nese PN SERVETİFÜNUN No.1915—230 NA an ilaç, Nem Yazan: i Andre Gide i DOSTOLEVSKY) 725 i Tercüme eden: o >. Km İn ter Lİ selesi dei Bir garplı. haysiyeti fazilet zannettiği için bir Rus'un bu tevazuunu kulaylıkla anlıyamaz. Bu hassa her Rus'un ruhunun derinliklerinde mevcuttur. Dos- tolevsky eline geçen parayı hemen sarfederdi. Elli yaşında bile yazdığı mektuplarda: «Bütün ömrüm oldukça para için çalışdam, mütemadiyen ihtiyaç içinde idim. Şimdi her vakitten ziyade.» Hep, borç, kumar, intizameızlık, ölçüsüzlük ve müthiş, fıtri bir cömertlik. Yalnız eserini düşünerek, hiç para kaygusu olms- dan, tapkı, Tolstoi, Tourgueniev, Gonteharov gibi ra- hat yazmak istiyor. Hiç olmaz ise bir eşerinin serbest yasılmasını, taba yetiştirilmek için yazılmamasını istiyor. mektuplarında hep: «Korkarım ki yetiştire- miyeceğim, gecikmiş olacağım, acele ile işi bozmak istemiyorum. Vakıa pilân iyi düşünülmüş ve hazır- lanmıştır. Fakat acele ile romanı bozabilirim» diyor. Ayni zamanda hem eseri vadesinde bitirmek, hem de mükemmel yazmak istiyor ve muvaffakda oluyordu: Hayatının sonuna doğru: «Bütün ömrüm oldukça sözümü tuttum, yazılarımı zamanında yetiştirdim bir defa bile geri kalmadım, Hiç bir vakit yalnız para için yazmadım. Ne de verdiğim sözü tutmak için. Hiç bir vakit mevzuu para için tehayyül etmedim. Hep evvelce aklımda hazırladığım, yazmasını istedi- ğim, yazmasını lüzumlu bulduğum romanları sattım.» Diyor. Daha yirmi dört yaşında iken bile: «Yemin ettim, ihtiyacın son merhalesine bile gelsem, kendi- mi tutacağım ve ısmarlama yazı yazmıyacağım, Si- parış öldürür, siparış her seyi kaybeder. Eserimin her birinin kendiliğinden iyi olmasını isterim.» Diye ya- zıyordu. Sonuna kadar sözünü duttu. En büyük arzusu, kaygusu rahat ve yavaş yaz- maktı: «Romanımı bir senede yazabilsem, iki üç ayda tashihine, tebyizine sarfedebilsem.» Diyor. Belki bu bir kuruntudur. Daha çok vakit sarfile acaba daha fazla ne elde edebilecekti 1 Daha ne istiyordu * Belki daha büyük bir sadelik, teferruatın daha iyi teselsülü... Şim- diki hellerile, en iyi eserleri, hemen her kısımlarında okadar kat'i ve serih bir noktaya varıyorlarki onun üstüne çıkmak güçlükle düşünülebilir. Bu mükemme- liyete varmak için ne kadar çalışmak lâzım geldi: «Yalnız ilham yerleri birden gelir, fakat, öteki taraf- ları pek zahmetli bir saiyin neticesidir.» Kardeşine yazıyor : «Muhakkak sen ilham ile çalışmayı birbiri- ne karıştırıyorann. İlham, ekseriya olduğu gibi, tab- lonun veyahut ruh hareketlerinin birden halk edil- mesidir. Meselâ bana ilham gelince hemen bir sah- neyi kâğıt üzerine geçiririm ve buna memnun olu- rum. Çalışmak ise, aylarca, bir sene o ilham üzerin- de oğraşmak demektir ve zahnedersem netice daha iyi oluyor. Tabii esası, iş ilhamın gelmesindedir. On- suz hiç birşey yapılamaz.» Les Possedös ünvanlı romanından bahsederken : «Bu kitabı hazırlanmış mütalea edilmiş zannediyor- dum ve ona memnuniyetle yüksekten bakıyordum. fakat, hakiki ilham ondan sonra geldi. Hemen bu yeni eseri sevdim, iki elimle yakaladım ve eskiden yazdıklarımı âildim. Bütün bir sene yırtmaktan ve değiştirmekten başka birşey yapmadım. Pilânımı hiç olmazsa on defa tebdil ettim, hatta bütün bir kısmı- nı yeniden yazdım. zamanında yetiştirmek, vade kor- kusu olmasa idi, belki daha iyi birşey meydana ge- lecekti.» Üstadın bu tesiri, bu ümidi her kitabı için ayni tekerrür eder, Çok çalışıyor, acele ediyor, yoruluyor, başı sersem oluyor. İyi havalardan istifade edemiyor, dışarıya çıkmıyor. Romanlarındaki fikirlerin kıymeti hakkında imanı kavidir fakat, çalışırken müşkülpesent oluyor sonra- de gayri memnun. Son ve en büyük romanı olan «Karamazov biraderler» den bahsederken : «Bunun kadar yeni, tamam ve orijinal bir şeye nadiren ma- lik oldum. kibirsiz söyliyebilirim. Çünkü mevzudan değil yalnız &klımın içine giren fikirden bahsediyo- rum. Yoksa sureti tahrirden değil, Yazı Allaba ait- tir. Çok defa olduğu gibi bozabilirim.» «Yazdığım ne kadar fena ve adi de olsa romanın fikri ve ona hasrettiğim â&ai bana aittir. Bedbaht bana ki müelli- fiyim ve bunlar dünyada en aziz şeylerimdir.» Her yeni romanına başlar iken: «Artık ciddi birşey yaz- mak zamanı geldi.» Diye eskilerini beğenmemezlik ediyor. Hayatının son senesinde yazdığı bir mektupta: «Biliyorum ki muharrir olarak pekçok kusurum var- dır. Çünkü Dostoleveaky'den memnun olmiyanların birincisiyim. bazı şahsi ve deruni imtihan dakikala- rımda teessüfle görüyorüm ki istediğim ve yapabile- ceğim şeyin yüzde yirmisini bile ifade edemedim. Beni kurtaran alışılmış ümittir: «Birgün Allah bana- okadar kuvvet ve ilham gönderecektir ki onlar ile daha fazla kendimi, fantezimde mevcut bütün şeyleri ifade edebileceğim.» Balzac'den, onun nefsine itimadından, ali cenap noksanlarından ne kadar uzaktayız. Aceba Flaubert bile kendine karşı bu kadar müşkülpesent mi idif Bu kadar mücadele ettimi, fazla ve Aykırı çalıştımı, hissettimi * zannetmem. Onun arzu ve ihtımamı sırf edebidir. O da tafzı mesaisi ve edebi müşkülpesentliğinden, kendini meth etmeden, iftiharla bahsediyor. «Onun de mektupları» bin ilk safında bu var. <Flaubert edebi mesaiden madesını hayatından sildi. -— Devamı vür — AHMET İHSAN Matbaası Limited a "