Yazan! UMRAN NAZİF YİĞİTER Bana acı nazarlarla baktı, Yanımdaki beyaz koyun postu üze- rinde diz çöküp ellerimi okşayarak : — Kızcazım.. dedi. Annemi hatırladım.. ve kendi kendime! «bana daha acıyanlar var..» dedim. Fakat onun Az sonra: — Senin haline ben de herkes gibi gülüyorum.. yüzüne daha bakılıyorken, neden hâla edebsizcesine inat edip evlen- miyorsun,.. Demesile düşündüklerimde çok yanıl- dığımı hemen anladım. Silkindim ve: — Ne sakini dedim. O daha sert ya dedi. Dadın gene Mahminiöügadakğ dükkândan, ne de evi- nizden aylardan beri on para alamadığını söylüyor. Sonra dudaklarını büzerek; gözlerini kırparak : — Karşıda. kapı komşunuz gürül, gürül lar yazar bir delikanlı var.. dedi. Ve ellerini kalçasına atıp başın salla- yara m de Tapuda memur... diye le Ben susuyordum. Ne e bilirdim ki,. ? O, bundan cesaret alarak : — Haa.. dedi. Onu beğenmiyorsun. biraz şaşıcadır.. . çok güzele düşkün bir kızsın Mü- barel ama hakkın yok mu..? Yerden göğe kadaç, hakkın. var. ? Ben bilmem ama, öyle diyorlar sevmek sevilmek çok tatlı şeymiş.. hele güzeli sevmek.. sevap- tır... Öyle değil mi? Kısık kısık.. öksürür gibi gülüyordu. İçini çekerek sözlerine devam etti; — Bizim efendiler gibi, muşamba su- ratlı buruşuk koca olacağına hiç olmasın. ç Koca dediğin biraz da resim gibi ol: halası var. Geçenlerde halasına gelmiş, “ e oradan tesadüfen geçiyormuşsun. eni övine kadar takip etmiş. ben, TANGONUN ÖLÜMÜ X mesleğim iktizası (o könaklardan konak- lara dolaşırım. Geçenlerde de, kurşun dökmeye Şişliye onlara gitmiştim, Hanım- elendi: «Oğlum biraz keyilsiz.. nazar mi diydi, nedir? şuna bir oku ülle.. Dedi.. Ben karşıki odada kurşun döküp okürken oğlan: — Sizin mahallede bir yosma var.. © kim Rüküş abla O zaman kızcağızım kafama dank etti. Kurşunu, ben değil oğlanın kalbine gümbedek sen dökmüşsün de anasının haberi yek.. Rüküş kadın, bir aralık nasırlı ellerini Pe sarkık göğsüne sokup bir kâ gık ç — e adresi.. dedi. Seni.. O zaman ben bağırdım: — Çık dışarı edepsiz iri seni bir daha burada görmek istemiyor Düşüp bayılmışım.. Ertesi gün Şayeste kalfaya tenbih et- tim, Bir daha onları bu eve almıyacak... meb Delterin son sayfalarında Mübeceelin şöyle bir yazısı gözlerime ilişti: «Aylardan sonra bir gün; başında kır- mızı kurdele bağlı birkız çocuğu ile beraber kalkıp Macit gelmez mi ? Kalfam onu bahçe üzerindeki arka odaya almıştı. Kapıdan baktım. Saçları ağarmış.. yüzü çizgi ile dolmuş.. Macit çok çökmüştü. Dayıma yavaş sesle: — Mübeccelin burada olduğunu haber aldım. Ve hemen onun ziyaretine koş- dum.. diyordu Ben kendi kendime! «Ne yüzle Macit?» diye mırıldandım. İçeriye girdiğim zaman ona tekrar baktım O gözleri yerde. elleri bir. suçlu.. bir mahküm gibi yanına sarkmış.. ayakta duruyordu. Bir iki adım bana doğru yürüdü. Gözlerini yerden kaldırdı. Gözleri yaşlı idi, eni çocuğu odanın ortasına doğru iti — kl Hicran.. Dedi, Macit hayatından pek memnun değildi. Bana büyük bir vicdan azabı altinda Ze- İÇTİMAİ TEZ ROMANI No. 13 girdiklerini ağlayarak itiraf etti. Karadeniz ivarında ve zannedersem (Zonguldak) ta bir madene kâtip olarak senelerce evvel gittikten sonra, şimdi İstanbula ilk defa geliyormuş. Onu, bu vaziyeti ile islahı hâl etmiş bir mahküma benzetdim. Ve affettim. Hiş olmazsa ©, kab ahatini biliyordu.. onu saatlerce teselli ettim. Giderken ağlayan bir sesle: — Haftaya, dedi.. ailece uğrarız., İstanbula | bir türlü alışamıyorum.. hele Erenköyünden ikrah ediyorum Mübeccel|. Orayı görünce gürültü; kıskançlık ile ge çen bir maziyi hatırlıyordum Halbuki ben madende ne sakin bir Mayıla Ka Maziyi öldü saniyor- akat ne kadar yanılmışım.. sene- ye. yığdığı.. Benidyip büyüttüğü maziyi, biz insanlar mümkün değil yokedip, bir dakikada öldüremiyoruz... Muuannit adım- 2 o bizi takip ediyor. rtık Macit söylüyemiyordu... şimdi o, salınan gizlemeden bir çocuk gibi ağlıyordu.. Macidi ve e günlerce bekledim. Bir daha gelmedi. çen gün ondan şu mektubu aldım «Kardeşim Mübeccel; Sana şu mektubu evimizin denize nazır bir odasında, Lela başındaki koltukta oturmuş yazi o gün sizden çıktık- tan sonra iddeti” bir başağrısıyla eve döndüm, Karıma hastalandığımı söyledim.. ve heman yatağa yattım. O gündenberi ilk defa bügün koltukta oturabiliyor.. oda içinde dolaşabiliyorum... Sana verdiğim sözü yerine getireme- diğimden doğan ıstırabı, en hararetli en hasta dakikalarımda bile duyarak, kıvran- dım. Mübeccel kardeş! sana asıl vereceğim mühüm bir havadisim var.. hastalığımın sonlarına doğru bir gündü. Ani olarak hararetimin çoğalması ie yeni pimi komşulardan, bir doktor çağırdılar Harâretin verdiği Dik Me karşımdaki doktora bakıyordum. Onu b tanıyacaktım. O idi. O. merhum Haci Adil Beyin oğlu eş kn re