, MES'UT iLE « Mes'ut Prenses nin heykelini şehrin en yüksek bir yerine, ve muazzam bir sü. tun üzerine dikmişlerdi. Heykel, başından tırnağına kadar incecik altın varaklarla süs'enmişdi. Göz yerine iki parlak zalir Ve yayının ortasına da büyük bir lâl koy- muşlardı. Herkes bu heykele hayranlıkla ve tas accüble bakıyordu. San'at Obahislerinde söz söylemeğe daima salâhiyeti olduğunu zanneden belediye âzslarından biri, ora- dan geçerken yanındakine heykeli göste- rerek: “Bak ne güzel! tıpkı bir hava fı- rıldağı gibi,, dedi. Fakat, kendisinin pra- tik bir insan olduğunu da hatırlatmak için, “Lâkin onun Kadar fa- ideli birşey değil|,, derhal ilâve etti: assas bir ama, ağlıyarak havadaki yıl- dızları isteyen küçük oğluna: “ Niçin sen Mes'ut Prensese benzemiyorsun, Bak o hiç ağlar mı?,, dedi. Betbin bir za güzel heykele ba- karak yavaşça söylendi: “Dünyada tama- mile mes'ut olar bari yalnız sen varsın!,, elimler evinin talebeleri, üstlerine birşey içi kırmızı paltolarını giymişler gezmeğe gidi- yorken, heykele bakara “Bu prenses tıpkı bir meleğe benzi- yorl, dediler. Riyaziye hocaları somurt- kan bir çehre ile: «Bünu siz nereden an- Mei Hiç ömrünüzde melek gördünüz kıP..» dedi. e “Ah elbet te gördük.. Rüya- mızda,, diye cevap verdiler. Hoca alnını buruşturdu ve yüzü gayet sert bir ifade aldı Çünkü o, çocuk rü- yasina ehemmiyet verenlerden değildi. ir gece küçük bir kırlangıç şehirin üzerinden uçtu. Arkadaşları, 6 halta evvel Mısra göç etmişlerdi; fakat o, fevkalâde z pöskülüne âşık olduğu için, geriye kalmıştı. Baharın ilk günlerin- güzel olan bir sa de daha o, bu saz püskü ünü, nehrin üze- rinde üçan büyük ve sari bir güvenin arkrsından koşarken görmüştü. Ve sazın ince endamı o kadar hoşuna gitmişti ki, onunla konuşmak için biraz beklemişti bile. Maksadına en kısa yollardan gilmeği da- ima e eden kirlangıç derhal saza sor- muş! li seveyim ister misin ?,, Sar, kuşun önünde yerlere kadar eğil- mişti. Kırlangıç uzun bir yaz bu sülün gibi sazın etrafında üçlü. Kanatlarının su- ya her temasında, nehrin üzerinde küçücük gümüş da'yacıklar olurdu. Bu, kuşun sev- giliyi kazanmak tarzı idi; ve bütün bir yaz bu böyle devam etti, Diğer kırlangıçlar söyleşiyorlardı: ii ü ünç bir aşk münasebeti. Bu sazın hiç serveti yok.. halbu ki pek çok akrabası var. Hakikaten irmak sazlarla dolu idi. Sonbahar gelince bütün kırlangıçlar oradan uçup gittiler. Geriye kalan bu bir tek kırlangıç, o zaman kendisini çok mün- i hissetti; bu romantik sevgiden o- na bik lık ilme başladı. « Sevgilim, dedi, hiç ee bilmi- yor ki... Korkarım hem biraz fazlaca çap- kındır da, Çünkü daima rüzgârla flört yaptığını görüyorum.. Hakikaten saz rüz- gör estikçe ona en ip reveranslarını apıyordu. Kuş; «İtiraf ederim ki.. dedi, sevgilim çok evcümenitir. Fakat ben se- yabati sevdiğim için, e da gezmek- ten hoşlanmasını isterdim Nıhayet kırla ng saza sordu: «Benim- İs beraber gelir misin Sevgilim ? » Fakat saz EN sallayarak : «hayır» dedi; çünkü o yurduna çok bağlı idi. Bunun üzerine kırlangıç iğbirarla ba- gırdı: «Demek ki sen benimle şimdiye kadar oyun oynadın?.. Ben deişte şimdi Mısırda- ki ehramlara Mr Allaha imi Kırlangıç uzun gün uçtu, nihay ma doğru Zi vardı. skcaba e ineyim ? Şehirde ei bei için ha- zırlık aa n, yüksek ve A üzerinde duran Besin heykelini gördü. «Ha işte ineceğim yeri buldum. Öl, mevki nede güzel, Burada bol bol temi havada vardır. Dedi ve hemen Oracığıl Mes'ut Prensesin ayakları arasına kondu, Bu hareketinden çok memnundu. Hegl etrafına bakınıyor, hem de uykuya hazır! SN Ml «Altın bir yatakğ odam h ne alâ e nim baslar ik i kanadı arasınei saklayacağı e yüzüne iki büyük y mur ep düş «Ne acayip şey; dedi havada en kil çük bir bal i£ bile y yorlar, buna rağmen hotkâmlığından yapıyordu!.. ». Kuş böyle söylenirken yüzüne bir itin su damlası daha düştü. «Eğer bir ei insanı yağmurdaş bile korumazsa, bilmem ki onun ne İaidesi olur? Ben en İni kendime bir baca ara. mağa çıkayım İs dedi ve oradan uçmak istedi. Fakat henüz daha kanatlarını açmamış tı ki, üzerine üçüncü bir sü damlası dahı düştü, Yukarıya bakınca ne görsün?.. O di ne gördü bilirmisiniz? Mes'ut Prensesin gözleri yaşlarla doluydu. Ve bu yaşlar altın yanaklarından aşağı doğru akıyor. lardı. Ayın ziyasında bu yüz o kadar Lai ln kalbini Biyik bir merhume Li kapladı. ve sordu — Sen kli Heykel cevap verdi : — Ben Mes'ut Prensesim. Kuş: « O halde niçin ağlıyorsun?., beni yazli ıslattın Iv dedi Heykel: «Ben hayatta iken ve bir insan kalbine O malikken gözyaşının ne Oldu yo ğunu bilmiyordum. Çü amsız Sarayı denilen bir yerde otururdum. Oraya gam ve kasavet girmezdi ndüzün arkadaş larımla bahçede oynar; akşamları da büyük salonda dansederdim. Bahçenin etrafına yüksek bir duvar çekmişlerdi. Ben, hiç bir zaman bu duvarın arkasında neler bulunduğunu sormadım; ie etrafım o kadar güzeldi ki... Bende; «Mes'ut Prensesn adını Glen. Eğer eğlence saadet ise, bende hakikaten Mes ut idim. Böylece yaşadım ve ei Şimdi de, bir ölü olduğum için, b seklere koydular, Fakat bu Makel ben, şehrimin bütün çirkinliklerini ve seli letlerini görüyorum. Ve kalbimin kurşun dan olmasına rağmen, ai başka elimden birşey gelmiyor» öl O OOO Yazan: OSCAR WİLD EMİNE ÖORGAÇ