15 Temmuz 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 26

15 Temmuz 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: UMRAN NAZIF YİĞİTER (İri gibi olmak istemiyordum. Hiç unutmam karlı bir kânun gecesi idi. Hırçın bir rüzgâr İblamurdaki konağı" mızın bahçesinde yükselen çam ağaçları üzerine; kameriye yıkık duvarlar üzerine birikmiş karları önüne katmış; delicesine savuruyordu. Boğaz- içinin karşılıklı sahilleri, sanki biribirini görm için kesif bir bürünmüştü. kenarlarına; dumana en konağın üst katında yatıyordum. gece uykum kaçmıştı. Gözlerimi yummuş içinde bulunduğumuz hayatın sonunu düşünüyordum. Çok iyi hatır- larsın ki mektep te, haksız yere daşlarım tarafından hiç sevilmezdim. Fakat, bu zavallı arkadaşlarım, istemiye gülerlerdi. Hocalar, hakkım olmadan bana a ve” rirler; bütün barekâtlerime müsamaha ederlerdi. Fakat ben çalışmaz mı idim Seyfi ? O iken bhakkımdan fazlasını veriyor Bunlar bana istemediğim, Si dliğin iltifatlardı.. Açıkca hissediyordum ki, günden güne bu iltifatlar dolayısile arkadaşların gözlerinden düşmekte idim. hayatım böyle acılarla doludur. yaşayışımızda da bir sükün yoktu. Az önce söylediğim üzere para boldu, yiyecek çoktu. Fakat mesut değildik; kalplerimiz heyecanda.. ruhlarımız her gün alçalmada, sukut etmekte idi. İşte o kış gecesi, bu düşüncelerim arasında, aşağı kattan uyandım. Fleman merakla sofaya koş- tum, arka» istemiye yüzüme fazla numar gelen sert konuşmalarla Babam, trabzanlara dayanmış, koca bir heykel vakarı ile ayakta duruyor. Annem hizmetci Gülter ile heyecanlı, heyecanlı bir şeyler konuşuyorlardı. Gülter ; kapıya bir kupa zabiti beyefendiyi — ei geldi. nizamiye e bi rdu, — Ya.. diyo > al esi müteakip babam, ko- r vücudile, tahta merdivenleri rk taşlığa indi. Kapıya koştu erak (o içerisinde idim. Ko m her gecekinden başka bir fevkalâdelik vardı. TANGONUN ÖLÜMÜ * Kırmızı mercan terliklerimi ayağım» dan çıkararak alt kata indim. in kuşbakışı bakıyordum. Taşlık- abamın gür sesi aksederek sofa e çinlayordu: — Canım Başüstüne... seniyeye oriayetsizlik oedecek değilim a... Ha.. evet. evet. kabul... Yalnız, çıkayım karımla evlâdlarımla bir dakika görüşeyim. Onla yim. Giyinip huzuru şahaneye öyle çı- kayım, diyorum... Ne buyurulur Ülvinin sabahki neşesi ii Dudakları manasız bir kıvrılış ile bü- külmüş, rengi uçmuştu. Bişi önünde, e adımlarla yürüyordu. Ve Seyfinin koluna, âdeta düşmek. ten korkarak, sarılmıştı. Seyfi yavaşca: — Ne oluyorsun e aşkına?.. dedi. Sen deli misin Ülvi Herkesin İstanbulda VW can attığı bir zamanda, ve bahsus bir sulta- nın tabibi hususiliği gibi iyi bir vazife- de rez ne diye ıstırap duyu” yorsun.. sıkılıy ? Ülvi, lima gibi tekrar anlatma» ya başladı : — Boğazım düyümlenmişti. Bağır. mak istiyordum. Fakat, ani bir felâket karşısında kalmış kimselere has bir tas vırla, olduğum yerde meflüç bir insan gibi duruyordum. Aşağıya inip mesele- ye müdahale etmem, onları daha fazla müteessir edebilirdi. Odama çekilmeyi tercih ettim. efendim veda ede- We az sonra babamın ayak seslerini duydum. Kapım aralıktı. Gözlerimi sım- sıkı yummuştum. Bir aralık gözlerimin ucuyla baktığım zaman, annemin elinde şamdan ve alnında bir mendil, babam arkasında, onu takiben yürüdüklerini gördüm. meni galiba uyanık olduğum anlaşılmıştı, Babam alnıma e bir buse bıraktı. Ve sessiz adımlarla dışarıya çıktılar. Babam, dışarıdaki trabzan başında eser yin kırmızı mercan ter- ik, — Tivi, Zavallı yayrucuk.. O her her şeyin farkında.. dedi. ilâve etti; — O da biliyor ki babası artık bel. ki de hiç dönemiyecek.. Ve sonra O. Annem: — Sus efendi.. Allaha emanet.. Bu nasıl söz, diye teselli etmeğe çalışıyordu. Bense içerimden : — Ba Baba.. Öyleyse seni bir diye feryat edip onun kollarına atılmak istiyordum. Faka £ bu arzumu; baki mi arasında sıkdım. evin sokaklarında, babamı e Kün panın abenksiz gürültüleri delice çalı kalanıyordu. Doktor kamçısını daha göreyim... Az sonra sessiz kalan Ülvi, avuçları yanıbaşında duran arasına aldı. Asabi asabi çizmelerine vurarak: — Seyficiğim... Babam, yine komşu» muz Rüstem efendinin bir jurnalı ile padişaha şikâyet edilmiş, Üç ay önce, Avrupada bulunan akrabalarından biri ile, gizli bir teşkilât yapınak üzere bulunduğu söylenmişti. Evet babam Avrupadaki akrabasiyle mektuplaşıyors du. Fakat hükümeti bazıra aleyhine veya herhangi bir mesele için değil... ünkü o, .) kasabasından gelip Yıldız sarayına atisaindai sonra, başın haksız yere müteaddit felâketler gelmiş, Hattâ bir keresinde dahi gits| mişti. Bu itibarla o, hürriyetperverliği. vatan sevgisini.. kendisini saraya satmıştı. eden sonra babam tam bir; ay tevkifhanede yattı. Neticede, müsbet | birşeyi görülmediğinden affı şahaneye mazbar oldu. Mutfakı #mire müdürü| Rüstem efendide taltif olundu. Daimi kulaklarının böyle delik bulunması tak- dir olundu. Zira mektup.. Avrupada bir | akraba.. ve mubabere tesbit olundu! «Ama ne bilsin ki Rüstem efendi, Hacı | Adil efendinin bu mak 2 suiniyeti yoktur? denildi. sürgüne herşeyini unutmuştu... Böyle acılarını hatırladığım vakalar okadar çoktur ki; annem ile evimizin yeşil kafesli cumbasında, günlerdenberi hapsolan babamı kanlı gözyaşları içinde beklediğimiz okadar fazladır ki... Nihayet babam da anladı ki, bu mw hitte tutunabilmek için, süküt edip! kimseye karışmadan işini gücünü bil mek te fayda etmiyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: