YURTTA OLUP BİTENLER girip çıkanları kontrol ediyorlardı. 1 2 plâkalı siyah bir polis a- rabası, yurdun önünde sabahtan ak- şama Kadar nöbet tutuyordu. Bu araba bir defasınla, yurttan araba- sı ile ayrılan Kıbrıslı bir öğrenciyi lık iki arkadaşını takip etti ve Genç- --- caddesinde durdurarak. Birinci Şubeye götürüverdi. Cumartesi gü- nü yurdun telefonu kesildi . Vatansız mı kalacaklar? İçişleri Bakanı Faruk Sükan, Cu- martesi öğleden sonra, Kıbrıslı li- derlerle temas etti Rauf Denktaşla yaptığı konuşmada, mücahidler o- laylara devam ederlerse,'Hüküme- tin tedbir düşüneceğini bildirdi. Bu tedbir, sızan haberlere göre polis- lerin sık sık, "Ecnebi pasaportu ta- şıyorlar, ona göre davransınlar" di- ye daha önceden de una ettikleri, “ikamet izninin iptali"dir! Yavru vatan için savaşan, sonra oradan çıkarılan ve bir daha oraya dönme- meleri ihtimali büyük olan -bu, Makariosun iznine bağlıdır- müca- hidler, anavatan bildikleri Türkiye- de bir de bu tehditle karşıkarşıya geliyorlardı: Vatansız bırakılacak- Polis çevrelerinde, "mücahidle- rin hareketini Rauf Denktaşın dü- zenlediği" kanaati hâkimdi. Bunu ihsas da ediyorlardı. Oysa Denktaş, olayların başladığı gün İzmirde idi! Ama yine de, "onlar başlattı, onlar durdurabilir" düşüncesiyle liderle- rin mücahidlere tesir e için çaba gösterildi. Sükan, Cumartesi öğleden sonra İstanbula, Prof. Der- viş Manizadeye telefon etti, "Ho- cam" diyerek, olaylar hakkında kendisine izahat verdi ve polisin suçlu olmadığını ispata çalıştı. Mü- Galilaleği yatıştırmağa çalışıyorlar- Ama mücahidler, yayınladıkları bildirilerde ve düzenledikleri basın toplantısında belirttikleri gibi, ga- yelerine erişinceye, yani türk mille- ni eyecanlı ve kararlı bir hale getirinceye kadar direnmeğe karar- lıdırlar. Bunun gerekçesi olarak, A- dadaki olayları ogöstermektedirler. Gerçekten de, Adada durum çok kö- tüdür. Kıbrıstaki türk işçi lideri b Türk-İş Başkanı a gönderdiği 22 A- Sustos tarihli nektu pta durum a- çıkca anlamak "Kıbrısta olaylar birbirini takip ediyor. Rum baskısı her gün art- makta, hayatı tahammül sınırların- dan çıkarmaktadır. Son bir ay zar- 8 Rauf Denktaş Başkentte bir Kıbrıslı fında Baf ve kazasında devam eden mezalim, tüyler ürperticidir. Altı türk vahşice katledilmiş, altı türk de kaçırılmıştır. Kaçırılanların âki- beti meçhul olmakla beraber, emin kaynaklar, bu soydaşlarımızın gad- darca öldürüldüklerine inanmakta- dırlar. Katliâm şimdi balta ve na- caklarla, el, kol ve başın kesilme- siyle devam ediyor. 18 Ağustos ak- şamı Poli yakınındaki Limni ma- deninde çalışan bir işçimiz kahpece vurularak şehit edilmiştir. Bir süre önce Lefke dışında türk işçilerini taşıyan bir kamyon, ramların yer- leştirdiği bir bubi Li See rak harap olmuştur. Gi inda yerleştirilen bubi uzak. ları, en az altı -çoğu çocuk- soyda- şımızın canına mal oldu. Kambili Horona köyüne yaklaşan ram milli muhafizları, köyü ateş yağmuruna tuttular. Dört soydaşımız şehit ol- du. Öteki yerlerde de sık sık, kar- şılıklı silâhlı (o çatışmalar olmakta- dır.. Bunlarla birlikte yürütülen ik- tisadi abluka ve pasif mukavemet, her türlü tahammülü kaçırmakta- "Bekledim de gelmedin.." Bu mektup, Kıbrıstan Türkiyeye gelen binlerce imdat mektubun- dan sadece birisidir. Bu imdat mek- tuplarından çoğunu, daha Kıbrısta çarpışabilecekken apartopar Tür- kiyeye getirilen ve öğrenci yurtla- rında işsiz güçsüz oturup, Üniver- AKİS sitenin açılmasını bekleyen müca- hidler ailelerinden almakta ve deli- ye dönmektedirler. Bu mücahidler- den biri, — Dışişleri Bakanı Çağlayangil, emrivakilere müsaade etmiyeceğiz' iyor. Peki, emrivaki nedir? Bir de- fasında ille de 500 türkün birden mi kesilmesini bekliyorlar? İşte, katliâm yürüyor, ama ağır ağır. Pa- paz kurnazdır, öyle toptan katliâm yapmaz. Peki, son türk kesilinceye kadar, bizimkile er, emrivaki olmadı e ” > diye bekliyecekler mi?" demiş- Kıbrısa ait müthiş haberler gel- mektedir. Türk cemaatinin morali- nin iyice kırıldığını, Kıbrıstan ge- lenler anlatmaktadırlar. Hattâ ce- maatin, Kıbrıstan - göçeceği günü bekliyerek para biriktirmeğe çaba- ladığı anlatılmaktadır. Rumlar Kıb- --sta, hücuma geçtikleri anlarda, türklerle alay etmekte, "Bekledim de gelmedin" şarkısını çalmaktadır. ar! Buna karşılık Hükümet, ortalığı tozpembe gösterme aabasındadır. Rauf Denktaş bu kon "— Çocukları ne tahrik etmiştir, kim tarik etmiştir, diye arıyorlar. Kıbrıstaki gerçek durum tahrik et- miştir" demektedir. Mücahidlerin, "Hükümet sizi ik- na ederse, siz de bize gelip 'dâva iyi yoldadır" derseniz, vazgeçeriz" de- dikleri liderler, Hükümet tarafın- aydınlatılmamışlardır. Denktaş, ” Ş a çocuklara, dâva iyi yeliz diyecek durumda mısınız?" sorusuna şu cevabı vermiştir. "— Hayır! Aydınlanmış değiliz!." Sükanla görüşmüş olan Kıbrıslı liderler, Kıbrısta fiilen oenosisin gerçekleştiğini ifade etmektedirler. Denktaş, — Enosis oldu mu ne olacak? Yunan Bayrağı çekecekler, askerler ve polisler Yunan Kralına bağlılık yemini oedecekler ve mülki idare Yunanistan namına yerli ramlar ta- rafından yürütülecek. Bunların hep- si bugün olmuştur. Resmi bir açık- lama ile enosisi ilân etmemelerinin sebebi, (o Türkiyenin o tepkisinden korkmalarıdır. Ama bu durum de- vam ederse, beş sene İçinde orada türk kalmaz.." demektedir. Denktaş, milli dâvaların milli he- yecanla takip edilebileceğine inan- dığını, bu heyecanı söndürmeğe ma- tuf hareketleri tasvip edemiyeceği- ni bildirmiştir. 2 Eylül 1967