29 Ekim 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B ü ş ç tarihi — tarih arasında ben kışlalarda neferlik, Plevne müdafacıs;n'—dcı bir İngiliz zabiti No.1 Yazan: Yüzbaşı F. W. von Herbert Ben girdiğim zaman, yani 1877 de osmanlı ordusu ne halde idi? Bu hikâyeyi Aanlatırken bir çok &ümlelere mahud ,,ben,, kelimesiyle başlamak mecburiyeti tevazııma a- ğir geliyor ama, ne yapayım, bu iş- te Göte'nin şu sözleriyle avunuyo. rum « — Alçaklar mütevazıdırlar. Eğer hayatını yazanlara inanmak lâzım ge- hirse büyük alman şairi hayatının so- muna kadar bu sözü kendisine düs. tür ittihaz etmiştir. Ben de burada kendimi ona uyduruverirsem ne olur ? Her ne kadar Almanyada doğdum ise de baba tarafından bir ingiliz aile. yük bab Çeviren: Nurettin ARTAM dolayı, kâğıd üzerinde kalmış teşki- lât sayılabilirdi; 1908 inkılâbından ön- ce osmanlı imparatorluğunda mevcud birçok teşkilât gibi, yeni şartlar altın- da böyle müstakil idarelerden eser kalmamıştır. Türk piyadesinin kıyafeti de şöy. le idi: Mavi bir caket, altında çizme bulunan — bir — mavi pantolon, yağ- murlu ve soğuk havalarda başa çekile- bilecek kukuletesiyle gri yahud koyu mavi renkte gayet kullanışlı bir ka- put, bir de meşhur kırmızı fes. Yaka ve ömüz renkleri, apuletleri piyade- lerde kırmızı, avcılarda (talia) yeşildi. sinden geliyorum. Waterloo'da harb etmişti. ÂAnnem Huguenot'lardan bir fransızdı. Böy- lece büyük ana ve babamdan ancak bir tanesinin alma nolduğu görülü- yor. lagiliz tebaasıyım. Kıraliçe Vik- torya'nın ve kıral Edvard'ın emirleri ile 1899 dan 1902 ye kadar, vatanım için harb etmek üzere, cenubi Afrika- bulundum. Şimdi bu tafsilâtı bir tarafa bıra- esas mevzuumuza gelelim: Z şubat 1877 tarihinde on yedi ya- şında idim ve yanımda tavsiye mek- hi iyi teçhizat bulunduğu halde Rusya ile yapılan büyük harbta türk İstanbula geldim. 27 mart 1877 de de ben osmanlı ordusunun piyade kıs- mında bir nizamiye mülâzımı sanisi olarak Sirkeciden o zamanki — demir- yolunun şarki Rumelide en son no tası olan Bellova'ya doğru hareke? tim. Bu tarih, bütün bu hatiralar için " bir başl | Ü Bu iki tr'daki mektebte - talebelik edip Pangal! gaha de va-| K Bu talialar, elli sene önce al- man ordusunda bulunan Jaeger'lere benzer bir teşkilâttı. Bunlar, daha av. cı,daha nişancı sayılırlar, fakat gör dükleri talim piyadelerinkinden pek az fark ederdi. Yalnız talia ta- burlarmda her biri iki mekkâre beygiri tarafınd n taşınan iki hafif top bulunuyordu. Bu böyle olduğu halde birçok talia taburlarında top yoktu. T a. & Ç| İr or ç trülk: tesna bütün giyilecek şeyler mükem. meldi. Ben bu yüzden kendi çizmele rimi ayağımdan çıkı $ Sefere bir nefere verilen teç- hizat, seksen kurşun alan bir palaska bir matra, içine neferin — bütün is- tediklerini koyabileceği bir heybe idi. Suvarilerin üniforması da piyade lerinki gibi idi. Yalnız onlar başlarına koyun — deresinden yapılmış — birer kalpak giyiyorlardı. Silâh, ağır bir kı- hç, mükerrer ateşli Vinçester filinta- sı, ve bir tabancadan ibaretti. An. cak muhafız alaylarına Mmensub su- variler mızrak taşryorlardı. Beygir- ler fena, takımları uygunsuzdu. gönüllüleri, cicili bicili mil- kıyafetlerini giymekte — idiler. Oku- icabı, zifeye geçmiştim. Şimdilik kendim hıkkmîı bu kadar izahı kâfi bulu. yorum, 1877 de osmanlı ordusü Bu kitabı alâkalanarak okuyacak olanlar için 1877 de Sırbistanla mu- waffakiyetli bir harbtan çıkmasından bir sene sonra ve Rusya - Romanya Tle harba başlamazdan önce türk ordu- sunun ne halde bulunduğunu kısaca anlatmak lâzım gelir kanaatindeyim. Ondan sonra birçok ıslahlar, inkıdlâblar — olmuştur. Onı!n için benim söyliyeceklerimin — bugün ancak tarihi bir kıymeti kalmıştır: Ordunun esaslı üç kısmından yalk mnız süvariler Harbiye ne- zaretine ve erkânı hıı-biyey: tâbi h_u: lunuyordu. Topçuların ayrı bir mertii, ıyn’:i: teşkilâtı vardı. Yardımcı hiz- metlerden fenni kitalar, nakliye — v mekkâre kıtaları da harbiye nezareti- ne ve erfifini harbiyeye, sıhiye kıtala- rı ise hususi bir idare ve teşkilâta tâ. bi bulunuyorlardı. Fakat nakliye, menzil ve sıhiye teşkilâtı sulh zamanında bilfül — mev- ve | tü cud olmadığı için harbta ihtiyaç du- yolunca vücuda getirilmiş, bundan yucı:lırım, belk: :le_ bunların bir takım de r ini görmüş olacak lardır. Bunlar, kazakların — kullandık. ları neviden hafif ve kımsız kılıç, fi- Enta, mızrak, tabanca ve kama - taşır lardı. Bunların atları ve binişleri esas suvari askerlerinden daha hal- lice idi, Topçuların üniforması piyadenin- kine nisbetle daha süslü idi. Mavi ca- ket, Husar tarzında işlenirdi. Topçu- lar serpuş olarak fes de, kalpak da gi- yerlerdi. Bunlarda suvari kılıcı ile tabanca bulunurdu. Toplar, Krup mamülâtı ve yeni idi. Beygirler hiç iy değillerdi. Çok defa bir batarya için lüzumlu olan atlar tam bulunmazdı. Her bataryada altı top vardı. Ayrice her batarya için altiı tane cephane ara bası bulunması lâzım geliyordu ki, çok kere, bunların eksik olduğu görülmü r. Nakliyede iki ve dört tekerlekli ha fif arabalar kullanılırdı. Bunlar, Bal- kanların geçilmesi zor yollarında yü. rüyebilecek bir şekilde yapılırdı. Ba zan bunları beygirler, fakat çok kere de öküzler çekerdi; katırların bu işi gördükleri de olurdu. (Sonu var) | Hayat, sen ne güzelsin! * Ağker elbiselerimi sırtımdan bugün Yirmi beş yaşındayım. Ne yazık ki « yahud ne iyi ki « ne anam, ne babam war, Konyadan bir tarafa kımıldamı- yan büyük annemle de aram açık: ben bahriyeli olmak istiyordum, o avukat — olmamda ısrar ediyordu. Bununla be- gaber, büyük babamın hâtırasına hür- metle bağladığı otuz lira aylığı hâlâ almaktayım. Bir de, ömrümde hiç gör- mediğim bir amcam olduğunu hatır- İlzyorum. SN “Aile namına varım yoğum işte bun- /— lardan ibaret. Zihniyetimi sorarsanız, sade ve ih- /| tirassız bir gencim, Şöyle böyle bazı /arzularım, alelâde birkaç arzum yoök değil. Ben, her memlekete bol bol lâ- — zım olan orta halli insanlardan biri- ——— Müsabaka imtihanında riyaziyeder /— muvaffak olamıyarak giremediğim de- / fiz mektebine müracaat ettiğim sene, —büyük annemin arzusunu yerine ge- /— ginmek istiyor görünetek, fakat Avru- —— Kendimi tanıtayım Nakleden: N. B, pada tahsili de şart koşarak Parise gitmiştim. Örada kaldığım üç yıl i çinde Hukuk fakültesine birkaç kere uğradığımı itiraf ederim. Hayatımın gidişini haber alan büyük annem par: musluğunu kapatınca bu üç sene zar: fında görebilmiş olduklarımı pahas ölçülmez hir kazanç sayarak İstanbı la döndüm. Muayyen bir meslek sahibi olmadı ğım için, - gene herşeye rağmen - bü yük anamdan almağa devam ettiğin otuz liraya şuradan buradan kazandı- ğım birkaç lirayı da ilâve ederek İs- tanbulda yaşamağa razı oldum. Tali ime fazla güvenmemekle beraber çir- kince, akılsızca, iradesizce, fakat zer gince bir kızcağızım, bir tavuk gibi yolunmağa hazır, sağlam dişlerim a- rasına düşmekte gecikmiyeceğinden şüphe etmiyor, ve saadetin sıfrı, bir kanun hükmü gibi münalı kabul Kula eai Bu d A, va Brüzt Uya Hahvenı gümü budun 1 ı.ı.nâıağ/ıui/nuüvme ğ’ ıdıî emsali slmlyom bu Kahweyi UDU DDDT «£ V HUVUTUTUN DA GODURU DAUK U UKĞUA GAĞ GÜKU AA AUA AAA ŞİŞMAN Mağazası : İstanbul Yeni postane caddesi No. 39 Mevsimlik Son Moda Mantoluk ve ropluk yünlü kumaşlar ipekliler, pamuklular, ve ketenlerin envar Her cins patiska ve çarşaflıklar 'Tuhafiye dairesinde en zengin çeşid. Hazır ve ölçü üzerine Gömlek, pijama, ropdöşambr. Her cins havlu cihaz takımları v NEFASET - METANET - UCUZLUK 'ti ııiüîıîîiıı'ıi'ı'ıîıı'ıı'ıîılîıîıîııîîıı'mnîıî;ıııîıı'nmıııııimımı’ımıııımı__ YANKO SUŞ ELEKAAUAM AAA ĞAA COA AA AAAT AUK AA AAA GA AA OĞ AAA KA KA AA AA AA KA başka rçğğlv; Güzel diş isyenlerin macunudur. dan. A Hadar mini Mini 4Ki f Yalnız, izinli olarak İstanbula her gi- dişimde ben, bir şairimizin menfa dö- nüşünde duyduğunu duüydüm: öonun gibi, insanların ve muhitin kayrdsız- lığı ile karşılaştım. Askerden artık çıkmış - bulunuyo- rum; bu anlaşıldı; fakat nereye gir- mek için? Bugünkü günde otuz lira “|neme yeter? Fakat içimde öyle kuüv. J| vetli bir çalışmamak arzusu var ki ça- lışmak lüzumunu hatırladıkça kuyve- tim kesiliyor, ve bit ağaç altıma uza- Diyorum, *« Bulunduğum yerden, askerliği- mi ettiğim Bursa şehrinin bir kısmını ve Bursa ovasını görüyorum; gülünç sürette dar sokaklarda karınca insan- lar kaynaşıyor; ovada görünüp kay- bolan bir duman bir tirenin ilerlediği- ni göstetriyor. Ben de o tiren: gibiyim: başım bir dumanlı, bir dumansız... Ve tuhaf şey, bir buçuk senedenberi ken- disine doğru hep kollarımı uzattığım serbest hayattan şimdi sanki ürküyo- rum, — * Yarın sabah Müdanyaya gidecek otobüslerden birinde yerimi peyledik- ten ve yemeğimi yedikten sonra, şeh- rin biricik barıma giriyorum, Burası bizim, izin günlerinde, sivil giyinip geldiğimiz umumi karargâhımızdı. Barın artistleri, bir masanın başında toplanmışlar, kendilerine bir koktel, bir bira, bir kadeh şarap ısmarlıyacak d Si edilen iddi hay e- min bulunuyordum. Askerlikten beri fikirlerim değişti mi? Bunu pek tayin edemiyorum. 1 müşteriyi keşfe çalışıyor- lar, Ömründe üç defa dul kalmış olan bahat, her dul kalışında canmna kıy- mağa kalkışmıştı; her seferinde kara- bi y Cebeci hastı ÇAKARADAMAD DA Y YTU MA Y ÇAM AMAYA MKYT ATAA AA KA AAA ADK KA i dahili h talıbi, Doktor Zeki FDU MADIDOINADAK AM D UKUU KU A KOKU DA KKUA DU M AOA OUU GU AUK A OAAG OK AAA A KUKOA K AA GUN KDUKU LA Hakkı Pamir —? Hastalarını her gün saat 14 den sonra Himayel Etfal apartrmanımndağ 4. numarada kabül eder. 'Telefon: 2357 38 — 6016 ş p defeder. Mide, bağırsak, karaciğeden mütevellit rahatsızlıkları önler. Haz- mi En hoş meyva tuzudur. İnkibazı kolaylaştırır. İngiliz Kanzuk eczanesi zi ilinen rımı yerine getirememiş ve her sefe- rinde gene teselli imkânını bulmuştu. Mebrüre kırklık, şişman bir sarı- şindı ki kendisini hepimiz hakiki bir ana sayardık: sadık, mültefit, ve pek uysal bir kadıncağız, Suna, yepyeni bir isim sahibi olan ve modayı bildiğini belli etmek için mendiline sıksık eter koyup koklayan bu zavallı, barın en alafranga artisti idi: kendisine ancak uzaktan bakar- dık. Suad, bilirdik ki veremdi; ona da acırdık. Benim sefalet ve sıkıntı arkadaşla: rim; sizlere artık eski gözle bakamı- yorum. Diyeceğim ki biçare, karma karışık odalarınızda oynamış — oldu- ğum aşk komedisinden dolayı kendi kendimden iğreniyorum. Bana kötü, fakir, iptidai görünüyorsunuz, Sizleri seyrettikçe ömrünüzü hangi hastaha- nede tamamlıyacağınızı düşünüyo- rum. İşte, bana vaktiyle gület yüz gös- termiş olduğunuzdan dolayı şimdi sizlere âdeta hidedtleniyorum da. Öyle sanıyorum ki gelip geçici mü- nasebetlerimizde — sizlerden almiş ol- duğum bana vermiş - olduklarınmızdan fazladır. Fakat bu hiddet neden? Hiç biri- niz hoşuma gitmiyorsunuz, Ancak ge- ne size borçlu olmam lâzım değil mi? Ya sizler de olmasaydınız halim ne o- lurdu? x ** Barın kapısı birden bire açılıyor. Dr. Bâsit Ürek Cebeci merkez hastahanesi dahili hastalıklar mütehassısı Her gün hastalarımı saat 15 den sonra Yenişehir Meşrutiyet caddesi 10/1 numaralı evinde kabul eder, 'Tel: 1694 Arkadaşlardan biri, cebinden bir kâ- ğıdı çıkarmağa üuğraşarak, bana doğru ilerliyor: — Seni burada bulacağımı ne iyi tahmin etmişim. Bak bir telgrafın var. Telgrafı açıp, heyecansız, okuyo- rüma: “Büyük aninen öldü. Cenazesi öbür- gün kaldırılacak.,, “Ahmefl Sırrı” Telgrafı benimle beraber okuyan arkadaşım bir kahkaha fırlatarak bas ğirdi: — Telgrafta iyi bir haber olacağını biliyordum. Böyle para haberleri bi- zim memlekette islatılır, anladın mı? ** Kompartiman penceresınin bez ör- tüsü arasından aynaya vuran güneş şuamın oradan yüzüme çarpmasiyle gözlerimi açtım. Öteki yolcuların-a- yakları üzerinden, bir maniali yarışta engellerden atlarcasına atlayarak ka- pıyı bulabildim. Ben de uyurken aca- ba onlar gibi miyim? Aralarından bi- rinin seyrek sakalalrından salyalar sızıyor, öteki, tombalak bir koca ka- rı, karnına kadar düşen göğsüne ka- lm çizgili kafasını dayamış, horül. dayarak üyüyor. Bu sabah, uyanır u: yanmaz, karşımda beşeriyetin bu dö« küntülerini görmek nasibimmiş. içirir. Demir, yumurta akı ve arsenikten yapılmış bu şurup iştahı açar, vücudu gürbüzleştirir ve kan yapar. Arsenoferratose Har bozanede reçete ile ve racetesiz satılir. ZAYİ Ankara dördüncü icrasınım 37/2266 dosyasına muhasebe veznesinin 8844 N. 9.4.937 tarihinde mukayyed bulü- nan yüz İiralık teminat makbüzünü zayi ettim, Yenisini alacağımdan hük- mü olmadığı ilân olunur, İbrahim Umüut 3—6008 noktaya doğru hücum halinde ilerle- mesi uyanma vaktinin zaten gelmiş olduğunu gösteren başlıca delildir; bu noktada töplananlar, kapmın üzerin- deki “Meşgul” kelimesine gözlerini dikmiş, biribirinin yerlerini almağa hazır dürüyorlar, Kadınlar, bir gün evelki düzgünle- ti kaymış, çirkinleştiklerini bildikle. rinden aksi tavırlar takınıyorlar. Er- kekler, geçip giden manzaraya karşı, kayıdsız, cigara içip esniyorlar. Saatime bakıp Konyaya ne zaman varacağımızı hesab etmek aklımdan bile geçmiyor. Fakat, şehre on yıldan beri gelmemiş olduğum halde ona doğru hızla yaklaşmakta olduğumuzu seziyorum: ovalar o bildiğim ovalar, ağaçlar bildiğim ağaçlar ve sanki sü- rüler bildiğim sürüler... Hâfızamdan çıkmış olduğunu san- dığım bütün bu ovaları, köyleri, ko- yunları, çobanları hatırlryarak hafif- çe tasalanıryorum. Mazime dönüyorum ve görüyorum ki umduğumdan daha az gencim, Hatırlamak geriye bak- mak demektir, halbuki hep ileriye bakmak ne iyi idi. Yalnızlığı unutmuş olduğum için sıkılıyorum: asker ocağını ,arkadaşla- rı, Bursanın tek barını düşünüyorum, Fakat büyük anamın cenaze törenine gidiyorum; ve cenaze töreni evlenme töreni değildir: ona göre bir tavır ta- kınmalıyım. Ancak, bir angarye farzettiğim bu törene niçin gidiyorum? Vagon koridorunda herkesin bir (Sonu var) d S X0i

Bu sayıdan diğer sayfalar: