genç cengâverler, kendilerini bekliyen akıbeti, sefere çıkmaz- dan evvcl, ondan sorarlardı. Gerçi o vakittenberi çok putlar yıkıldı, çok ilâhlar öldü. O za- manla bu zaman arasında uzun skolâstik geceleriyle alacalı insaniyet yılları ve inkârın başdöndürücü tepeleri ve korkunç tahlil uçurumları birbirleriyle çatışmış duruyor. Lâkin, 1933 yılında, insanlar, eski gildanlılardan daha az mistik ve tarihten önceki mahlüktan daha az urasacı değildir. O zamankilerin kendi elleriyle yaptıkları putlara tapışsları gibi bu devirdekiler de kendi hünerleriyle boyayıp süsledikleri ve makinelerle kımıldatıp oynattıkları (yarı - kukla - kadınlara) yıldız adını vermekte ve dini bir cezbe ile bunlar önünde iğil- mektedirler. © Hiç şüphesiz Marlöne, Sorel piyesinde bir san'atkâr olmaktan uzaktır. Şöhretini yapan şeyler arasında kendi şuurunun, kendi zekâsmın ve hatta kendi istidadının başlı başma bir rol oynadı- gini da tahmin ctmek güçlür. Sinema sanatında rejisör denile nin ne esaslı, ne büyük, ne yaratıcı bir vazife gördüğüne de va- kıfız. Bütün yıldızların hareket kanunlarını bu esrarengiz adam tayin eder. Onlara dilediği parıltıyı veya cazibeyi o verir. Lü- sifer gibi hüküm sürdüğü sinema gökünden, bu yıldızları, nice insan yıgınlarının talihine ve gönlüne hâkim kılan odur. Bütün aStars lar makineye ruh ve donmuş unsurlara ihtiras vermek kudretini ondan alır. Metropolis Filmindeki makine âlimi, işte, budur ve icat ettizği makine . kadın işte bunlardır. Cöcil Sorel gecesinde Marlöne Dietrich sahneye çıkacaktı. Ve benim gibi bir çok seyirciler de en çok bunu görmeğe gitmişti. Lâkin, son dakikada, Camedie Française memurlarından biri çı- kıp halka şu kara haberi verdi. «— Marlöne Dietrich sahneye çıkamıyacaktır, Çünkü filim şir- ketleriyle mukaveleleri buna mânidir. Ve bütün sal «Mavi Melek» teki proefsör Unrat gibi inlemeğe başladı. Hollyvood'daki esrarengiz adamın yıldız üzerindeki tesi- ri, buraya, bu kadim kültür ocağına kadar hükmünü — sürüyor demekti. Parisin cihanda hâlâ bir mana ifade ettiğine kani, bir eski Fransızlık hayranı bana dedi ki: «Kültür Parisini Sen nehri- 27