Yaz geldi... nanmadınız mı? Şahit mi niz. Haklısınız, bu &€ yaz gelinceye kadar bizi çok aldattı, Hani çocuklar İr oyun oynarlar, istedi. yüzlerini ellerile kaparlar da.. bir ân için ceee derler. gene kaparlar; 4 aydır havalar böyle bir cee deyip gene kapanıyordu; s Tü» muz "geldiği li ip belin (Yaz geldi ) diye kii ilâm etmeme bile inanmı» yorsu Fakat ben size öyle bir şahit göste» receğim ki|.. Fak vereceksiniz. Fakat bu şahiti rasadhane müdürü Bay Fatin değik plâj ğlardı Ben, her sene yazın öeliş gelmedi. ğini, plâjlardan anları Astronoi âlimleri havadan, güneşten ve burçlardan anlamağa çalıs ea ben, geçen pazar kalkıp Flör. a plâjına gittim ir GE yi son m. bunu vururken yeliştiğimiz trende sahanlıklardan başka yer ELİ Az kalsın onu da bus vale orduk yi kampana Trenin R beş aşağı beş yukarı dolaştım, yolcuların çoğu plâj yolcusu... Ellerindeki mayoları bir havludan başs ka bir şeye sarmağa, ya lüzum görme mişler; yahut gazete tirajlarının düşmesi ve sahifelerinin azaltılması halk arasın- da paket kâğidı krizi yapmışl.. Bu plâj yolcuları, daha henüz kışlık derilerini muhafaza ediyorlar. Kolsuz yazlık rop- lardan isyankâr bir kollar “isyankâr bir baretle diyorum çünkü omuz başlarında kalan, dumura uğramış âza gibi, parçalar da yırtık pırtık bir modaya uymuşlar: kiminin üstü kesik, kimi üç yaprak gibi ayrı ayrı yapılmış, fakat hepsi de mânalı- daha bembeyaz. hareketle çıkan Flöryadayız. Tren, buraya Okadar muhafaza ettiği kalabalığı bir hamlede boşalttı. Halk istasyondan, k plâjlara iniyor, Bu kalabalığın arasına, daba evvelki trenlerle buraya gelip ilk banyolarını birçok O mayolu kimseler de karıştı. İstasyona, a larinı beklemeğe gelmiş olacakl w yarı giyinik yarı eni kafile arasında sahile doğru indik, asfaltın boyunca Küçükçekmeceya doğru yürü. yoruz. Ben, etrafımdakilere bakınırken « Yarım: Ay» fotoğrafçısı da Kan ile gördüklerini tesbite çalışıyor. oşarcasina yapmış Flöryada ilk çarpan şey » büs yük bir imar faaliyeti, Atatürk'ün de. niz köşkünün sağına ve soluna uzan» mış, plâjların içinden tutun da, yoluna kadar sıra sıra hususi evler, Belediyenin büyük bir zevkle yaptırdığı tek katlı ve biribirine bitişik sayfiye daireleri, hususi binalar.. eksiklerini tas sr ai çalışan oteller, çarşılar, nes ler? neler?... Bu imar işi iki tarzda yapılıyor; a plânlı ve muntazam. Bu, Flöryayı imar ediyor, öteki de deniz mevsimini Flöryada geçirmek isteyen» lerin, ancak bir mevsim barınabilecek- leri ve mümkün olduğu kadar ucuza maledilmeye çalışılan minicik evler. Bu evler, belediyeden kiralanan arazi içine yapılmış; bir oda, bir mutfak, bir kabine. Çoklarında mutfak ta yok dışarıdan Yes mek yiyorlar. Bu kabil evlerden yapıl ması gecikmiş birinin, nasıl yapıldığına şahit oldum. Hem güldüm, hem seyret- tim. Evin duvarları filân. yanı tahta duvarları syapılmış.. önünde bir parmak- lıkla ancak bir iki sandalye alabilecek. bahçesi de ayrılmış; fakat dahili taksi- matı daba yapılmamış. Ev sahibi işten memnun değil dülgere çıkışıyor; tren — Benim sana gösterdiğim yer bu rası değil. Binayıon ayak boyu daha sağ tarafa yapacaktın; buradan deniz görün. miyecek, önümüzdeki ev kapıyor. Hem yüzünü daha şöyle sola doğru çevir. Pencereleri de istediğim gibi açmamışsın. Ben, şu sağ köşeye yatılacak odayı yapl dedim. Sen orayı kabine yeri yapınış- Dn. Dülger: bu kine 2 çalınız ak: celâllı müşterisini tes eki, bayım, istediğiniz gibi ya, Bir saat içinde evi daha sola çevirir ve gösterdiğiniz yere çekerim, diyordu. Ev yaptırmak meğer ne'de kolaymış! İnsan * kiralarda sürünecek yerde, bu dülgerlerden birini çağirtıp parım. insanlarla lâciverd mayolu, bayanlar yanlarında kâh mayolu, kâh spor kıyafetinde bay» lar; bir” plâjdan öbürüne, ©büründen gazinoya, çarşıya 'dolâşip durüyorlar. Fakat bu dolaşmalar hiç böşuna de- gil, her atılan adım bir gaye ürkasında koşuyor. Eğer, mütecessis bir gözle ek rafı seyrederseniz: dar'pijamaların içine sarı yeşil sıkıştırılmış olgun ve 'dolgün' vücutle. rın, peşlerinden neler sürüklerini görür sünüz. İ Plâjların içi büsbütün başka bir âlem: kumların üstü mayoları göz alap