11 Aralık 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

11 Aralık 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Anlayana sivrisinek Saz. SKİLER, "bir musibet, bin na- sihatten yeğdir" demişler. Türk ulusunun ve Türkiye'yi oyöne- tenlerin de, son Kıbrıs olayların- dan alacakları çeşitli dersler olsa gerektir. Alınması gereken birinci ders, Türkiye'yi bugün yönetmekte o- lan siyasal partinin, muhalefette iken söyledikleriyle iktidarda yap- tıkları arasında büyük başkalık- lar bulunduğudur. Muhalefet sıra- larında otururken iktidardakileri beceriksizlikle, miskinlikle suçla- yanlar, iktidara geldikten sonra, savaşın öyle kolay birşey olmadı- ğını, savaş karan verilse bile bu- nun gerçekleştirilmesi sözkonusu olunca insanın karşısına çeşitli en- gellerin dikildiğini, kendi gözleriy- le görüp anlamış olmalıdırlar. Hem de bugünkü uluslararası or- tam, 1964 yılındakine göre Türki- ye'nin çok daha yararına olduğu halde... Burada, Demirel Hükümetinin bu ortamdan gereği gibi yararla- nıp yararlanamadığının; son buh- ranı, Kıbrıs sorununun Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin yararına çö- zülmesi için kullanıp kullanamadı- ğının uzun boylu tartışması yapı- lacak değildir. Zaten bu konudaki genel kanı açıktır: Fırsat, gereği gibi değerlendirilememiştir. Ama, neden değerlendirilememiştir? A- sıl önemli olan, budur. Bu sorunun, daha ilk bakışta göze çarpan çeşitti cevaplan var. Birincisi, Demirel Hükümeti, 6- nüne böyle bir fırsat çıkarsa ne yapacağını daha önceden düşün memişti ki, bunu değerlendirsin Eğer düşünseydi, buhran sırasın da izleyeceği politikayı destekle mek için gerekli askeri hazırlıkla n çok önceden yapar, daha önem lisi, bu politikanın ne olacağını kararlaştırırdı. Düşünmediği için- dir ki, Yunanistan'ın karşısına önce yavaştan başlayan; sonra Yunanistan geriledikçe tizleşen fakat daha sonra, Makarios diren meğe başlayınca alçalan tonlarla çıkmıştır. Buhran sırasında rad- yoda yapılan yorumlar, bu sözle- rin doğruluğunu anlamaya yeter. AKİS EMİREL Hükümeti, karşısına böyle bir fırsat çıkarsa ne ya- pacağım önceden düşünmediği içindir ki, buhran Türkiye'yi aske- ri bakımdan da hazırlıksız yaka- lamıştır. NATO içinde yarım mil- yonu aşkın asker besleyen Türki- ye, Kıbrıs konusunda girişeceği diplomatik çalışmaları destekleye- cek ve gerekirse Adaya çıkarmayı gerçekleştirebilecek askeri hazır- lıklarım, işin içine çeşitli burun- lar girinceye kadar, yapamamış- tır. Aslında bu, kaynağını Türkiye'- nin güçsüzlüğünden değil, yöneti- cilerinin beceriksizliğinden ve bu- günkü savunma bağlantılarının A. Halük Ulman darlığından alan bir gecikmedir. Eğer Türkiye'yi yönetenler, Tüm ulusal çıkarlarının her zaman Ba- tının çıkarlarıyla birleşmediğini anlayıp, bir zamanlar geliştirilme ye başlanan NATO - dışı oynak gü- cü ihmal etmeselerdi, bugünkü duruma düşülmezdi. Eğer ulusun döktüğü paralarla yapılan çıkarma gemileri bir köşede unutulmasay- dı, buhranın ilk birkaç gününde askeri hazırlıklarını tamamlayan Türkiye, yalnız Yunanistan'ın ve Makarlos'un karşısına değil, fakat sonradan işin içine burunlarını sokanların karşısına da daha kuv- vetli kotlarla çıkacaktı. Ne yazık ki, çıkamamıştır. Fırsatın gereği gibi değerlendi- muhatap seçmemizdir. Bu yanlışı, şimdiye kadar gelen bütün Türk hükümetleri yapmışlardır. Belki Atina ile Lefkoşe'nin amaçları so- nunda aynı kapıya çıkmaktadır ama, bizim Kıbrıs sorununda ken- dimize muhatap olarak Lefkoşe yerine Atina'yı seçmemiz, her İki- sine de, her defasında ama lara girişme rmiştir. Öyle ki, son buhran sırasında Türk isteklerini taşıyan bu yüzden Atina ile Lefko sında mekik dokuyan bir futbol toyuna dönmüş ve bu gidiş - geliş- ler sırasında hem istekler kuşa çevrilmiş, hem de gerginlik yavaş yavaş yatışmıştır. Yatışmıştır a- Konseyine, yani kom edilmesi pahasına... isyona havale İYELİM Kİ böyle bir fırsatın çıkması konusunda hazırlıklıy- dık ve bu sefer kendimize doğ- ru muhatabı, yani Makarios'u se- Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin çıkarlarına en uygun ve bei çözülebilir miydi? Türki e, bugünkü siyasal ve asker! bağ- antılarını günün gereklerine göre yeniden gözden geçirmedikçe, bu- na ihtimal verilemez. İkinci Dün- ya Savaşı sonrası yıllarının gerek- lerine ve yalnızca Sovyet tehlike- sine karşı yapılmış bu bağlantılar, Türkiye'nin bugünkü ulusal çıkar larını karşılamaktan çok uzaktır 1964 yılındaki Kıbrıs olayları, bu gerçeği İnönü yönetimine bütün açıklığıyla göstermişti. Dış politi- kamızdaki bütün olumlu gelişme- ler de, ondan sonra olmuştur. Ba- kalım, 1967 olayları, aynı gerçeği bu sefer Demirel'e de gösterecek midir? Gösterecekse, muhalefet sıralarındayken bu olumlu geliş- meleri iç politika hesaplarıyla kö- tülemekten başka birşey yapama- mış olan AP İktidarı, savunma po- Meiekmaza ne gibi yenilikler geti- recektir? 19

Bu sayıdan diğer sayfalar: