daşlarim ikinci şelâleye uçacaklar, Orada uzun kamışlar arasında Nil atı yatar; ve büyük bir gıranit tahtının üstünde de Memnon ilâhi oturur, O, uzun gece dırlara bakar ve sabah yıldızını görmez bir feryat koparır. Biraz sonra tekrar eski sükünetine avdet eder. Öğle- yin sarı kenarına su iç- meğe gelirler. Bunların gözleri zümrüt gi- bi yeşildir. Ve gökremeleri şelâlenin gü- rültüsünden çok kuvvetlidir.,, Perenses yine kuşa yalvardı: “Kuş, kuş, küçük kuşl.. Şehrin çok uzaklarında bir çatı arası odasında genç bir adam görüyorum. Kağıtlarla üstü örtülü bir masanın üzerine eğilmiş yazı yazıyor. Yanında bir barda- gın içerisinde bir küçük demet solmuş menekşe var. Bu gencin saçları kestane renginde ve kivir kıvırdır. Dudakları nar- çiçeği gibi kırmızı, gözleri büyük ve rü- yalıdır. Bir tiyatro parçasını lamamlamıya çü- lışıyor; fakaf soğuktan yazamıyor. Soba- sında ateş yok açlık onu bitap bırakmiış- tır.,, dedi. Kalbi hakikaten ii olan sa aslanlar nehrin “ Pek iyil.. dedi; bir gece daha senin nında kalırım. Ona da e il mi ela im r, Prenses : “Ah! dedi; başka lâlim yok, yalnız gözlerim kalmıştır. Onlar da 1000 sene evvel Hindistandan getirilmiş en kıy mettar Zafir taşlarındandır. Bir tanesini gayala çıkar ve ona götür. Bunu bir ku- yumcuya salarak parasile kendine yiye cek ve kömür alır ve eserini lamamlar.,, Kırlangıç gözlerinden yaşlar boşalta- rak : "Sevgili ar bunu ben kat'iyen e de Pre e küçük kuşl sana ne m onu yap,, dedi Bunun üzerine kuş prensesin bir gözü- nü gagasile çıkararak, genç edibin çatı « Çünkü ta- vanda büyük bir delik vardı. Bu delikten kuş içeriye daldı. Delikanlı, başını iki avu- cu arasına almış olduğu için, kuşun kanat çirpışinı duymadı. Biraz sonra, başını kal- dırıp soluk menekşeler üzerinde o güzel zaliri bulunca: “Artık nihayet benimde! kiymetimi takdir etmeye başladılar. Bu bir perestişkârım tarafın- dan buraya konmuştur. Artık eserimi ta- mamlıyabilirim,, dedi; ve son derece se- vindi. Ertesi gr kırlangıç şehrin limanın da uçtu. En-bi vapurun direğine ko- narak iplerle adm balyalar çıkaran tayfaları tetkike koyuldu. İpi her çekişle- rinde biribirlerine “Haydi kaldır!,, diye bağırıyorlardı. Kuş onlara “Ben artık Mı- sira gidiyorum, diye seslendi. Fakat kim- se ona ehemmiyet vermiyordu. Ay gökte yükselince tekrar Mes'ut Prensesin ya 22 «. bunların söle Mısır dilberleri nına üçlü ve ler Saba vedaa gel- dim,, dedi. Pi “Kuş in KL ei e bir gececik benim yanımda kals Kırlangıç: «Artık kiş ge eldi. eni ise soğuk kar da etrafı kaplıyacak. Halbuki Mısırda”şimdi güneş” yeşil hurma ağaçla- rına sıcak sıcak vuruyor; bunların gölge- sinde Misir dilberleri dolaşıyor... Timsahlar çamurun içerisinde yatarak tembel tembel girahına bakınıyorlar. Arkadaşlarım Karnak mabedinde yn Yikları mi yapıyorlar. Kırmızı tüylü enler onları seyrederek badi çekiyorlar vE ili prenses! seni şimdi terketmeğe t ben seni hiç bir zaman Ve gelecek ilkbaharda sana oradan, feda ettiğin kıymettar taşlar gibi iki kıymetli taşlar getireceğim. Lâl: kır- mızı bir gülden daha kırmizı.. Zafir de: büyük denizler kadar mai olacaktır. Prenses kuşa:«Aşağıdaki meydanlığı gö- rüyor musun? Küçük kuş, işte orada bir küçük kız kibrit satıyor. Bu kızcağız kib. ritlerini sokağın çamuruna düşürdü ve hepsi mahvoldular. Eve parasız giderse babası onu dövecek, Bakl onun için kızca- gız ağlıyor. Benim öteki gözümüde ga- gala ve ona götür. Babası bunu görünce onu dövmez» dedi. Kuş: «Daha bir gece yanında kalmağa razıyım prensim. Fakat gözünü gagalaya- mam, Çünkü bunuda yaparsam büsbütün kör olursun» dedi. Prenses: «Kuş, i sevgili kuş! benim söylediğimi yap» ded unun üzerine a prensesin öteki gözünü de gayaladı 've uçup gitti. Kızı okşayarak, kıymetli taşı avucunun içine bi: raktı. Küçük kız: «Ahl ne güzel bir cam pa bur diyerek sevinç içinde evine Kırlangıç tekrar prensesin yanına geldi ve ona: «Şimdi kör oldun. Onun için vx senin yanından © ayrılmıyacağımlı edi. Prenses! «Hayır ERİ kuşum! Mısıra ar- tık, gitmeni istiyorum», dedi. Fakat kırlangıç prensese: «Artık hep se- nin yanında kalacağım» dedi; ve orada ayaklarının ucunda, uyudu kaldı. sabah uyanır uyanmaz, prensesin omuzu b izde gördüğü şeyleri birer birer hikâye elti. Nil sahillerinde sıra sıra duran, ve uzun gayalarile yaldızlı balıklar yiyen bir nevi kırmızı Nil leyleklerinden bahsetti. Develerinin yanı sıra yürüyen elleri kehribar tesbihli arap tüccarlarını, Ay da- ğında yaşayan ve büyük bir parça billüra tapan kömür gibi siyah renkli kralı anlattı, Bir hurma ağacında uyuyan büyük ve yeşil bir yılandan bahsetti. 20 Papas bu yılanın etrafını sarmışlar, onu bal hel vasile besliyorlarmış, Geniş bir gölde, ge- niş ve dümdüz yapraklar üzerinde yelken açan daima ie SELİ üöeleri; ona hikâye 3 dani ve küçük kuşum! sen bana hep fevkalâde şeylerden bahsediyorsun. Fakat herşeyden büyük bir kadın ile bir erkeğin ıstırabıdır,