BİR KALB! ço sıralarından beri kafamda ışık lar yakan, sevinçler yaratan bir hayale kavuşacak- tım. Çılgın gibi, havai fişeği gibi abla- mın odasından içeri daldım. Kollarımı boynuna kilitleyerek, kucağında çırpıs içimde ürpermeler, narak müjdemi verdim Çocukluğumdan beri sevincimle sevinen, üzüntümle üzülen sıcak bakışlı ablam, beni dinledi, dinledi de saçlarımı okşıyarak, acıyan bir sesle : una ben sevinmedim küçüğüm, dedi. Bir aleve su alarsanız, bir balona iğne balırırsanız, temiz bir mendili kös mür tozuna düşürürseniz ne olursa. m, Aklamın dizlerinin dibine kaydım, Başımı kucağına yatırarak ; — Niçin abla, niçin abla? diye inle- meğe başladım. — Du sevincini söndürmek, bu gü” zel gözlerine gölge düşürmek istemez dim yavrum. Fakat bu lâzım, eğer geri ! dönülmiyecek bir sevgi ile bağlı değil- sen ona.. bundan vazgeç canım, — Vazgeçmek mi? Buna imkân vok abla, Onu seviyorum, onun bastası olacak kadar ona bağlıyım, Fakat niçin onunla evlendiğimi istemiyorsun, fena adam mı o ?. — Hayır küçüğüm, iyi adam. Fakat mesut olmiyacağını kuvvetle bildiğim için evlenme, diyorum. Bir romancı ; koca; sana, senin istediklerini veremez İ w Leyli. i — Ben, kalbinden başka birşey iste. miyorum. ii | ! : i i N i zi) i | — İşte ben de ondan başka birşey söylemiyorum ki.. Sana, senin istediğini, başına bütün bir “ dilim olarak hislerini sana veremez. — Bütün bir dilim kalp nasıl olur © bilmiyorum. Fakat bir lokmasını versin abla, bana bu da yeter. e $ ği. yani kalbini, başlı ri vi — Henüz çok gençsin. Başında sevs esiyor. Bugün “onun bir bir okşayışını, seven sesini gi fırtınası bakışını, hoş görürsün. Fakat yarın böyle düşün- miyeceksin. Kıskanacaksın. Kıskandıkça da saadetini elinden uçuracaksın, çocu ğ um. Li ** Romancı Ziya Tanla evlenmeğe ka» rar verdiğim gün, bir müjde vermek sevinci ile koştuğum ablamın odasında böyle.. ve buna göre daha birçok şey konuşmuş, onun sözlerine kulak asma» mıştım Ziyayı seviyordum. İki yıldır hikâyelerinin, romanlarının kabraman» lârı hep bendim. Daha talebe iken bir şair, bir romancı karısı olmak için deli lığı yapmağa hazır olan genç romancı, bana elini uzatıyordu. özi Evlendik.. Üç ay, belki dünyada kimsenin se- vişmediği gibi ateşle, humma ile, dili olmıyan o kuvvetlerle seviştik. Belki Okyanusların ötesinde, en tabii şark» lar içinde yaşayan insanların arasına bizim kadar biribirine bağlı iki insan bulunmazdı. Üç ay Ziya, me bir hikâye yazdı, ne de bir roman tasarladı. Elele, baş» başa tabiatın güzelliklerine dalarak ha- yatı unuttuk. Bu aşk ve ihtiras çemberi içinden.. ben boğazına kadar tok bir insan gibi saadetten sarhoş, o, ilikleri- ne kadar aç bir insan gibi boş çıktık. Bu.. neden böyle olmuştu Artık bunu düşünmek için önümde kocaman bir zaman ve aşılmaz, doldu» rulmaz bir yalnızlık vardı. Ziya, bir akşam eve gelirgelmez son derece solgun, dalgın yazı odasina kapandı. Yemek falan yemedi. Şaşkın şaşkın kapıdan baktım. Masasına eğil. miş, ince uzun kâğıtlara harıl harıl birşeyler yazıyordu. — Kocam çalışıyor, dedim. Ayakla rımın ucuna basarak uzaklaştım. Bu çalışma, ve benim kedi gibi kapıdan bakarak silik adımlarla uzaklaşmam on beş gün sürdü. Yine bir akşam kocam sevinçle eve geldi. — Kitapçı ile anlaştık. Ön güne kadar yeni romanım basılacak Leylâ | Çocuk gibi sevindim, boynuna atıl- dım. — Ön €ş gün baş kaldırmadın Ziya. Öyle korktumdu ki senden, diye söylendim. O, saçlarımı okşadı. Dudak- larında ıslıkla çaldığı bir tango, cigaras sının dumanlarına daldı. Ve yine ben odada silik kaldım, unutuluverdim, eni romanını ateşle, sabırsızlıkla bekliyordum. Tam iki yıl satırlarında, yaprakla» rmda kendimi okumağa alışmıştım. Ziyanın kadın kahramanları; hep çağla gözlü, ekin saçlı, kuş sesli, dal gibi ince narin şeylerdi. Yani bütün bunlar ben. dim. Bütün © yazılar benden birer parçaydı. Bu defa da bakalım aeler yazmış, sevgisini nasıl dile getirmiş, diye bek lişordam ki... eve kocaman bir İçinden kapakları değişik renkli romanlar çıktı. Birini yakaladım. Ziya evde yoktu, Divana uzandım. Ba- şımın altını tüy yastıklarla iyice besle- dikten sonra, bin bir ümitle yaprakları çevirmeğe başladım. Birinci yaprakta... Birgün gözlerimin önüne aldatılışım seriliyordu, Sonu naşıl bitti, bu edebiyat tarihine geçecek satırlar, okuyanlara neler söy” liyecekti, bilmiyorum. İçimde ismi kolay verilmiyecek bir acı, bir kırılış vardı. Telefonu açtım : — Abla, bütün bir dilim kalbin se olduğunu bugün anladım.. dedim ve kapadım. * .* Ben, küçük bir kadınım. Hayatında gülmeği, konuşmağı, dansetmeği, süs- lenmeği, gezmeği öğrenen bir süs kadı Dı Eğer yazmayı becerebilseydim, eğer içimde ses veren bin bir bissi dile getirebilseydim.. bir romancı olmanın yaratacağı herşeyi sayıp döke cek, birgün yavaşca onun gözlerine seriverecektim. Fakat bunu yapamı" yordum. u İlk zamanlarda günlerce evden uzak laştım. Beni gelip arayıncaya Okadar annemde, ablamda kalırdım, Bazan deli gibi Piyanoya sarılır, onun çalışmasına engel olayım diye durmadan, dinlen meden nekadar gürültülü parçalar Varsa hepsini çalardım. Evi arkadaşla” rımla, dostlarımla doldurdum. Eğlenti, müzik, dans, oyunlar.. Bazan günlerce bir hastalık uydu. rarak yataktan çıkmayışlar... Bütün bunlar.. ve bunlar gibi gün. delik hayatın yürüyüşünü aksatacak birçok şey yaptım. Ü, şikâyet etmedi. İşinden de kalmadı. Yazıyordu; durma- dan, dinlenmeden yazıyordu. En çok sinirime dokunan seylerden biri de; hergün yığın yığın gelen mek- tuplardı. Aman neler de bulup yazarlar» dı; kocam, bu satırları okurken öyle zevk duyuyordu ki.. Gözlerini çıkarma» mak, göğsünün içinde saadetten vuran kalbini bir dakikada durdurmamak için dişlerimi sıkardım. Böylece yıllar geçti ve kocam çok