ARAŞTIRMA Lenin ve Voroşilof, Mart 1919'da toplanan X. Parti Kongresinde, dele- geler arasında görülmektedir. ceği aydınlatma konusunda, hayret edilecek bir seziş kabiliyeti var" dedi. Birkaç gün sonra bana, Petrog- rada telefon etti: — Senin generali serbest bıra- kacağız. Hattâ şu anda serbest ol- duğunu sanıyorum. Bundan böyle ne yapmak istediğini biliyor mu- sun? — Homeo-emülziyon üzerinde ça- acık. " dedim — Hımm.. tamam, Bir antisep- tik... Pekâlâ, o, antiseptiğini hazır- dasın. Neye ihtiyacı bulunduğuna bana söyleyin." Ve bir insanı kurtarmış olmanın mahcup Gele i gizlemek için işi şakaya boğuver Birkaç gün sonra bana tekrar soruyordu: Pekâlâ, ya senin general, o ne âlemde?" 30 Başka birgün, özellikle güç bir isteğim üzerinde konuşurken, — Demek, sen bu adamlara ke- fil olacaksın ha? Fakat bunları, başlarına herhangi birşey gelmiye- cek şekilde yerleştirmek gerekiyor. Bunu nasıl yapabiliriz? Onları ne- rede oturtabiliriz? Bu, kolay bir iş değil!" İki gün sonra, e tanımadığı bazı kimselerin önünde, düşünceli bir tavırla OTUNGRN — O dört kişi için gereken ted- bir alındı mı? Bu formaliteler bizi bitiriyor!" Bu dört kişiyi kurtarmak müm- kün olmadı. Biz onları kurtarmağa çalışırken, idam kararını alelacele infaz edivermişler. Bu acele idam, genini öfkeden deliye döndürmüş, unu ben, sonradan öğrendim. AKİS "Tarih, merhametsiz bir anadır!" 1919'da, Petersburgun halk mut- faklarından birine gelen bir ka- dın, âdeta emir verircesine, — Ben, Prenses N.'yim. Köpek- lerim için bana kemik verini" de- mişti. Anlattıklarına göre, açlığa ve hakarete daha fazla tahammül ede- miyen bu kadın, kendini Nevaya at- mağa karar vermişti. Fakat, sahip- lerinin bu karanlık niyetini sezen dört köpeği, onu izlemişler ve tam kendini nehre atacağı sırada telâşlı telâşlı havlıyarak, Onu intihardan vazgeçirmişlerdi. Ben bu hikâyeyi Lenine anlatın- ca O, beni alttan yukarı süzdü, göz- lerini kırptı. Nihayet, gözlerini iyi- ce kapattı ve yüzünü buruşturarak, "— Bu, uydurma bir hikâye. Fa- kat, iyi uydurulmuş bir hikâye.. İh- tilâlin küçük bir şakası..." dedi. Sustu. Sonra kalktı, masasının üzerindeki bazı kâğıtları karıştıra- rak devam ettir "— Evet, bu insanlar gerçekten çetin bir imtihan geçirdiler. Tarih, merhametsiz bir anadır. Hiçbir sey, onu, misliyle mukabeleden vazgeçi- remez. Sözkonusu ettiğimiz kimse- lerin acı çektikleri bir gerçektir. Kimse bunun üzerinde tartışamaz. Aklı başında herkes bilir ki, bu in- sanlar köklerinden koparılmışlar- dır ve bundan böyle hiçbir yerde tutunamıyacaklardır. rupaya nakillerine onlar için tatminkâr olmıyacaktır. Ne dersin?" "—bBen de öyle sanıyorum.." "— Şu halde, bunlar ya bize ka- tılacaklar, ya da yeniden bir karşı koyma teşebbüsü için uğraşacak- lar.." Kendisine, onlara gerçekten acı- yıp acımadığını, unun sadece bir üzüntüden ibaret olup olmadığını sordum. — Zeki olanlarına acıyorum" diye cevap verdi. "Biz, kabiliyetli, fakat tembel bir milletiz. Zeki bir rus gördün mü bil ki bu, ya bir ya- hudidir, ya da damarlarında yahudi kanı taşıyan bir kimsedir." Ve bir ara, sınıfsal psikolojile- rini yenerek (o bolşeviklerle çalışan bazı arkadaşlarım hatırladı ve ba- na onlardan, tarif edilmez bir şef- kat ve sevgiyle söz etti. 7 Ekim 1967