mangalın dışatı çıkardı. İçini çekerek: Böyle bir hastalığın bir ilacı olsun yok mu? diyordu. O böyle ıstı- rap çekerken insan kollarını kavuşturup seyretmeğe mi mahküm?. yapamıyorum... Evi süpürdü, Kapıyı açtı ve çamur- lu traçanın önünde süpürgenin sapına dayanıp, yüzünü kamçılıyan yağmura rağmen bir müddet uzaklara bakıp kaldı. Ormanın ağaçları, yağmurun altında parlıyordu. Tavuklar düvarin yanına sığınıyorlardı. Köpekler silkinip sularını etrafa sıçratıyorlardı Havada bir tek kuş bile yoktu; sanki geceki fırtına onların o hepsini oo öldür müştü, Kendilerine sığıncak bir yer arıyan tayuklarla köpekler içeri girdiler, Romana onları mutfağa aldı; 'Ta- vukların önüne misir, köpeklerin önüne ekmek kırıntısı döktü. Kendisine kah- ve pişirmek için su ısıttı, Bir an, içeriden Thome'nin çağır- dığını zannedip durdu. T. epenin üze- rinde bir keçi meliyor, köpekler ek- meklerini o birbirlerine kaptırmamak için hırlaşıyorlardı. — Rahat dur, Bocca negra! Eline kahve diğirmenini aldı, fa- kat gene bir ses çıkacak mı diye ku- lağı hep içeride idi. Birdenbire kalktı, yavaş yavaş yatağın başına gitti. Tho- me, üzerine yığılan yorganların altında camit o yatıyordu, Romana yanına kadar gidip seslendi; — Thome! Beni çağırdınız mı? Natile bekledi; erkeğinin vücudu gerilmiş, soğumuştu. Romana omuzla- nnı silkerek çıkı. Bu sef r buhran eskisinden daha ağıra benziyordu... Su şişelerde Kaynıyor. fakat bir tesir yağli Allah ne Bir şey emretti ise 0 olur! diyin | Ben elimden geleni yapımı. ününü bu helecanlı intizarla ge- çirdi. En ufak bir gürültü duyunca hemen içeri koşup Thome'yi yoklu yordu. Gece olunca yatağın ayak ucu- na bir hasır yayıp uzandı, uyudu; fakat gene ikide bir uyanıp bakıyordu. Hatta bir keresinde sıçrıyarak uyandı ve *Ne var?» diye sordu; fakat Tho- me gene sabahki halinde idi. Şafak söktü. Güneşin şuleleri, Göğe bir tavan çeken ağır bulutları deldi; kuşlar meydana çıkıp ötüştül sanki yıkanmış mavi bir taze ot yeşil li İ Hâla uyanm güneş var, belki |biraz iyile Ü ün de öylece geçi: Roma gene Su isitip ayaklarına, kaburg rının yanına koydu. Fakat artık sabır- sızlanış ordu; birkaç defa İ Me kadar da uzadı! seler yalnız bir gün sürmüş da hemen iyileşiverdi idil N Evin bir işi Geçen sonra çin bahçeye Sikacıle Thomâ uyandığı zaman hemen sesini duyabilsin diye W ara gitmiyordu. Dört gün geçti; ahleyin Roma. na odaya girdiği Zaman 'Thome Sı hyra'nın vücudunda bir ter hissetti. Hayretle onun ellerini tuttu, baktı. — Bu da ne? terlemişe ben Bu muhakkak ter! kim bilir, belki de artık uyanacaktır! İnşallah bu ter bir hayır alâmetidir! O günlerde kaya iyi gittiğinden Romana, damarlarda donmuş kann zülmesini ve kuvvetlerinin üyah- masını güneşin tesirinden bildi. Sevin- di ve ihtimamını bir kat daha artırdı. Fakat Romana'nın emin olmasına rağmen Thome Sahyra uyanmadı. ve O gene hiç bir hareket yapmadan pe- ce yıldızlandı, Romana yattı; tesbihini aldı ve N line bakarak duaya başladı; fakat tem o esrada burnuna bir koku geldi: Acip, ekşimiş bir şey kokusu. Burada bir çürük - kokusu Bu da ne? Gene Bocca neğra'nın isi- dir; muhakkak bir tarafta Dir hayvan ölüsü bulup buraya kadar wetirdi! I ının b diz ll ara yatağın her taralı Şokla, hâla köpekten bili yordu. Romana çeti ama başına kadar Bu köpeplerin edepsizliği Insan böyle bir koku için- de uyuya bilir m? Hele sabah ölsün da siz körürsünüz! Kalktı, eline lambayı aldı, her ye- re baktı, her yeri araştırdı. Muayene etmedik bir köşe bırakmadı ama gi birşey bulamadı. Hasırının üzerine ayakta durarak ettafı kokladı ve: ki Burada, dedi. Ah! şeytanlar! Gene yattı ve ancak sabaha doğ HAYAT,I), ru uyuyabildi. Uyanır uyanmaz kalkıp pencereleri Kapıları açtı; o sıcak ZİYA dalgaları girdi. mai Thomü Sahra'nın önünde diz çöktü; şimdi onu daha iyi görüyordu; birdenbire hayretle lerini açtı, Thomö'nin yü. zü hemen hemen tamamile simsiyah olmüştu: m tun delikleri kenişlemiş ağzından da köpük akıyordu; pöz kapaklarında ağır sakızı renginde bir su belirmişti; bütün çehresinden bir su sızıyordu, Romana tereddüt ediyor- du; erkeğinin gömleğini çözdü, çökük ğsün“, çıkık kaburga kemiklerini, şişkin Karnını, üzerinde mor mor par- çalar beliren vücudunu gö'dü. Bir ülay da sinek gelivor, kaçışıyar, gene geliyorlardı; sanki Romana'nın elinden bu vücüdu almağa çalışıyordı. Roma- na onları koğdu ve ıstırapla ellerini sıkarak dehşer | içinde söylenmeğe başladı: Bu da nasıl oluyor” Aik ben bil Şey anlamıyorum! Bu kadar fena bir koku... Bu renk, bütün vücudunu kaplıyan bu soğukluk, ağazından akan bü su... Kalbi de artık çarpmıyor, her ŞEV inni Ne felaket! Arrık ben bir şey anlamıyorum! Gömleğin düğme- İerini tekrar ilikledi ve birdenbire bo- Buk bir sesle inledi: — Ölmüş! Ölmüş Fakat başını ee bu fikri aklın- dan deletmek ordu; kafasını © kadar hızla in attı ki beyaz saç- lart çözüldü: — Hayır! hayır! bana hep bundan bahsederdi! bana daima tenbih eder- di... Hayır. Allahıml.. Ölmedi, Bunu için şimdi ben ne yapmalı- yim? Nesi olduğunu bir türlü bilmi- Ü balde iken ben onun ya- nında nasıl yaşayacağım? Birini çağır- sam oda olmaz. kimse önun hasta- ığını bilmez, herkes öldü diyeçek! onu gömmeğe kalkacaklar. Bunu da yapmam, vadettim. yemin ettim! Bili- yorum ki nihayet uyanacak. Allah onu uyandıracak... Çıldırıvordu. kimselerin üğünü görmüş. hiç şikâvet etme- miş, hiç ıstırap duymamıştı. Fakat bu sefer vadini sonuna kadar tutması lâzımdı. z Kollarını yıkamak içinmağaraya inmişti. Eallerini serin suya batırıyor, uğuştu- ya yorum. Birçok