kendilerine 7 oldaş edindikleri havvan- lanlar birer ikişer pazara götürüldü. Yalnız keçileri, tavukları ve köpekleri alakoydular. Bazan Thom çalışma hasretine Sahyra lir nevi kapılır, kalkıp bir şapka veya bir sepet örerdi. Fakat başladığı işi nadiren bitrirdi; tam çalişirken gene (ouyuşukluğu tutar, gözleri dalar giderdi, Romans artk ince işlerle uğraşamıyordu; nakışı bis- bütün bırakmıştı ve şimdi sadece dağ- larda, su kenarlarında, mağaralarda otlar toplayıp bununla ilaçlar hazırlı yordu. Boyuna inlemeleri, şikâyetleri; hallerinin sıkıntı vaşatıklarını herkese anlattığından, onu evlerine çağıranlar, ilaçlara, okuduğu dualara mukabil para verme e baş- İamışlardı. Eibet e sizede para senora! Hak verini bulmalı. çalışıp. vaktinizi sarfdiyorsunuz, mugabil bir şey kazanmalısınız. Kendisi bir şey İstemez ama veri- len parayı, hediveleri alır; artırabildi- gini de, arık oçalişamıyan, güneşin altında bavgın ve kederli oturan Tho- mü İle geçirece i sefalet ve hastalık günleri için, bir tarafa kordu. Haziran, o soğukları ve ile gelince Thome Sahvra baş'ar, dişleri birbirine çarpar, ellerini ateşe uzatıp ocak başına Olururdu. fenalaştığını. içinde lâzım, Bövle buna fırtınaları TİLtemeğe Romüna n, bacağını sürükliverek ev işlerine bakar ve günler bövle bir veknasaklık içinde geçer giderdi. dışarıda o urken arık yatağından kalkır Sahyra'nın kilelenmiş parmak'arı onun bacağını osimsıkı sikmışi, OKüçük lamba türüyordu. Kadın hemen İırld- dı ve oturup sordu; Ne oluyorsun? Fakat nın hiç kim İdanma- özleri büyümüş, ağzı açık, vü- ilmiş bir halde yat Bir gıte rü ğ 5 dan, gö ziğnün derissi tuğını, Zorla bağırmağa başladı: — Thomel.. Neniz var? 'Thome Sahyra yastığın üzerinde başını kımıldattı, halecanlı bakışları Romüna'yı aradı; bir takım anlaşılmaz sözler Kolunu ( Kaldırmağa ga nefes aldığını görünce söyledi. yeltendi bur oldu. ise de gene indirmeğe mec- Parmakları, bir tek İlüsle, yorganı çekü, Bütün vücudunü dehşet kaplıyan Romana yataktan fırladı, daha iyi görebilmek için lambayı yaktı. Odaya birdenbire fazla ziya yayılınca Tho me Sahyra, gözlerini daha fazla açtı; korku ile çırpınmağa başladı, inliyordu. Rüzgâr kapılara hücum ediyor, dışarıda cehennemi bir sürü homurtusu ile esiyordu. — Thome! Thome! 'Thome gözlerini kırpamıyor, ağ znı kapatamıyordu. İMomana, onun söyliyemediği ıstırabı, o büyük ıstırabı anlıyarak teselli için eğilip onu öptü ve şefkatle: Bırak... biliyorum İhtizar halinde imiş gibi çenesi atan Thome, ihtilaçlar içinde başını sallıyarak hâla inliyordu: — Ahn! Ahn! Bırak... Ne olduğunu Fakat arık hareketleri obatileşi- yordu; dişlerini sıktı; gözleri daima açıktı. kolları iki yarını uzanmışlı. Ona dikkatle bakan Romana kendi kendine — Aman Allahım! ne hastalık! Korktuğu kadar da varmış! Onun artık rahatlaşmış, uyuşmuş olduğunu sanıyordu; fakat Thome Sah- yra şiddetli bir ıstırapla birdenbire doğruldu, boğazından garip bir ses e sonra gene devrildi, Göz kapakları za inip kapandı. Romana ayakta ona dimdik bakiyor, hiç sesini çıkar miyar, göz yaşlarını zOr tutuyordu. Nihayet dayanamayıp. ağlamağa baş- ladı; fakat kocası bunu görmesin diye lambayı söndürdü. Yarı karanlıkta Sahyra'nın ayaklarını kaldırdı, atkısına sardı, başını doğrultup yastığa yerleş- trdi, bir kere daha baktı. Sonra içini çekerek yavaş yavaş odadan çıktı. Cedi o miyavlıyarak o dolaşıyordu: yağmur pencerelere vuruyor ve orman- rüsgürn altnda sallanan ağaçlar, geceyi bir tarraka ile dolduruyorlardı. Romana, odadan görülmiyecek bir surette diz çöküp duaya başladı: Meryem! pek sevdiği ye hürmetine, EB iz oğlunuzun onu çabuk iyileş Sonra home yalnızlıktan korkına- HAYAT, 18. ne odaya girdi, hıçkırıklarını işittirmek için yüksek sesle: Zavallı kocacığım! dedi. Inşallah varın sabaha kadar bir şev kalmaz hiç görmemiş gibi olursun! Geçecek, sabaha kadar geçecek! Benim Meryem Anamıza imanım var. Eğilip onun buz gibi alnını öptü. Dışarıda, © müthiş gece fırtınası için- de bir horos kanat çırpıp öttü O fırına gecesi geçti. Rüzgâr kırılmıştı, kırları hafif bir yağmur 18 latıyordu; uzaktaki dağlar, silik gölge hali'de züküyordu; bütün manzarada, bir dumanlı cam arkasın- dan görülüyormuş gibi bir donukluk vardı. Hava çok soğuktu. Romana, beşına oOturmuş. o yü zayıf elleri ile kapatmış i orada bir ölü gibi yatan Thomeyi düşünüyordu. Onun ayaklarına da, sın diy zaptet birer masanın nü Thome” iki tarafına da sicak su dolu şişeler koymuştu. şafların, (o yorganların arasından yalnız başı. balmumu gibi bemheyaz ve çökük yüzü görülüyor- du.. Arasıra Romana, ayak ucu yürü- yerek içeri giriyor. ona bakıyor, bir lahzs hiç kımıldanmadan duruyor ve sanki hasta sözlerini duyacakmış gibi: — Zava'lı 'Thome! diyordu. Aman Allahım, ne hastalıkmış! (em de böyle soğuk bir günde... Onu şefkatle öpüyor ve buz gibi olduğunu görünce, hararetini anlamak için elini usul usul yatağın vi icut da buz gibi idi. erin O yerlerde m sıcaklık ii ama şişkin karın, sıska bacaklar, çökük gögüs, ei ragmen, taş gibi soğuktu. Aman ya Rab i! ne kadarda şimdi ben ne yapacağım? law da ne soğuk, vağmur bir dakika bile dinmedi! Odayı ısıtmağa karar ver ğa gidip mangalı doldurdu. üzerine odun parçaları koydu, içeri getirip üflemeğe başladı. Duman odavı kap: ladı; hava teneffüs edilemeyecek bir hale geliyordu. Romana öksürerek doğruldu ve pencereyi aralık etti. Odun çıtırdadı. canlı ve neş'eli bir alev yükseldi; şimdi duman bir şerit şeklin- de pencereden çıkıyor, fakat bir taraf- tan da içeri müthiş bir soğuk giriyor du. Romana bunun olmıyacağını anlayıp alnının vücudun içine donmuş! mutfa-