AKİS eşi oturuyorlardı. Başbakan De- mirel ile eşi ise, Bolşoy opera- sının havasından henüz kurtula- mamış olacaklar ki, operada de gülerdi. Hattâ, operasever Dışiş- leri Bakanı oÇağlayangil de yoktu. -Tabii, Türkiyede değildi-. Gala gecesinin kalabalığını politikacılar değil, sanatçılarla diplomatlar teş- kil ediyordu. Tanınmış soprano- larımız, brokar tuvaletlerle gala gecelerinin geleneğini devam et- tiriyor, genç ve güzel balerinler de mini eteklerle dikkati çekiyorlardı. Danimarkadan dönen Ayla Unalı, Gülcan oTuünççekiçi, Yüksel Antı, aktris Esin Afşarı görenler, mini e - tek giymenin bazı şartlan olduğu- nu, en azından, ince bir vücut ve güzel bacaklara ihtiyaç gösterdiği- ni hemen kabul ediyorlardı. Baş- kentte bir opera galasında bile İs- tanbul sosyetesinin şıkırtılı şıklığı yoktu. Perde kapandıktan sonra, sonu gelmeyen alkışlarla Aydın Gün de sahneye çağrıldı. Gün, opera kuli- sinde Sabahat ve Nejat Tekebaş çiftinin kaprisleriyle hayli yorulmuş ve üzülmüştü ama, gala salonunun başarısı herşeyi unutturmuştu. Gü - zel eşi Azra Gün ise, gala gecesinin en şık kadınlarından biriydi. Kahve- rengi elbisesi ve kısa saçlarıyla, "Hoffmann'ın Masallan"ndaki taş- bebeğin "çok pariziyen" bir havası vardı. Uçtu, uçtu, kim uçtu İstanbul sosyetesi fena en ha- valandı, herkes bir yana uçuyor. Büyük Klübün açılışında Raif Dinç- kökün de Avrupaya uçtuğunu du- yanlar, tuvalet salonuna gidip, baş- ka kimler uçacak diye bahse girme- ge başladılar. Ayseli Birol, açılış kokteylinde de, oyun salonunda da görünmedi ama, Polo Klübünün a- çılışında vardı. Bu genç kadın, her- halde Büyük Klüpten sadece yaz ay- larında hoşlanıyor. Büyük Klübün açılış gecesinin şıklığı "pek parlak sayılmaz. Herkes, ne giyeceğini şaşırmış gibiydi. doğrusu, şıklığı farketmeğe vakit de yoktu. Zira, kokteylini içen oyun salonuna giriyor, oturduğu masaya mıhlanıp kalıyordu. Sultan büyükanne Yaz ylym İstanbul sosyetesi- n bazı gruplarında güzelliği, şıklığı ve özellikle mücevherleriyle ön-plânda gelen kadınlardan Han- zade Sultan, büyükanne oldu. Kızı Fâzıla Ürgüplü, Pakize Tarzinin Ni- 7 Ekim 1967 şantaşındaki kliniğinde bir oğlan çocu! oğurdu ve hafta boyunca İstanbuldaki sultanlar bu kliniğe taşındılar. Baki Başbakan Suat Hayri Ürgüplü ile eşi Nigâr Ürgüplü de bir oğlan torunları ol- masına çok sevindiler. anzade Sultan, sevincini ve sevgisini fazla- ca göstermemeğe, çalışıyor o ama, küçük Suat Ürgüplüyü kucağı- na alınca gözleri başka türlü par- lıyor. Donanma Günü parlak geçti Geçtiğimiz hafta kutlanan Donan" ma Gününde Orduevinde düzen- lenen resmikabul çok güzel geçti. Cumhurbaşkanı Sunay ile birçok Bakan ve komutanlar, geç saatlere kadar Denizciler arasında kaldılar.. Deniz Kuvvetleri Komutanı Necdet Uran ve eşi, misafirlerini çok güzel ağırladılar. Bn. Uran, deniz rengi dantel tuvaletiyle, denizi çok seven bir evsahibesiydi ve Ankarada fir- sat buldukça Gölbaşına gidip deniz hasretini dindirdiğini anlatıyordu. Gecenin bir başka hoş kadını da, Oramiral Kemal Kayacanın eşiydi. Bu karı - kocayı, başkent sosyetesi zaten çok seviyor. Misafirler ara- sında, tabii senatör Selâhattin Öz- gür de vardı. Eski denizaltıcı, 27 Mayıs 1960'dan bu yana politika deryasına dalmış bulunuyor ama, denizcilerle . ilgisini kesmiş değil. onanma Gününde, eski arkadaşla- rıyla samimi konuşmalar yapıyor, çok neşeli görünüyordu. Sosyete alaturkalaşıyor İstanbul sosyetesinin partilerinde alaturka şarkılar ve oyunlar ağır basıyor. Alaturkadan nefret edenler bile bu havaya alışıyorlar. Örneğin Reşit Egeli, oldum olası güzel şar- kı söyler. Tıp Fakültesi Dekanı Ci- hat Abaoğlu da alaturkadan çok hoşlanır, sık sık Zeki Müreni dinle- alaturka partilerden Avukat Ekrem Korkutun evinde alaturka parti- DİŞ TABİBİ MUSTAFA BÖREK Atatürk Bulvarı, Bolu Apt. No: 84/7 Telefon: 17 20 10 Kızılay — Ankara (AKİS: 398) TÜLİDEN HABERLER ler verilir. Muhterem Gökmeni Sahir Kurutluoğlunun alaturka seve gisi. Gülsen Korkutun güzel sesi meselâ, . Şükri rullah Kefoğlu. ile evlendikten son- ra alaturka söylemeğe başlıyacağı hiç kimsenin aklına ge mez i. Oysa, uzun yıllar egas'da (okalan genç adam, alaturkadan çok hoşla- nıyor ve 'şarkıcılıkta, alaturkacı bankacılarla dekanları yaya bıra- kıyor. Kocasını çok seven Şükran Kefoğlu da bu şarkıları büyük bir sevgiyle dinliyor. İstanbul sosyetesinden bir grup da, geçtiğimiz hafta Cumartesi gü- nü Erenköyde Hayret Bakioğlunun partisinde alaturka şarkılarla ne- şeli bir gece geçirdi. Caddebostan kıyıları, o gece, amatör seslerle çınladı. Bir unutkanlık İnci Pirinçcioğlu, turizm yolunda ızlı kadınlarımızdan biri. Son Rusya yolculuğu dâ çok ilgi gördü. Yolculuğa katılanlar, şimdi durma- dan Sovyet Rusya hikâyeleri anla tıyorlar. o Kafilenin iki bekârı, kadınlarını yakından tanımak Tursaz tını da bulmuşlar. Gerçi en vazgeçmemişler ama, pek de, "u- macılar diyarı"na gitmiş gibi gö- rünmüyorlar. Geçtiğimiz hafta Ker- vansarayda düzenlenen bir yemek- te çok ilginç hikâyeler anlatıldı. Bazı kimseler, rus mutfağını beğen- ; ayrıca, gece hayatının olduğunu söylüyorlar. Bu söylentileri gazeteler de aktardı- lar ama, herhalde, takvimlerde elli yıllık bir değişiklik okluğunu unu- tuyorlar. Bugünkü Rusyada, an Rusyasının lüksünü, debdebesini a- ramak biraz garip. Nitekim, Çarlık Rusyasında da Sovyetler Birliğinin bugünkü imkânları yoktu.Merak gezisini bu gerçeği bilerek yapan- ların hikâyeleri tabii daha da ilginç. Meselâ, Eklima Akova, Azra İnal, Rezzan Yalman, Sevinç Düşünsel, Süha Mermerci, Fethi Şapçı grupu, gördüğünü de, görmediğini de hiç yadırgamamış. İnci Pirinçcioğlu, turistik gezi- ler yanında turistik klüpleri, taver- naları da ihmal etmiyor. Hattâ, 6- nümüzdeki günlerde İstanbulda ye- ni bir taverna açmağa hazırlanıyor. ABC ailesi bundan sonra "Truva taverna"da buluşacak ve Kolejliler Derneği de burada bir gece düzen- liyecek. 21