YURTTA OLUP BİTENLER Nuh Akgün ve AKİS muhabiri Eğlenceli bir mülakat saçını taramağa başladığında, ona Coca - Cola veya çay arzu edip et- mediğini sordu; ayrıca, cebinden çıkardığı Winston marka amerikan sigarasından ikram etti. Gazozun veya sigaranın amerikanından aşa- ğısı, Nazmiyânımın "berber-i mah- sus "u olduğundanberi Nuhu artık idare etmiyordu. Saçı taranan hanım, "— Eskidenberi mi Nazmiyânı- mın kuvaförüsünüz?" diye sordu. Nuh, "— Evet" dedi. Hanım, "— sonradan şıklaştı ve güzelleşti" “deyince, bunu kendi us- talığına bir iltifat sayan Nuh, gül- dü. Başlangıçta, Nazmiyânım veya Rusya gezisi ile ilgili sorular karşı- sında konuyu değiştiren, araya laf kaştıran Cici oBerber, çok değişik buldunuz mu?" sorusu- na, bütün dünyayı bilen bir kimse edasıyla, "— Eh..." diye cevap verdi. Rus syanın sanayileşmesini (o be- genmiş, fakat sma ları asık olma- sını sevmemişti. Romanyadaki ha- nımlar, saç tuvaleti bakımından da- ha şık ve Nuhun tâbir-i mahsü- suyla- "avrupasyon" idiler. Rus ha- 16 "Rusyayı. nımları ise, bir hafta süreyle bozul- mayan "dayanıklı saç" modellerini tercih ediyorlardı. Hanım müşteri, "— Orada kadın berberi muydu?" diye sordu. Birden ihtiyatlı bir havaya bü- rünen Nuh, yok "— Ben pek rastlamadım. Ber- ber olsa bil, Nazmiyânımın vakti yoktu" de Dikkat edilirse, "pek rastlama- dım" sözü, "yoktu" veya "hiç rastla- madım" anlamına gelmemektedir. Bunun yanında Nuh, rus hanımları- nın "dayanıklı saç" yaptırdıklarını ifade etmekle, orada kadın berber- lerinin bulunduğunu o söylemiş ol- maktadır. Berber Nuh, bu becerik- siz ihtiyatlılığı ile, güya, kendisini geziye götürenleri korumağa çalış- maktadır. Ama Nuh, işin bu tarafına pek de üzülmemektedir. Kendisi ge- zide iken burada çıkan yazılan ve dedikoduları haber aldığını ifade e- den ve "Romanyadayken gazeteler geldi, orada okudum. Gazeteler Rusyaya bir haftada geliyordu" di- yen Nuh, "— en onlar cevabım verir- ler" diye ekledi. "Onlar" b. kendisini geziye götürenlerdi. AKİS "evli de değil, bekârım aman" için siyasi tarafını pek "sallamı- yan" Nuhun kızdığı, daha başka şeylerdir. Meselâ, gazetelerde çıkan resimlerinin, Ankaralı hanımları bir anda büyüleyecek ve çalıştığı Kuvaför salonuna okoşturacak ka- dar cazip olmaması... Yakışıklılığı- na pek güvenen Cici Berber, resim- lerinin çok cazip çıkmamasının bir "kasıt"la ilgili olduğu kanısındadır. Nitekim, AKİS'te kapak yapılan resminden şikâyeti, "kaşlarının çe- kilmiş" olmasıdır. Nuhun sinirlen- diği bir diğer husus da, kendisine hep "Berber" denilmesidir. Bu nok- taya, "Ben berber değil, kuvaförüm" diye itiraz etmektedir. Cici Berber, gazetelerde kendisi- nin evli olduğunun ve bugünlerde kapayan" cinsten teferruatla uğraş- mak, pişmiş aşa su katmaktan baş- ka nedir ki!.. Nuh, bugünlerde durmadan, “evli de değil, bekârım aman" şar- kısını hatırlatan yalanlamalar yap- maktadır. Çocuğunun doğumunu soran gazetecilere, — Doğurdu, dokuz tane birden doğurdu. Ne doğurması? Ben bekâ- rım be!.. Evli değilim ki, çocuğum olsun" demektedir. Gerçekte ise, Cici Berber, evli- dir. Nuhun doğum yeri olan Mucur- da, nüfus kayıtlarında yapılan bir araştırma, bunu ortaya çıkarmıştır. Mucur Nüfus Dairesinin resmi ka- yıtlarına göre, 1943 doğumlu, Fey-- zullah oğlu Nuh Akgün, o 19.11.1966 tarihinde, Alâaddin kızı, Şayesteden doğma Ayselle evlenmiştir. o Nüfus kayıtlarında, cici berber Nuhun bo- şandığına dair bir kayıt da mevcut değildir! RR birlikte (o çalışanlar da, uh evlidir. Bir sene ev- vel evlendi. Bu yakınlarda da ço- cuğu oldu. Evliliğini gizliyor" de- mektedirler. Ortada, gençkız hay- ranlarını kaybetmek istemeyen si- nema veya tiyatro jönlerinin evli- liklerini gizlemelerine benziyen bir durum vardır. Ancak Nuh, sinema- nın yeya tiyatronun değil -tabii, şimdilik... İlerde belli olmaz-, kuva- förlerin jönüdür. 7 Ekim 1967