşüneceğini, bu beraber- liği nasıl karşılayacaklarını, B. Birru- nun karısına nasıl gözle bakacağını düşünemiyorlardı. Büfede Vermut, Bol, Şampanya bar dakları ellerinde, ruhları biribirlerinin gözlerimde eriyerek, kalpleri avuçların- da ezilerek, yuğurularak karmakarışık ve üstüste içiyorlardı. Fuat bu gözlerin artık bir başka göze bakmasına dayanamıyacak kadar onu benimsemiğşti, “Yüzünde göz izi var,, diye kıvra- nan, hangi yabancının bakışları ile karşı- laştığının hesabını sevgilisinden yana yana soran şairin, azabına eş bir acı ile kıvranıyordu. Bu bembeyaz omuzları, beline kadar göz kamaştırıcı bir düzgünlükle açık kalan son derece güzel bir genç kadın ta erkek gözlerinde tutuşturduğu ibtiiasları titizleniy ordu. Bir aralık onun kocasını düşündü Zarif, zeki ve enerjik bir adamdı. Fakat genç değildi. Bu kadının hay tına katılmak için en az yirmi beş yil geç kalmıştı. O halde niçin onu böyle genç, hisli ve heyecanlı bir erkeğin kollarına bırakıyor; oarkasını arayip sormuyordu. “Siz benim olsaydınız, bir başka erkeğin göğsü üstünde dansetmeğe bırakmazdım vi Fuadın dudaklarına kadar gelen bu m, gene dişlerinin kilidini. ökeim de: geri dönüyordu. a e Gl ili imi sani