buldum, Bı ın bir yatak anadı arasiıng ii büyük yağı avada en ki İdızlar parla. nur yağıyor, dden fenadır 'du ama, bun ». Kuş böyle ci su damlası ı yağmurdan adan uçmak ını açmam smlast dakıği örsün?.. O dal 'ut Prensesin! e bu yaşlar loğru akıyor! yüz o kadar i büyük bir rdu: orsun?,. beni ve bir insan n ne oöldir Şiz Sarayı enin etrafına li, Ben, hiç sında neler ü etrafım o n, beni yük yükseklikten rini ve sefa” imin kurşun aktan başka Kuş: «Nasıl? demek ki kalbiniz hakiki altından değildir?» dedi. Fakat bunu yavaşca kendi kendine söyledi. Çünkü böyle bir düşünceyi açık etmek nezaketsizlik olurdu. Heykel yavaşca ve ahenktar sesile devam etti: «Buradan uzaklarda, çok uzaklarda da- racık ve küçük bir sokakta, fakir bir ev vardır. Açık olan pencerelerinin birinden masa başında bir kadının oturduğunu gö- rüyorum. Zaif ve soluk yüzünden mihnet çekmiş olduğu belli. Elleri sert ve kırmı- zıdır, iğneden delik deşik olmuştur. Çün- kü terzilik ediyor. Kraliçenin en dilber damdonörlerinden birinin, gelecek saray balosunda giyeceği ipekli elbiseye çarbı- felekler işliyor. Odanın bir köşesinde kü- çük oğlu hasta yatıyor. Çocuğun nöbeti var ve portakal istiyor. Fakat, anası ona derenin suyundan başka birşey vereme- diği için, çocuk ağlıyor. uş.. kuş küçük kuş! Yayım daki kırmıs zı İâli ona götürmek istemez mi Ayaklarım buraya mıhlıdır, Çan yerim- den oynıyamam» Kırlangıç: “Beni Mısırda yoldaşlarım bekliyorlar | dedi. Arkadaşlarım ( Nilin üzerinde uçuşuyorlar ve büyük Nilüfer çiçeklerile konuşuyorlar. Yakin vakitte de büyük kralın Omezarında ouykuya yalacaklar. Bu kral sarı bezlerle sarılmış, ve baharat ile mumyalanmıştır. Boynunda soluk yeşil renkte bir kolye vardır, elleri kurumuş yapraklar gibidir.,, Prenses: “Kuş kuş, küçük kuş! dedi; bu bir tek gece benim yanımda kalmak ve benim muhbirim olmak istemez misin? Oğlancık kim bilir ne kadar susamış, anneciği de ne kadar meyustur|,, Kırlangıç cevap verdi : *“Ben sana doğ- , rusunu söyleyim, genç oğlanlara hiç acı- mam. Geçen yaz şehirde otururken, ekmek- Anası yorgunluktan bitap düşmüş uyumuştu. çinin oğulları bana daima taş atarlardı. Tabii hiç isabet ettiremediler. Çünkü biz kırlangıçlar çok güzel uçmasını biliriz. Bilhassa ben, kırlangıçların cevvallikleri ile meşhur olan bir ailesine mensubum, Ama oğlanların bu hareketleri büyük bir terbiyesizlikti değil mi?,,. Fakat Mes'ut Prenses o kadar mahzun duruyordu ki, kırlangıç ona acıdı: “Burası a artık çok soğuk geliyor, buna o rağmet bu bir geceyi senin yanında iie ve muhbbirin olaca- ğım,, dedi. Prenses : “Sana çok teşekkür ederim küçük kuş ,, dedi. Böylece kuş prensesin yayındaki bü- yük lâli gagaladıktan sonra, onunla şeh- rin damları üzerinde uçtu. Beyaz mermer melekler duran büyük kilisenin kulesini aştı.. ve sarayın üzerinden geçti. İçerideki m ve dans havalarını işitti, zel bir kız sevgilisile am çık- m toms orlardı, Genç adam kıza “Bak e güzel ve a kudreti ne büyük!,, İle li elbiselerim o balo gününe kadar biter. Üzerine çarhıfe- e işletiyorum, Fakat terziler o kadar bel ki, acaba yeli güne kadar bitirecek mi?,, ded nehrin üzerinden uçlu ve gemi- nin denarlarisi gördü. Arka mahallelerin üstünden uçarken, ihtiyar yahudilerin ba- kır terazilerle altın ölçerek ticaret yap- tıklarını seyretti. Nihayet o fakir evi bul- u ve içerisine baktı. Oğlan yatakta nö- betler içinde çırpınıyordu, anası yorgun- luktan bitap düşmüş uyumuştu. Kırlangıç odanın içerisine girdi, ve masanın üzerine, tamam kadının yüksüğünün yanına İâli bıraktı, Sonra yatağın baş ucunda dönerek, kanatlarile oğlanın ateşli alnını yelpazele- di. Çocuk; «Ahl.. ben ne kadar zayıfladım; bugün biraz daha iyiyim » dedi ve rahat bir uykuya Odaldı. Kırlangıç Mes'ut Prensesin yanına avdet için oradan uzak- laştı, yaptıklarını birer birer ona an lattı: «Tuhaf! dedi, hava okadar soğuk oldu- gu halde ben hiç üşümedimv. Prenses! «Mutlaka bu, yaptığın hayırlı işten do- layı böyledir» dedi, ük kuş bu sözün manasını düşün- meğe başladı ve böyle düşünürken yoru- larak uyudu, Düşünce onun daima böyle yorardı. Gün doğar doğmaz kırlangıç nehrin kenarına inerek orada bir banyo aldı. Köprünün üzerinden tesadüfen geçen bir profesör kuşu görünce hayret etti: «Ne şayanı dikkat bir hadise bu? dedi, kışın burada bir kırlangıç görmek pek ender vakalardandır!a, Ve bunun hakkında şehir bahsettiği AL hiç kimse onu hakkile Mr «Artık bu gece Mısıra yol- lanacağımı dedi; ve bu düşünce onu İev- kalâde sevinirdi. O gün şehrin bütün abidelerini ve resmi yerlerini ziyaret etti. Uzun dakikalar kilisenin kubbesinde otur- du. Her gittiği yerde serçelerin biribirine kendisi hakkında: «Bu ne kibar bir yabancı rıyordu. Ay doğar değ kırlangıç esut Prensesin yanına ensese * «Mısır için Kerbaii bir sipa- ve var mıdır ? Çünkü ben artık derhal uçacağım» dedi. Prenses: “Kuş, kuş.. küçük kuşl dedi. Daha bir gececik benim yanımda kalmak istemezmisin angıç ayabani : “Hayır! dedi. Mı- sırda beni bekliyenler var. Yarın arka: 21