maylarınca hazırlanmıştı. Önce ju- do ve silâh kullanmasını öğrenecek- ler, sonra da temel eğitime geçile- cekti. Nitekim ilk gün, judo çalıştılar. Judo öğretmenleri biraz acemi ol- makla beraber yine de işe yarıyor ve birlik mensupları kafa ve kolla- rının kırılması pahasına, çan ve gö- nülden, judo öğrenmeğe gayret edi- yorlardı. Hava soğuk, yerler ça- murdu. Devamlı hareket halinde ol- duklarından, soğuğu pek farketmi- yor, fakat çamura bir çare bulamı- yorlardı. Yerdeki taş ve dikenler de hayli can yakıcıydı. İlk günkü çalışmalarda, 11 çeşit judo oyunu öğretildi. Fazlası kıs- met olmadı. Çünkü artık, Adaya çık- ma ihtimali kalmamıştı. Oysa ki, onlar, bu çıkışın plânlarını bile ha- zırlamışlardı, Ya öncü birliklerle beraber hareket edip Adadaki bir Rum direnişini önleyecek, ya da Ra- uf Denktaş'ın yaptığı gibi yapacak- lardı. Ama ne yazık ki, kısmet olmadı. AP İktidarı, artık komando gibi yü- rümeye bile başlamış olan gençle- rin heveslerini kursaklarında bırak- tı. Salı günü, MTTB'nin Konur so- kaktaki . merkezinde toplanan ko- mando adayları, bir yandan '"son durum"u gözden geçirirken, bir yan- dan da, Kıbrıs'a çıkamamanın ü- züntüsünü birbirlerine anlatmakla meşguldüler. m YILMAZ GÜMÜŞBAŞ * POLİTİKACILAR Anlaşıldı Vehbinin kerrâkesi! Ziya Termen, Senatoda gündem dışı söz aldığında, ne diyeceğini herkes merak ediyordu. AP'li sena- törler içinde bellibaşlı hatiplerden biri olan Termen; uzun ve ağdalı bir girizgâhtan sonra, heyecan dozu gittikçe artan bir üslüpla şunları seydi — Harbin ne olduğunu iyi bi- len, son yıllarda karınlârı ancak do- yan ve sırtlan gömlek gören Türk ve Yunan milletlerinin kıyacıya bir felâketten o kurtarılmalarını o öngö- ren medeni bir anlayışla ve bütün gücümle harbe hayır diyor, isyan ediyorum ! İnsansız kalacak bir Kıbrıs uğruna, asırlık emek ve me- şakkatlerin (yarattığı sanat ülkesi AKİS Yunanistan, şeref ülkesi tehlikeye atılmamalıdır!" İngiltere'nin de katılacağı bir "sabırlı müzakere"yi dönüp dolaşıp ısrarla tavsiye eden Termen, konuş- masını, "askerlere, mitingcilere ve Hükümete sulh ve akıl diye haykır- mak istediğini" ifade ederek bitirdi. Bu "sulh havarisi"nin ani telâşı- nın sebebi önce anlaşılamadı. Ko- nuşması soğuk, duş etkisi yaratmış- tı. Sonra bir senatör, Termenin te- lâşını şöyle izah etti:. "— Canım, bizim Ziya, Ege sa- hillerinde Marmaris'te 23 milyon liraya malolmuş bir turistik tesisin ortağıdır. Harp olursa, motel, bom- balarla oyıkılmasa bile, müşterisiz alır.." Türkiye Bu sözleri önce ciddiye almayan- lar, tahkik edince doğru olduğunu gördüler. Türk ve Yunan milletleri- nin ancak son yıllarda sırtlarının gömlek görür hale geldiğini, bu ba- kımdan harp etmemeleri gerektiğini milli ve insani bir telâşla haykıran Termen'i anlamak, onun son yıllar- da el attığı yatırım sahasını Öğre- nince çok, ama pek çok kolaylaşı- yordu. Parlâmentoda randevu B' salı günü, öğleden sonra tansi- yon çok gergindi. Türk donan- İÇ OLAYLAR letvekili ve senatörler Mecliste top- lanıyorlardı. Saat, o sırada, 7.30'du. Alelacele Meclise koşanlar, par- lâmento üyelerinin yarısını orada buldular. Ne oluyordu? Ani bir ge- lişme üzerine Meclis, olağanüstü toplantı mı yapacaktı? Yoksa Yuna- nistan'a harp mi ilân ediliyordu? Birisi cevap verdi: ZİYA TERMEN Yatırım ve kaldırını meselesi PARLÂMENTODA NATO PARLAMENTER GRUBU SEÇİMLERİ “Güleriz ağlanacak halimize!” maşı, Kıbrıs karasularına teğet çi- zerek dolaşıyor, jetlerimiz Lefko- şe'ye dalış yapıyorlardı. Bir "müh- letti ültimatom "dan söz ediliyordu. Yunanistan'da bir yetkili, harbin hiç bu kadar yaklaşmadığını söyle- mişti. Gazeteciler sabaha kadar, nö- bet tuttular. Sabah erkende bir haber duyup heyecanlandılar: Mil- — Yok yahu! Nato Parlamen- terleri Türk Grupu ile Parlâmento- lararası Birliği Türk Grupu seçimle- ri var! Mesele, Meclis bütçesinden, bol ödenekli dış gezi meselesiydi. Bu iki gruptan birine seçilmek, yılda bir- iki dış gezi imkanı yaratıyordu. O gün, sabahın küründeki kaynaşma- 11