CEHENNEM ALEVLERİ Ny uzun yüzüne baktı, Gözlerinde garip, acı bir müna vardı. Yavaşca sordu; et mi dedin? iz de hayatım- da vi bir cinayet işle — Şaşırmıştım. Onu çok Yaman kalbli bilirdim. Amy i arkadaşımı Son den sakladığımız köşeler yok zanneder- dim. İki senedir, dışarlarda dolaşmıştım. İstanbula döndüğümüz Ozamanda onu, tamamile değişmiş adeta ihtiyarlamış, bedbinleşmiş buldum Ne olduğunu sorduğum zaman sadece: « Çalışmaktan! » Esrarlı bir hali vardı. Her hafta muayyen günlerde ortadan o kayboluyordu. o Hizmetcisi, © günler çok geç döndüğünü ve kimse ile (O konuşmadan (odasına söyliyordu. Onu büsbütün korkarak birşey o soramiyor; bunu gizli tutulması İâzımgelen bir â macerasi zannediyordum. Taşan bir merakla din- lemeye başladım. O, devam etti: —Bilsen ne acıl. Hiç gözümün önünden gitmiyor, bütün hayatımı dolduruyor. Ö- tekini adeta ürkü demişti. unuttum.. Ne ürkünç ne azaplı bir hayatım var, Göğsünde vicdan azabının yükile yaşamak ne güç!. Hem böyle... Alnını elile sıkarak sustu. sik kesik anlatmaya başladı: — Çalışıyordüm. Hasta kabul etmedi- ğim bir gün idi. Kapının sert sert çalın dığını duydum, Pek aldırmamış, okumakta devam (ediyordum. Bilirsin ki meslekime çok dşkünümdür |. waşca kapım vuruldu. İl ven beni ei etmekten çekinen sesi: oktor dedi; bir bayan gelmiş lakkak sizi görmek istiyor. Hasta kabul sever söyledim. Ama çok ısrar ediy atik isteksiz kitabı kapıyarak: Yazan : e Ömer Sonra ke- — Buyursun, dedim. Çok geçmeden içeri uzun boylu, kır- mizi, adeta alev renginde saçlı bir kadın girdi. Başıyla hafif bir selâm vererek oturdu. Söze başlamasını bekliyordum. Halbuki ©, iri yeşil, ama daha hiç gör mediğim bir yeşillikte.. ve kimsede olma" dığı kadar parlak gözlerinin dik bir bakışıyla bana bakıyordu. Nihayet ahatsızlığınız? diye sordum. — Hasta değilim... dedi. — O halder, Biraz tereddüt eder gibi oldu. Tabii r sesle: Kocam için geldim. Sizinle ayni apartmanda oturuyoruz. Son zamanlarda biraz rahatsız gibi geliyor. Yaşlı olduğu için korkuyorum. Zannedersem doktora ihtiyaç var.. kabul bi daimi bir eder misiniz? Bilmem neden? Bu güzel kadın bana pek garip bir his vermişti. Çok müşkül bir vaziyette kalmış gibi, ne cevap lifte. öyle bir sesyiplk yoktu. Yine dikleşen gözlerle gözlerime bakıyordu. Galiba beni sersemleten, bu çok parlak gözlerin ısrarlı bakışlarıydı. Güç belâ: — Hay hay!.. dedim bir muayene edelim. Eğer tedaviye iye varsa dediğiniz gibi ayni apartmandayız Teşekkür ederek kalkarken: zaman boş vaktiniz var diye. sordu. Ve O beklemeden ilâve etti: bugün olur — Nasıl i isterseniz.. dedim — Biraz sonra aşağıki katta idik. Anti- re de,içinde bulunduğum geçme iki büyük — Ne salon da çok güzel döşenmiş idi. Yalnız kalmıştım. Merakla etrafımı tetkik ediyordum. Birden gözüme bir ç kız resmi ilişti. Dikkatle bakınca bu gözleri hayretle gibi biraz açılmış, masum yüzlü kızın kızıl saçlı, esrarlı kadın olduğunu tanıdım. Kim- bilir kaç sene evvel çekilmiş bir resmiydi? Bütün çizgilerin aynı olmasına rağmen öyle bir değişiklik vardı ki.. O kadar dal- mıştım,. kadının gelişini duymadım. Ke- sik bir kahkaha sesi beni dalgınlıktan ayırdı, O, gülümsemekte devam ederek anlattı : — 18 yaşındaydım. iz sene.. bana ne kadar az benziyor Sesimi çıkarmadığımı görünce mevzuu değiştirdi : — Kocam şimdi geliyor. Buyurun otur- maz mısınız? Çok geçmeden kapının önün- de ihtiyar bir adam göründü. Bütün so- murtkanlığına, herşeyden müşteki gibi gö- rünen haline Di oldukça dinçti. Ka- dın yerinden kal — İşte, Li size di doktor. Kendilerine çok büyük bir emniyetim var). Adam karısının sözünü keserek, ho- murdanır gibi: — Tebrik ederim! daha çokta genç görünüyorsunuz. Geçenlerde yaşlı bir adamı kati bir ear kurtarmışsınız?. Hayretle kadına baktım. O, adeta susmam için yalvarıyordu. Ne diyeceğimi şaşıra- rak sustum. Bilmem bu kadın ne için ya- lan söylemişti. Ben mesleğine çok düşkün bir adamdım. Fakat daha iştihar etmeme vakit olmamıştı. Tahsilimi henüz yeni bitirmiş, muayenehane açalıda ancak on beş gün olmuştu. Artan bir merakla kadını seyrediyordum. ©, şimdi beni unutmuş gibiydi. Kocasını rahat bir koltuga oturtuyor, etrafına yumuşak yastıklar sıkıştırıyor; ve i mahsus mu bur ri Baksana pencere de açık, bi da.. böyle cereyanda insan geberir. Kapa şu pen- cereyil, ucu bir yaz günüydü. Odada cere- yan değil, sokaklarda hafif bir rüzgâr bi- le yoktu. Kadın hiç itiraz etmeden pen- cereyi kapadı. Yerine oturacaktı. Yine — Ayağımın al şu tabureyi verse- nel Böyle, kasap dükkânına asılmış siğir- lar gibi oturamam.. ben senin gibi genç değilim Bayanl.. Doktor hasta balla anlar mazur görür. Ms derhal yapıldı, Kadının beni neden methettiğini anlar gibi oluyordum. Aynı ii oturuyorduk. Adamın harçınlıklarını, evhamlarını biraz yatıştıra- bilmek için bir yardımcı olurum ümidile, kocasını kandırmıştı. Ona, cidden acıya- rak baktım. Elince bir (Resimli Ay) mecmuası almış, odanın dayanılamıyacak kadar fazlalaşan sıcağını biraz giderebil- mek ümidile (oyelpazeleniyordu. Adam büsbütün aksileşerek bağırdı: — Allah Allah buda nedir? Kulağımın dibinde hışır hışır... Bayanl sana durup durup ateş mı basıyor ne oluyor? Birak Şunu Allahını seversen elinden; biraz dok torla konuşalım. Derdimi anlatayım. Yok bırakmaz, hastalığa aldırmaz ki.. Hey gidi dünya hey... bir zamanlar bizde gençtik. Dur bakalım seninde ihtiyarlıyacağın za- man gelecek, insan hep böyle dinç kal- maz, Ö zamanda sana aldırmaz, bir kö- şeye alıverirlerse, beni hatırlarsın olmaz mi u kadar azarı kâfi bulmuş e bana döndü. Hemen hastalığını sordum — Oğlum! hepsi tamam neyim yek ki.. dedi, Uykusuzluk, mide bozukluğu, öksürük, sancılar... Saydı saydı.. Bütün bu sayışlara rağmen mühim bir ârıza bulamadım, Ka dınla yalnız kalınca da söyledim. Yavaşca; — İnanmıyor kil.. dedi. Yetmiş yaşında,