4 Aralık 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

4 Aralık 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1925 Kürt isyanı ve Şeyh Sait sol tarafına da İngilizce olarak her maddeyi karşılık- lı yazdı. Bu iş sabaha kadar sürdü. Henüz güneş doğ- muştu ki telefon çaldı. Ziya Bey, Nihat Beyle Mustafa Necip Beyi müdüriyete çağırıyordu. Nihat Bey: "— Şimdi geliyoruz!" cevabını verdi. İki âdam kalktılar ve Polis Müdürlüğüne gittiler, Mustafa Necip Bey, tedbir olarak bir odaya konuldu ve oradan çıkmaması kendisine tenbih edildi. Nihat ve Ziya Beyler, yanlarına Nizamettin Beyi de alarak otomobille, Üsküdar üzerinden Caddebostan'a, Se- yit Abdülkadir'in köşküne hareket ettiler. Mukavele tam bir ihanet mukavelesiydi. Seyit Abdülkadir, Doğudaki isyan gelişirken (İstanbul'da da bir hü kü met darbesi yapmayı teklif ediyordu. İs- tanbul'daki silâhlı küftler hücuma geçerek Babıâli'- yi, Kolorduyu ve Polis Müdürlüğünü zaptedecekler, başka bazı grupların da yardımını o sağlayacaklardı. İstanbul' daki hareket derhal Bursa, İzmir ve Kon- ya'ya sıçratılacak, böylece Ankara iki ateş arasında kalacaktı. Bunun için İngilizlerin derhal, gerekli si- lah ile altınları Seyit Abdülkadir emrine tahsis etme- leri lâzımdı. Abdülkadir, İngilizlerden, kendili isyan bölgesine gönderilirken Vahdettin'in de İstanbul'a getirilmesini istiyordu Gidenler, Seyit Abdülkadir'in pirelenmiş olduğu- nu gördüler. Kendisine ait çeki kabul etmek istemedi, bundan vazgeçtiğini söyledi. Mukavelenamenin altına da imzasını koymaktan çekindi. Belki temas halinde olduğu gerçek İngilizler bir "Mr. Templen" tanıma- dıklarını kendisine veya adamlarına söylemişlerdi. Ancak, Polis Müdürü Ekrem Bey de, edinmesi gereken bilgileri edinmişti.. Bir polis motörü Seyit Abdülkadir'in oOCaddebostan'daki (o yalısının önünde devriye geziyor ve müstakbel (oOKürdistan Emirinin, Vahdettin'in yaptığı gibi bir İngiliz omuşuna binip kaçmasına meydan vermek istemiyordu. Evinin için- de Abdülkadir homurdana homurdana dolaşıp duru- yordu. Hesapladığı isyan erken patlamıştı. İngilizle konuşuyorum diye bir Türk polisine sırlarını ver- mişti göz hapsinde tutulduğunu hissediyordu. Ekrem Bey, İstanbul'da muhtemel bir Kürt ayak- lanmasına karşı da tedbir aldı. İstanbul'daki Kürt- lerin miktarı onbin kadardı ve bunlar genellikle Un- kapanı çevresinde bulunan hamallardı. Hamallar bir ara coşmuşlar, bir polis memurunu denize atacak ka- dar azmışlardı. Ekrem Bey onları da sulta altına al- mayı ihmal etmedi. Olaylar bu iken Ankara'da, Terakkiperver Cum- huriyet Fırkasının Rüştü Paşa gibi sözcülerinin Şeyh Sait ayaklanmasını "basit bir isyan" gibi gösterme çabalan suni e Belki Gazi'nin de, İsmet Pa- şa'yla beraber bu olaya verdikleri, verdiklerini gös- terdikleri önem mübalağalıydı. Ama iki Paşa, dev- rimleri gerçekleştirip yürütmek için bir "rahat dev- re"ye lüzum bulunduğunu müştereken düşünüyor- lardı. Nitekim sadece beş yıl sonra ikinci "çok partili hayat" denemesine girişmeleri gerçek fikirlerinin, de- mokrasi arzularının, temayüllerinin ne olduğunun de- lilidir. Ancak Şeyh Sait hareketinin bir karşı ihtilâli bastırmak için gerekli fırsat yerine geçmiş olmasında hiç bir şüphe yoktu. Peki, güven oyları ne oldu? Nitekim, Hükümet değişikliği de hayli garipsenecek tarzda oldu. Bu garabeti belirtecek olan Terakki- perver Cumhuriyet Fırkası sözcüleri haksız sayılma- yacaklardır. Fethi Bey Hükümeti, Meclisten güven oyu aldığı gün ile I mart arasındaki bir haftayı, dış görünüş iti- bariyle normal, fakat aslında anormal geçirdi. Bir defa, bütün askeri harekât İsmet ve Fevzi Paşaların kontrolündeydi. Fevzi Paşanın durumunda resmi sı- fatına aykırı bir nokta yoktu: Genel Kurmay Başka- nıydı. Ama Malatya Milletvekili İsmet Paşa sadece Gazi'nin, fırkadaki vekiliydi. Yoksa, ne Cumhurbaş- kanı Yardımcısıydı, ne de böyle bir makam vardı. Fakat İsmet Paşa, o bir hafta boyunca, Gazi'nin özel emriyle âdeta öyle bir görev yaptı. Bu, Ankara'nın si- yasi çevrelerinde de hissediliyor ve Fethi Beyin kotu düşerken İsmet Paşa'nınki yükseliyordu. Fethi Bey Kabinesine dahil olup da radikal takıma mensup bulunan genç Bakanlar da Başbakanlarına karşı mu- kavemetlerini, tenkitlerini oarttırmışlardı. Bunlar kendilerini fiilen İsmet Paşa Kabinesinin Bakanları sayıyorlardı. Fethi Bey üzerinde o devrede bir tazyik var mıydı ve bu tazyik varsa Fethi Bey ne gibi hareket tasav- vurundaydı? Buna cevap vermek güçtür. Zira tazyik elle tutudur cinsten değildi ve Fethi Bey, artık isyanı bir "karşı ihtilâl! başlangıcı gibi görmek fel- sefesine yatmıştı. Ama ihtilaf bu "karşı ihti- lâl" başlangıcının nasıl bastırılacağı konusunday- dı. Bir bakıma, yangın ateşinin çıktığını Baş- bakan kabul etmişti de, bunun itfaiyeciliği göre- vinin yapılmasında Fethi Bey Gazi ve İsmet Paşa- larla metod farkı içindeydi. Gazi ve İsmet Paşalar bütün memlekette, bilhassa (İstanbul ve basınında çatlak seslerin susturulması kanısındaydı. Fethi Bey ile arkadaştan ve aynı görüşü paylaşanlar ise bu kadar genel bir "tedip hareketi"nin karşısındaydı- lar. Gazi ve İsmet Paşalar, Türkiye'yi batı modeli üzerinde bir devlet ve bilhassa bir toplum yapmak için çıt çıkmaması gerektiği inanandaydılar. Bu inanç sonradan, bambaşka şartlar altında, Türkiye'ye 1950'den itibaren tekrar hakim kılınmaya çalışılacak ve o 1925 günlerini yaşamış, onun soru- munu bile yüklenmiş kimseler tarafından özenilerek . benimsenecektir. Fakat bunlar, 1950 sonrasının, hele 1960 yakınlarının 1925 olmadığını, kendilerinin ise memleketin sağlam kuvvetleri tarafından, sanki, Gazi Paşaymışlar veya İsmet Paşaymışlar gibi görülme- diklerini unutacaklardır. o 1925lerde bir demokrasi tecrübesini memleket hemen hiç yaşamamıştır, Gazi ve İsmet Paşalar ise pamuk tarlalarından veya çeteci AKİS

Bu sayıdan diğer sayfalar: