—- ağ Na e aç zan maş Şİ ee EU en Mk EE am 42 bazı kere de v okunurdu. Yenin ii, u, ü, y sesleri verdiği olurdu. Sadasız harflerde de Arap al- fabesinin Türk diline (uymadığı besbelli idi. Zel, dat, zı, ayın, hem- je, se harfleri Türk talâffuzun- olmıyan sesler gösterirdi. n t siiçin iki harf (te, z si için dört harf 71) kullanılırdı. Buna karşı Türk- çenina,e,o,u,ö,ü,i,ı, sadal/” harflerile ğ yarım sadalısı hiç bir şekille gösterilemez, ince k, ince &. y ye yakın g, sağır ve genizden söylenir n sesleri bir tek harfle (kef) yazılırdı. 37 harften şekilce biribirine X benziyen ve yalnız noktalarla ay- rılanlar 23 e varırdı. Bunlardan iki takım (be, pe, te, se grupu i- le cim, çim, ha, hr grupu) dörder harfli; bir grup (rt, ze, je) üç harf Ji, beş grup (dal - zel, sin - şin, sat - dat, tı - zı, ayın - gayın) iki- şer harfiiydi. Hülâsa, okuyup yazma aleti olan alfabemiz bu işe yaramıyordu. Bu- nu ıslah etmek,dile uyar bir kılığa sokmak için yüz yıla yakın zaman sarfedilen emekler de boşa gitmiş- ti. Vav lara, keflere işaretler koy- mak, sadalıları fazla kullanmak yolundaki teşebbüslerden - hiç bir Şey çıkmamıştı. İmlâ güçlükleri yıl İarla okumuş adamları bile yıldı- rıyordu. Bir kelimenin ha ile mi, hi ile mi yazılacağını en bilginler bile zor kestiriyordu. Medeniyete doğru atılan, yepyeni bir millet halinde dilıyanın önüne çıkan Cümhuriyetçi Türklere yeni bir alfabe, kolay, o medeni, temiz bir yazı lâzımdı. İşte 1928 yılında BÜYÜK GA- Zİ bu benzersiz (o inkılâbı Büşardı. B. M. M. daha 1925 yı- İında takvimi de değiştirmiş, 1341 yılmdan sonra yılı 1926 sayısile al- mıştı. 1928 de eski rakkamlarıda attı, Bütün dünyanın o kullandığı rakkamları aldı. Bu kanun müza- keresi esnasında harfler meselesi de ortaya atıldı. Gazeteler bir za- mandanberi bu işle uğraşmaya baş Tamışlardı. “Milliyet, başka arka- daşları arasında en önde olarak bu büyük mücadelede çalışmış ol- mayı kendi tavihinde — bir iftihar sayar. Matbuatın ve Meclisin tercüman olduğu fikir cereyanını benimse- miş Maarif Vekâleti bir encümen İvirdu. İşi teknik bakımmdan tet- kik ettirmeğe başladı. Ortaya bir çok teklifler kondu. Bu sırada İstanbulu şereflendir- mis olan ULU TÜRKİNKL LAPÇISI 9 Ağustos 1928 akşamı C. H. F. sınm Sarayburnu parkındaki yaptığı müsamerede bir nutuk söy- ledi. Bu nutuk, Harf inkılâbının ilâ ni; Dil inkılâbımızın da temel dire- didirr * * Ehtesi gününden başlıyarak bü- tün Türkiyede tarihi şaşırtan bir will atılış görüldü. Milli Türk or- dusunun büyük © Başkumandanı, “Türkiye Cümhuriyetinin Başreisi, bu defa da Türk milletinin Başmu- allimi oldu. Vekillerden kundura | Boyacılarma, profesörlerden o ha- mallara kadar (o herkes yeni Türk harflerile okuma yazma öğrenme- ğe koyuldular. Dünyanın hayretten faltaşı gibi açılmış gözleri önünde (o Osmanlı imparatorlarının debdebelerine yu- va olmuş olan Dolmabahçe sarayı bir dershaneye oçevrildi. (BÜ- YÜK Şef)in şeref | verici em- rile bu satırları yazan değersiz mu-| allim, Süfera kabul gün- İerce konferanslar (o vererek, yeni harflerin kolaylıklarını, iyliklerini tanıtmağa başladı. Yirmi gün sü- ren bu hararetli faaliyetten sonra, 29 ağustos 1928 de (mebusların, profesörlerin, bilginlerin, gazete cilerin, ediplerin, fikir ve kalem a- damlarımın toplandıkları bir kurul- tay, GAZİ'nin reisliği altında, ye- mi Türk harflerinin kabulüne — rar verdi. Türklerin şanlı BAŞMUALLIMI Tekirdağında, Bursada, da dolaştı. Milleti okuttu, liken etti. Onun şerefli BAŞVEKİLİ Ma. latyaya kadar muallim olarak git- ti. B.M.M. de açılır açılmaz yeni Türk harflerinin kabulü kanununu tasdik etti. Harf inkılâbı, o dünyanm inan- piyan gözleri önünde, Türk mille- tini birdenbire yükseklere çıkaran büyük bir hamle olmuştur. Bunun verdiği neticeler, kültür yolunda ileri atılışlarımızın en parlak mah- sulleri olarak sayılabilir. Millet mektepleri ve okuma seferberliği Yeni harflerin ilk mahsulü,halkın sevgisine düşmesi m e sele meri edenlere umumi dersler verilmeğe başladı. e BUYÜKREİS'in emrile gene bu satırları yazan, C.H.F.nın Beyoğlu merkezinde Erkek Mual- lim mektebinde umumi konferans-| lar verdi, Radyo ile bu konferans. | ları daha fazla yaymaya çalıştı. Bunlar, sadece . bir başlangıçlı. Halk dershaneleri, daha sonra resmen açılan millet mektepleri tahsil çağında olmıyan cağ halka okuma yazma öğ çin çalışmağa başladı. 1927 al da Türkiyede 14 milyon nüfus i- çinde ilk mekteplere gidenler ha- riç olarak 685040 okur yazar vardı. Bu da ancak yüzde 5 demekti. 1932 de 17 milyon nüfus içinde gene ilk mekteplere gidenler hariç olarak okur yazarlar 2,013,255 e vardı. O kur yazarlar sayısı 4 katına, nispe- tide 2,5 katına varmış demekti. Hesabın dışında tutulan mektep- ileri de katalım: 1932 de mektepliler 349,580 den 1923 7 ibaret iken 1931 - 1932 ders yılın- da 5093;593 e varmıştır. Bunlarla birlikte okuryazarlar sayısı 2 mil- yon 606,848 olur, Henüz istatistik- leri çikmıyan 1932 - 1933 ders yılı- nın mahsulleri de ayni nispet ü- zerine ilâve olunursa Türkiyenin bugünkü 17,500/009 nüfusu içinde: Mektepli 625,000 Okur yazar 2,500,900 3,125,000 olarak: okur yazar insan sayıla- bilir ki bu da yüzde 20 demektir. Yüzde 7 den yüzde 20 ye bu yük- seliş, Harf inkılâbımın henüz bir kaç senelik bir mahsulü demektir. Bu da henüz bir ape , lerisi daha tli gidilerek mülle- tin yüzde yüzünü okur yazarlaş- tırmak hedefine © doğru bir atılış halinde gösterecektir. Yetişkin halkı okutma yollarının |daha esaslı bir yolda tatbikidilin de süzgeçlen şeçerek halkçı bir kılı- ğa konulması, hele şaşırtıcı yaban- cı ıstılahlar yerine türkçe ıstılahlar almması, tahsile yepyeni ve pek büyük bir ileri atılış verecektir. Öz Türkçenin ceğer tulması Harf inkılâbının ikinci mahsulü mektep kitaplarında ve bütün ya- zılarda türkçeye değer (o vermesi olmuştur. Gramerlerden Türk ço- cuğunu şaşırtan Arap ve Acem di lerinden almma kaide kaldırılmış, yazılarda arapça ve farsça sözler azalmağa, hele (arapça cemiler, tesniyeler,müennesler,farıça terkip ler hiç görünmemeğe başlamıştır. Daha bir çeyrek asır önceye kadar bütün güzelliği bu sözler, bu! terkipler yapar zannı yaşıyan mem leketimizde de öz dile doğru bu a- tılış, kendi başma, bir büyük inki- lâp demekti. Yeniden bir takım azalarla kuv- yetlendirilmiş Dil sncümeni, yeni bir Türkçe lügat, Türk dilinin ken- di üremelerini ve kuralları gös- terir yeni bir gramer, Türkçe - Fran sızca bir tercüme kamusü ve Türk- çe ilim ıstılahları vücuda getirmek üzere bir program çizerek çalışma- şa başladı. 1929, 1930 yıllarında malissilerini ortaya koymağa va- kit bulamadan, 1931 yarısında tah- sisatı kesildiği için dağıldı. Bununla beraber, mekteplerden Arabi ve Farisi derselerinin kaldı- rılması, gramerden Arabi ve Farisi kaidelerinin çıkarılması, yeni nes -| lin ruhunu öz tükçeye çevirmişti. | BUYUK GAZİ, dil üzerine çalış | malar işini de böyle yarım bırak. madı. 1932 de dil kurultayı ile ye- ni bir atılış kendini / gösterdi ki bundan da biraz aşağıda bahsede- ceğiz. Yazma ve basmanın makineleşmesi Harf inkılâbının üçüncü neticesi de yazma ve basma işlerinin ma- kineleşmesidir. Teknik medeniye- tin en açık vasıflarından biri, her şeyi makineleştirmektir. Arap harf İerile yazımızı matbaa ve yazı ma- kinesi tekniğine sokmak dünyanın en zor, en ağır işlerinden biri ol- muştur. İlk matbaayı keşfinden ta- koyabilmiştik. Tanzimattan sonra matbaacılık, yalnız devletin bir te-! şebbüsü olmaktan çıkıp ta, fertler | de matbaa tesisine başlayınca harf | kalıplarını dökmek, havalarını yin etmek yolunda bit çok gü ler çekilmişti. Şinasinin, Ebuzzi; Tevfik Beyin, en sonra Ahmet İh- san Beyin himmetlerile nefasete | İ doğru yol alan matbaalarımız bir | türlü kolaylaşamıyor, makinele- şemiyordu. Her atılan adım, harf | kasalarını çoğaltıyor, mürettiplerin gözlerini bozacak, kargacık bur; cık bir kargaşalık yaratıyordu. Öy- le ki ber m; iban mürettibinin önün rı herke bir Kaos halinde duru- , musahhihler, Türk kez hayatın her safhası için - bitiyordu. Matbaaların aldığı geniş nefesi yazı makinecileri de aldılar. Pek çok zahmetle, uzun denemelerden sonra yayılabilen Arap harflerile yazı makinesi o kadar karışık, o kadar zevksiz, o kadar kullanması güç bir halde idi ki hemen kimse- nin makine ile yazmağa rağbet etti | ği yoktu. Halbuki yeni Türk harf- leri dünya yazı makineleri klâvye- sine kolaylıkla uyuyordu. Bu harf- lerin kabulünden sonra yazı maki- neleri ve daktiloluk memleketin değerli bir işi halini | aldı. birçok memleket çocukları bu yüzden ha- yatını kazanmağa başladı. Bu klâviye biraz sonra matbaa- ! lara geçti. | Entertype, Linotype roakineleri, matbaa mürettipliğini de bir daktiloluk haline (getirdi. Artık kasalar birer süs, yalnız ser- levha ve tezyin yazılarında işe ya- rar bir fazla alet halini aldı. O ka- saların önünde siri yora yora uğraşan müre! medeni bir Eki aaa rini p— 020 mm yam mem ve mürettipler önünde gözlerini ve sıh hatlarını kaybederdi.. MİLLİYET PAZAR 29 TEŞRİNİEVVEL 1933 | di iç milletin yazı diz: rine yaraşır bir necabetle makine klâviyeleri- nin başma geçtiler. Matbaalara 1929 yılı | başında giren yeni harflerin dört yıl için- ki | de yarattığı yenilik, kolaylık, gü- zellik ve medenilik, gazetelerimi- zin, mecmualarımızın, mızın bugünkü sevimli yaratmıştır. Artık bütün medeni dünyanın usullerile makineleşen matbaalar, matbuat âlemini yeni bir inkişafa doğru götürmek için bütün teknik vasıtaları elde etmiş- tir. Bunun daha ileriye doğru atıl- ması bir zaman işidir. Okuma yaz- ma sahası şimdikinden daha geniş nispetlerle açıldıkça bu inkişaf ta kendi kendine ortaya çıkacaktır. On yıllık matbuat hayatımız Cümhuriyet, kendi matbuatını - yalnız. makine bakımından değil, öz ve iç bakımından da — gene ken- di yaratmıştır. Cümhuriyetin | ilânı buk ve mevsimsiz, bulmağa müte- mayildi. Az önce “Hakimiyet mille demek cümhuriyet demek- tir.” diyenler bile. T.B.M.nin bu ka rarını birdenbire verilmiş saymağa kalkmışlardı. Matbuat bu geri kalışının sebe- bi, Ankarada başlıyan ve açılan geniş ileri hareketin, başlı merke- zi ida olan matbuatça he- nüz iyice anlaşılmamış olması idi, | O zamanm gazetelerini okuyanlar ve gün gün yazılan yazıları biri- #e başlayınca, gene gazetenin dili uzlaşamamazlık, bir alışkanlıklarını Böyle bir zürarenin bütün bul görmüştü. Fakat çelik bir elle ! idarş edilen Türk © Cürshuriyeti, | ne matbuatın gürültüsünden, ne de muhalefetin yaratmağa çalıştığı başka harketlerden (o yıldı. Türk milletinin tek kurtuluş yolu olduğu na candan inandığı yolda her enge taşan bazan şiddetli olmak lâzımgeldiği- zamanlar bunda da tereddüt göster medi. İşte bu yılmaz çalışma, nihayet Cümhuriyet matbuatımı doğurdu. Cümhuriyetin o kurmak istediği yeni cemiyet nizamı yerleşmeğe ğı gün, eski ruhta kalmış- gazeteler, artık Türk okurunun ara dığmı vermekten âciz olduklarını hissettiler. Kendiliğinden bir seçil- me ile yeni rotaya uyanlar iş başım da İs uyamıyanlar uzaklaştı. Bu kendiliğinden seçilme gidişi hâlâ sürüp gidiyor. o Eğer bugün henüz ayaklarını tutan, bir takım kanun tedbirleri ortada duruyorlar, bunu daha çok büyük inkılâbı ilk gününden iyice kavrı yamamış, içimize ilkinde de, son- ralarda da karışmak istiyen serseri ruhlu vatansızlara karşı kendi i İ mizde müdafaa tertipleri alma! olmamıza atfetmek gerektir. Türk Cümhuriyeti o hükümeti, Osmanlı İmparatorluğunda hemen hiç benzeri görülmemiş bir karak- tere maliktir: Belki tehlike gördü. ğü yerde derhal en sıkı tedbirleri alır; fakat tehlike azaldığı zaman o da — âdeta otomatik bir gidiş | iş ! bir ruh ta vermiştir. Yeni dil, eski Yeni Türk harflerile bir matbaanın harfleri 70 şekille mürettiplerin işini kolaylaştırmıştır. le — o tedbirleri gevşetir. İmpara- torluk ise, hattâ meşrutiyet devir- lerinde bile, bir tazyik tedbiri al- dıktan sonra, artık mecbur olma- dan ondan vaz geçemezdi. Cümhuriyet hükümetinin bu yük sek görüşü, matbuatımızın yarını için en büyük ümit kapısıdır. Ça- buk bir yürüyüşle yeni (o Türkiye ruhunu benimsemiş olan matbua- ımız, kendi iç temizliğini kuvvet- lendirdikçe, daha geniş ufukları önünde açılmış görecektir.Bunun en büyük delili, daha ( şimdiden, bir çok tazyik tedbirlerinin sadece kâ- ğıt üzerinde kalmış olmasıdır. Yeni harfler, Cümhuriyet mat- buatını medenileştirmek, makine- leştirmekle kalmamış, onlara yeni şahsi münakaşacılık ruhunu bütün bütün öldürecek, Cümhuriyet mat- buatı da yeni yazısı, yeni dili, ye- ni ruhu ile, medeni dünaynın mat- buatı arasında Türklüğe (© yaraşır yüksek yeri tutacaktır. Bu ümidin parıltıları şimdiden ufukta kendi- ni göstermektedir. Burada matbualtımızın on yıllık tarihini adım adım kovalamak, bu yazının programı dışındadır. Yal- nız yeni harflerin umumi neticele- rini araşlırırken, mâtbuat üzerin- deki bu görüşleri de tespite mec- bur kaldık. Matbuatın ikinci zümresi demek olan kitaplardan başka bir sütün- d ilmektedir. Yal daya haberdeki ak 3 gerektir ki Cümhuriyet “kitapları, yeni harflerden önce ve sonra olar- 1933 225 rak iki ayrı kısımda görülmelidir. Fikre, edebiyata, tarihe, hülâsa türe yarar yazıların hepsinde y. barflerin verdi i kılâbmdan sonra pek açık görün. mektedir. On yıllık denemelerden sonra, artık bunu açık olarak söyliyebili- riz: — Başımızı örtecek şeyi değiş- tirmekten ne çıkar? Asıl başın içi- ni değiştirmeli! Diyenler, pek büyük bir gerçeği inkâr ederek, (görünüşte parlak ve doğru, fakat içte kötü ve aldatı- <ı bir safsata yapmışlardır. Başımızdan fesi, sarığı, yüzü- izden peçeyi atmadan kafamızın taassuptan,geri düşüncelerden, ! yalan inanlardan kurtaramadığı- mız gibi, yazımızdan Arap harfini atmadan da düşüncemizi gerilik- ten, an'anelere bağlılıktan kurta- ramadık, i Kökleşmiş bir şekil, kendi âl- tında © Yİ ba bir ruh saklar. ! O ruhu ezmek için ilk Oönceonu belirten ve yaşatan şekli ortadan kaldırmalıdır. Yeni , harfler ve ye- ni dil, işte inkılâbı bu cepheden i- leri götüren kudretli âmiller olmuş- Mar. Bugünün rae ve 5 cılığında görülen yarım durgunlu- ; “birşeydir. Bü-! İseğrişerz geleni yapıyorlar ve da ada lardır. Türkiye Cümhuriyetinde tahsil inkişafı Cümhuriyet, daha kurulurken — hattâ daha kurulma hazırlıkları devresinde — şu ana düşünceyi klar vuz edinmişti : Milli Türkiye devleti, Türk mil- letizin bilgisine dayanır ! Bu ana düşünce, on yıllık Cüm- huriyet hayatının © bütün Maarif hareketlerinin temeltaşıdır. Cüm- huriyet, mektep yaparken, müze açarken, kitap basarken, yetişkin halki okuturken gençliğe spor ham leleri verirken, hep bilgi” bir ye- On yılın bu yolda verdiği yemiş- ler nelerdir? Bunları asağıdaki cetvelde top- lıyoruz: Talebe sayısı: | 1923-24 1931-32 İlkmektepler 336,061 542,136 o 5,905 30,316 1241 6,840 ecri mekteplerinde 931 4,155 Muallim ,, 2,528 5,293 Yüksek mektepler- de ve Üniversitede Hepsi 349,580 593,593 Son ders yılının istatistik rakam- ları elimizde yoktur. Fakat bu se- kiz yıllık. -aheemrarın gösterdiği artma nispeti muhafaza ödilerele bir tahmin yapılabilir. O Böylebir tahminin verdiği neticelere göre, .Cümhuriyet hükümeti kendi tes- 2914 4,853 lim aldığı talebe (sayısını şöyle arttırmıştır: İlkmektep talebesi Z katına Ortamektep talebesi (o 7 katına Lise talebesi 6 katına Meslek © mektebi 5 katına Muallim mektebi 3 katına Yüksek mektep ve Üniversite 2 katına çıkmıştır. Vasati olarak Türkiye- de tahsil 10 yılda 2 kat artmış de- mektir. Türkiye Nufusu 17,5 milyon ol- duğuna göre, tahsil çağında bulu- nanlar, bunun yüzde 10 nu tutar- sa, bu yıl artık tahsil o çağındaki gençlerin yüzde 40 ını mektep- lerimize yerleştirmiş bulunuyoruz denilebilir. Mektep talebesi dışında kalan yetişkin halk arasında oda, okur yazarlar sayısı 1932 de 2 milyonu aştığma göre bu yıl o herhalde 2 buçuk milyona varmıştır. 22 ile 45 yaş arasındaki nüfus miktarına gö- re bunun nispeti de yüzde 35 ka- dar tutar, Demek oluyor ki, oku- ma yazma bilmiyenlerin kırk beşi- ni aşmış olanları hesaba konulmaz- sa Türkiyede okur yazarlık boyuna artmaktadır ve bir soy değişince o- kuryazarlar nispeti umumi nüfu- sun yüzde 40 - 50 sine doğru yak- laşmış olacaktır, Bu söylediklerimiz, tahsilin sa- yica olan artışıdır. Bir de buna tahsilin münâca olan artışmı ilâve- lerinde Türk kültürü tam milli bir mia iie i, Tü ii medeni bilgileri vi Türk dili ve ede biyatı, rastgele bir ( tercüme veya benzetme değil, ae Dr milli kaynaklardan kendi ğımız araştırmaların doğa liği bilgilerdir. Buna karşı | teknik o- kutmalarda, en medeni © yerlerin en ileri okutuşlarınm — benzeri ol. muştur. On yıldanberi (o yapılan derin raştırmalarla mektep ders prog- ğa gelince, bu MER a bir gey değildir.) Okuma yazi “tahsilin aldığı | çabuk ileri atılış, kısa bir zamanda, bu durgunluğu eskisinden çi par « lak bir bollukla rı boyuna daha iyiye doğru götürülmektedir. Burada erek diye gözönünde (tutulan im medeni- yette, iye e ileri o milletlere piri mz de o özleşmek ve millileşmektir. Tahsili özene NEM yla