COMFU-HOBİ COMPU- Astrolojinin Yapay Zeka Hakkında Söyledikleri Kural eski ve öteden beri biliniyor: Üstelik oldukça da yalın: Bir şey, ay- nı zamanda ve aynı bakımdan hem kendisi hem de başka bir şey olamaz. Ama yüzyıllar boyunca küçük bir azınlık ilgilenmiş bu kuralla: “Doğru' düşünmek isteyen küçük bir azınlık. Onlar da her zaman kuralın nasıl yo- rumlanması gerektiği hakkında tam olarak anlaşamamışlar Kimi zaman kuralın Organon'un, yani doğru dü- şünme aracının bir parçası olduğunu savunmuşlar; o zaman da bu kurala uymadan düşünenleri azarlamak için kullanmışlar kuralı. Ama daha çok, doğru ya da yanlış, mümkün bütün düşünce tarzlarının zemini olarak ad- dedilegelmiş bu kural. Başka bir de- yişle, bu kurala uymadan yanlış bile düşünülemeyeceği iddia edilmiş. Bu azınlığın içinde daha da küçük bir azınlık, kuralın *yanlış” olduğunu, gerçekliğin yapısını yansıtmadığını id- dia etmiş; kuralın önemini vurgula- yanları, hayatı sahte kalıplar içersin- de dondurmaya çalışmakla suçlamış. Amacım bu çetrefil tartışmaya ka- tılmak değil; çok daha sınırlı. Kura- lın bilgi-işlemle ve hatta bilgi-işlemin çok daha sınırlı bir alanıyla -yapay ze- ka çalışmaları ile- ilişkisi hakkında birkaç soru sormak. Gerçi yapay zeka konusu, ileriki sa- yılarda Commodore'un daha ciddi sayfalarında işlenecekmiş. Ama ben erken davranıp, astrolojinin belirsiz konumundan yapay zeka nasıl görü- nüyor, bir bakayım dedim. Üçüncü Şıkkın Olanaksızlığı İlkesi ve İkili Sayı Sistemi Bu kuralın bilgi-işlem ile ilgisini ku- rabilmek için, önce daha formel bir biçimde dile getirmekte yarar var: Kuralın çeşitli adlarından biri “Üçüncü Şıkkın Olanaksızlığı” ilke- si. Bu şekilde adlandırıldığında, ku- ral şöyle ifade ediliyor: ““Bir şey aynı zamanda ve aynı bakımdan hem a, hem de a-olmayan olamaz.” Ya da “bir şey ya a'dır, ya da a değildir; üçüncü bir şık olamaz”. (Burada “a” yerine herhangi bir özellik ya da nite- leme koyabiliriz.) Sanırım böyle dile getirildiğinde ku- ralımızla, modern bilgi-işlem arasın- daki ilişki kendiliğinden ortaya çıkı- yor: Üçüncü şıkkın olanaksızlığı ilke- si, her şeyin, modern sayısal bilgisa- yarların temelinde yatan ikili sayı sis- temi tarafından temsil edilebileceğini iddia ediyor. Dediğim gibi niyetim, genel olan bu kuralın doğruluğunu ya da geçerlili- ğini tartışmak değil. Bilgisayarların gündelik hayatımızda bize yardımcı olmadaki başarısı, hakkında düşün- düğümüz birçok şeyin -sayıların, no- taların, hesap kalemlerinin, yazılı ka- rakterlerin, satranç hamlelerinin, ma- tematik teoremlerinin vb.- ikili sayı sistemi ile temsil edilebileceğini düşün- dürüyor. Benim merak ettiğim, bu şeyler üze- rinde düşünmemizin kendisinin, kul- landığımız zihinsel süreçlerin de ikili sayı sistemi tarafından temsil edilip edilemeyeceği. Bu, âslında çok daha basit bir biçimde sorulabilir, sorulu- yor da: Bilgisayarlar da bizim gibi dü- şünebilir mi? Yapay zeka mümkün mü? Eğer bizim düşünce süreçlerimiz üçüncü şıkkın olanaksızlığı ilkesini tatmin ediyorsa, yani ikili sayı siste- mi tarafından temsil edilebiliyorsa, o zaman bu sorulara olumlu cevap ver- memek için hiçbir sebep yok, demek- tir. İnanmanın Üçüncü Şıkları Rastgele bir cümle ele alalım. Me- sela bu cümle, “*Hava bulutlu” olsun. Ve farzedelim ki, bu cümlenin tarif et- tiği durumlar ikili sayı sistemi tarafın- dan temsil edilebiliyor- havanın bulut- Ju olduğu durumları 1, olmadığı du- rumları ise O ile gösteriyoruz. Bizi il- gilendiren de bu değil zaten. Bizi ilgilendirmekte olan sorunu, bu örneği ilişkin olarak şöyle somutlaya- biliriz: Herhangi birinin havanın bu- lutlu olduğu ya da olmadığı yolunda- ki inancını da, aynı şekilde ikili sayı sistemiyle temsil edebilir miyiz? “İnanma''nın düşünsel süreçleri- mizden biri, inançlarımızınsa zihinsel donanmamızın temel yapı taşlarından biri olmadığından herhalde kuşku du- yulamaz. O halde, bir bilgisayar da benim gibi düşünebilecekse, onun da birtakım inançlara sahip olması gere- kir. Ama ancak benim inançlarım ikili sayı sistemine göre temsil edilebiliyor- sa, bilgisayar da benim gibi inançla- ra sahip olabilir. Ne demek inançların ikili sayı sis- temi tarafından temsil edilebilmesi. Tanıdık, gündelik dile biraz daha ya- kınlaştırdığımızda bu, şöyle bir anla- ma geliyor: “Haberdar olduğum her şey hakkında, ya “sözkonusu şeye inanıyorum' diyebilirim, ya da *söz- konusu şeye inanmıyorum'; başka bir şey söyleyebilme seçeneğim yoktur.” Ya da “Bir şeye inanıyor değilsem, bu, zorunlu olarak, o şeye inanmadı- ğım anlamına gelir.” Şimdi yapay zeka iddiaları bu şekil- de dile getirildiğinde, ilk ağızda akla gelen bir dizi itiraz var: Bir kere, bi- zim inançlarımızın dereceleri vardır. Bir şeye ikna olunabilir, o şey müm- kün sanılabilir vb. Bütün bunları 35