Bir görüş TUTULAN DİLLER ERİDE bıraktığımız haftalar, yalnız Türkiye'nin dış ilişkile- rinde ne derece "eli kolu bağlı" durumda olduğunu ortaya koy- makla kalmadı, aynı zamanda “po- litik kadro'nun çapım da gözler önüne serdi. "Politik kadro" deyince hep, ik- tidardaki yöneticileri anlamamak gerek. Bunun içine iktidarıyla, muhalefetiyle Türkiye'nin önde ge- len bütün politikacıları giriyor: halk yığınlarının kaderi üzerinde söz sahibi olan veya olmak iddia- sıyla ortada görünenler... sınav veren bu topluluğun tümü- ür. "Karanlıkta bırakma" sözü, Parlâmentodaki Kıbrıs görüşmele- rinin kapalı oturumlarda yapılmış olmasıyla ve diplomatik görüşme- lerin tam bir gizlilik içi kip mi ilgili değil. Bütü ar, dış politika görevinin tahin tından doğan durumlar. Asıl ka- ranlıkta bırakış, çok daha geniş anlamda ve çapta olmuştur. Tür- kiye'deki politik kadro, Kıbrıs ko- nusunun asıl düğüm noktasını yığınlara anlatabilmiş olmaktan henüz pek uzaktır. U nokta çok acı: Türk toplumu, aşağı yukarı bir hafta süreyle, ? tam bir şaşkınlık içinde, kendi kaderinin New York'lu bir avuka- ta havale edilişine seyirci kalmak zorunda bırakılmıştır. O günlerde ortada ne partiler görünüyordu, ne de liderler. Hükümetin yetki- lerini yenileyenler, ellerinden ge- leni yaptıklarım san oturur- ken, sorumlu yöneticiler de bütün umutlarım ance'ın çabalarına bağlamış durumdaydılar. MceNa- mara'dan boşalan yere konabilmek için yorulmakbilmezliğini ispat he- halkının onur o belgelerini taşıdı durdu. Buna karşılık, partilerin yönetici kadroları susmakta, bu susuşa büyük devlet adamlığı poz- ları ve şöyle sözler eklenmekteydi: "Ciddi dakikalar yaşıyoruz; ulusal bütünlüğü korumak herzamandan AKİS daha çok önem kazanmıştır; böy- le durumlarda Hükümeti rahat bi- rakmak gerekir”. Bu tutumun en tipik belirtisi, CHP liderinde gö- rüldü. Muhalefette olduğu zaman- larda asıl görevlilerden, hattâ ken- di görev zamanındakinden daha çok "sorumluluk duygusu"na ka- pılan lider, Hükümetin davranır- larını kolaylaştırıcı bir tutum İçin- de olmayı devlet adamlığının ge- reği saymaktaydı. ERÇEKLER, en etkili ve keskin çizgilerle, ortamın ve sinirlerin en gergin olduğu dönemlerde anlatılabilir; gerçeklerin tokadı ancak böyle zamanlarda insanla- rı içlerinden sarsar. Türkiye'nin, Kıbrıs konusunda bugünkü duru- ma gelişi, uzun yıllardanberi izle- nen politikaların, hem de yalnız diplomasi alanında değil, ekono- mik ve sosyal alanlardaki politi- kaların sonucu. Partilere ve lider- lere düşen görev, o politikalar zin- ciriyle bugünkü durum arasındaki bağlantıyı, geçmişle ilgili suçluluk komplekslerine kapılmadan, en an- layışsızların bile anlayabileceği bir dille ortaya koymaktı. Susmak ve bu SUSUŞU “sorumlu devlet adam- lığı" mazeretine büründürmek, bu- günkü İktidarı ileride kolaylıkla vurabilmek için rahatlık sağlar a- ma, toplum önündeki büyük so- rumluluktan insanları kurtarmaz. Susmayıp, konunun en çanakçı yö- nüne, Türkiye'deki Amerikan ege- menliğine dokunmadan m da sorumluluğu kaldırmı, Ortada "bağımsız, askerlikten arınmış, Türk topluluğuna güven- lik sağlayıcı federatif yapıya ka- vuşturulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti" diye özetlenebilecek belli bir amaç ortaya koyan, bugünkü durumun nedenlerini yalnız dış politikadaki tutumla değil, ekonomik ve sosyal etkenlerle de açıklayan tek kuru- luş olarak Türkiye İşçi Partisi var. CHP'nin -askerden arınmıştık dı- şında- hayli berraklaşan tutumu bile bu açık - seçikliğin yanında çok kişiye hâlâ bulanık geliyor. A- ma ne var ki TİP'in de lideri, as- lında büyük önem taşıyan, fakat emperyalizm ve yeni sömürgecilik konularındaki davranışlar bakı- mından Türk kamuoyuna henüz Kıbrıs kadar anlamlı gelmeyen bir dâva için en kritik günlerde uzaklara gitmekle kötü puan aldı. Mümtaz Soysal ÜRKİYE'nin politik kadrosu, konunun asıl a noktasını, yani bugünkü d a Ameri- kan ittifakı ve ari eko- nomik politikalar arasında ne gibi bir bağlantı bulunduğunu açıkça gözler önüne sermedikçe, "yığınları aldatmak” ithamına topluca hedef olmaktan kurtulamıyacaktır. İşin asıl önemli yanı, bu ithamın doğ- rudan doğruya yığınlardan gelecek olması. Politik kadro, kendilerine de belli bir yer ve görev tanıyan içli - dişil düzenin rahatlığı içinde, uykuyu sürdürmeğe nekadar ça- balarsa çabalasın, olaylar, en koyu uykudakileri bile uyandıracak ka- dar açıklık kazanıyor. "Olayların gerisinde kalmış adam" damgasını yemek istemeyenler acele etmeli- ir.