— Buda ne3, Bu saate bizim bahçede dolaşan bu serserinin kim olduğunu bir öğrenmek isterdim... Otların arasından çıkan bu Şey, bir hayvandı; çekine çekine yaklaştı, sonra durdu. Domuz desem değil.... Daha ziyade iri bir tavşana benziyor... Haoşt! Hayvan bu sesi duyunca, gene yaprakları hışırdatarak kaçtı. 'Uhomâ esnedi, başparmağı ile açık ağzının üzerine bir haç çıkardı, pencereyi kapadı; artk yatıp uyumağa karar vermişti. Odasında, yatağının başında bez gömleğini çıkarıyordu; fakat kö- pekler, bir şey arıyorlarmış gibi, gidip gelmeğe başladılar. Piposunu doldurup yaktı ve içerek yatağın ucuna Otur'ü: gözlerinin müphem bir bakışı vardı. Birdenbire aklına bir şey geldi, gidip dolabın bir çekmesini açtı ve içinden, meşin kınlı br biçak çıkardı. Nam- lünun iki tarafını da muayene etti, keskinliğini avucunda denedi, sonra yastığının alına koydu, soyunmadan ihayet uyku onu mağlub etmişti. öpeklerinden biri, tahtada tırnak- larını biliyerek onu uyandırdı. “Aman va Rabbi! acaba sasi kaç ?, Daha ortalık karanlıktı, Romana da hâla gözünmemişti. o Thome, yalnızlığını avutmak için bir şarkı mirıldanmağa başladı. Birdenbire, sanki tereddütle öten bir hörozun avazı işitildi; buna a — ve daha sevinçli başka bir cevap verdi. Sahyra derin bir b aldı: Artık sabah oluyordu. ihtiyarlar Kapıyı açıb köpekleri dişarı çıkardı. Üencereyi tekrar kKaparken : Çok şükür dedi. Karnı acik iiştı, bir ça vakıp mutfağa giri; fakat gene etralına şüp heli şüpheli, ürkek ürkek bakın yordu. İsle simsiyah olmuş tavan kir şlerinden sarkan iplerin ucunda kuru balıklra, jambonlar asılı idi. IDu.arlarda garıp gölgelerin oynaştığı görünüyordu. Tho- me oc gın başında diz çöktü, bir kaç odun parçası alıp ateş'edi ve üllemeğe başladı. Sönmüş küller etrafa dağıldı, altından bir gün evelki kor Mr var 5 çoğ zeldr. Thomâ ne içeri odaya geldi ve dolaşı- ii karnını doyurdu. Seheri haber Veren ED tekrar ötüştüler. Kapıyı çi ve gerinerek esnedi; yıldızların ii birer bitse söndüğü göğe bakı- yordu. ek dalga: Sis hemen yere sürtü lanıyor ve sabah rüzgârinn altında dağılıyordu; kuşlar cıvıldıyor ve nemli yapraklardan, damla damla çiy dökü- liyordu, Köpekler evin önünde dola- şıyorlardı, Thom& iraçaya çıknı, saf ve setin havayı ciğerlerine doldurdu: pembe gökte nihayet ziyanın belir- diğine seviniyordu. Dışarı çıkartılma- larını bekleyen Ooöküzler, (o bağırarak kendilerini (o hatırlatıyorlardı. 'Thom& yavaş yavaş giti, ahirin kapısını açtı ve hayvanları okşadı : Dört öküz, bir dana ve memeleri sütle dolu bir inek, keçilerle koyunlar sürü halinde çıktılar; otlaklarının yolunu bilirlerdi; koşa- rak tepeye tırmandılar, islak ve ko- kulu otun ortasında kanar gürültüsü ile uçusan kumruları kaçırdılar, 'Thom& hayvanlarını bir müddet gözleri ile takip etti; onlara bakarken içinde hüzne benzer bir şey vardı; sona gidip mısır getirdi, tavukli rını çağıdı, avuç avuç önlerine Attı. al ve altın sarısı renkler Uzak dağların tepeleri lerin altından çıkmağa başlamıştı. kırları dağılıvordu ve nibayet güneşin kursu, bir tepenin arkasından belirerek, üze bile Aydınlık süratle rinde elmas gibi çiy damlaları par- Ivan manzarayı iyice aydınlattı. ey ı kokusuna ekşi bir ot 7 Kokuğ bütün Opercer kandili ESGİN ve yattı. Güneş vatağına kadar gelip önü istiyordu. Romana geldiği zaman önün yüzü- nü vakan güneşin altnda ağır bir uykuya dalmş olduğunu gördü. Hey! Thomt! biten 'Ühomü sıçrıyarak uyandı, oturdu, kamaşan gözlerini yumdu, sönra Ro- mana'nın geld ğini görünce akşam hiç uyanmadığından şikâyet etti, artk 1a- hammülü kalmadığını söyledi. Roman ı içini çekerek Petronilla ile çok uğraş- tığını, Kadıncağızın sabaha yakın zor la doğurabildiğini anl tm. İşini bitiir bitirmez hemen koşup gelmişti, il başını dinlendirmeğe ihtiyacı vardı. 'Thom& gerinerek a.ağa kalktı; EE na bunu görünce sordu: şa ymm ae