AKİS yacak ihracat artışı olmamaktadır. Bu sebepten, türk ekonomisinin dış ödemeler dengesi devamlı bozukluk içindedir. Bu mesele, ayrıca, tedavüldeki para miktarıma fazlalaşması ile birlikte türk ekono- misinin enflasyona girmesi okonu- sunda tehlike teşkil etmektedir. — Enflasyonist gidişin durdu- rulması iki yolla mümkündür: vası- talı vergilerle devlet mamullerinin fiyatlarını yükseltmek, yani talep gücünü azaltmak söz konusudur. Oysa, zaten adaletsizliği açık olan vasıtalı vergilerin yükseltilmesi po- litik bakımdan zordur. Devlet ma- mullerinin fiyatlarına zam yapmak, kısa sürede diğer piyasalarda da fiyat ayarlamalarına yol açacaktır. Zira, türk özel sektörünün fiyatları devlet sektörünün kendisine vere- ceği ham madde, yarı mamul mad- de, hizmetlerin fiyatlarına çok bağlıdır. — OECD'nin asıl önemli tedbir diye gösterdiğinin ise, şansı hiç yoktur. "Vergilerin daha rasyonel- leştirilmesi" diye belirtilen tedbir, örneğin 25 milyarlık bir tarım sektöründen hiç olmazsa 1-2 mil- yarlık spohtane vergi imkânlarını değerlendirmeyi (ogerektirmektedir. Bu mesele, çok iktidarlar için zor mesele olarak çözülmeden kal- mıştık. Kaldor'un tavsiyeleri, bir zamanların Maliye Bakanı Ferit Melenden bile olmayacak | lâflarla süslü bir damga yemişti. Şimdil Güven Partisinin kafasındaki AP'nin ise, böyle işlere şey değildir. — OECD'ye göre, "Türkiye kal- kınmasında en büyük engel, plân kaynaklarındaki yetersizliktir. Her nekadar turizm gelirlerindeki artış ümit verici ise de, asıl önemli gelir kaynağı olarak ihracat ala- nındaki bir gelir artırımı için a- lınması düşünülen tedbirlerin meyvaları "uzun süreli olmak Zo- dindar dırlar Kısacası Türkiye, kal- kınmasının finansmanı için -iç ge- lir kaynaklarım düzeltecek tedbirle- rin etkisizliği yüzünden dışa ba- gımlı kalmakta, raporun diliyle, “dış lal belitti bir bekleniliş i- çinde"dir — Son olarak, Hükümetin ve danışmanlarının, ekonomist kafası ile değil, maliyeci kafası ile izlemeye çalıştıkları bazı mali tedbirlerin de, bütçe meselesini halledelim derken ekonominin gelişmesini dur- durabileceği veya daha fenası, türk girişmesi olacak 2 Eylül 1967 ekonomisinin dışa bağımlılıktan kurtarılması için tedbiralmak ge- rektiği görüşlerini savunanlara kar- ı çıkanları haklı kılacak bir du- ruma yol açacağı da belirtilmekte- dir. Raporun bu alanda verdiği ör- nek, maliyecilerimizin savundukla- rı bir tedbir olan "ithalâtın kı- sılması" hakkındadır. Rapor, "dö- viz rezervleri düşen Türkiyenin ithalâtını kısması mümkündür. Fa- kat bu yola gidilmesi ile birlikte yatırımların da ithalât daralması yüzünden zarar görmesi beklenme- lidir" görüşündedir. — Felsefesi "faziletli özel sektö- rümüz eliyle kalkınma" olan İktidarı ne derse desin, azgelişmiş bir ülke olan Türkiyede hem kendi kazancını, hem de -fazilet icabı- memleketin durumunu ve yararını gözetmesi gereken özel sektörümüz hakkında gene özel sektörcülüğe -a- ma kapkaççı olmayan özel sektör- cülüğe- inanan batılı ülkelerin teş- kilâtı olan OECD Raporunda şöy- le denilmektedir: "Özel teşebbüs, Hükümetçe alınan bütün tedbir ve . gayretlere rağmen, gereken sabala- ra yatırım yapmamaktadır. Türk Özel sektörünün hafif sanayi alanla- rından diğer önemli sanayi alanla- a çekilmesi için tedbir alınma- ıd Ve İktidarın tedbirleri 1967 Programında, başlarda, 1966 ve 1967 yılı yatırımları yüzde yüz gerçekleşse bile, tarım, maden- cilik, imalât, enerji, konut, sağlık ve eğitim sektörlerinde Plâna gö- re daha az yatırım yapılması Z0- runlu olacaktır" denilmektedir. Oy- sa İktidarın, gerekli görülen gelirle- rin âdil dağılımı konusunda Plân- da gösterdiği, "hizmetlerin gelişme- sini sağlayacak yatırımlar da gelir © BE ii ir İKTİSADİ VE MALİ SAHADA dağılımını iyileştirecek bir tedbir olacaktır" gerekçesi ise, Plân metni ile çelişki halinde ve boşlukta ka- lan bir görüştür. Bu, işin "tercihlerle ilgili" bö- ümüdür. O orunda belir- lilen problemlerin doğru olmadığı" nı söyleyen ilgililerin iddialarının aksine, 1967 Programında Plâncı- lar, "Tarım sektöründe bu yıl an- cak yüzde 15 oranında bir gelişme beklenebileceğini", o “beş yıllık bi- linci Plân döneminde yatırımların toplam olarak yüzde 48 oranında artması öngörülmüşken, bunun, 1967 Programının hazırlandığı günlerde yüzde 17.55 oranında kaldığını", "bu yılki 1967 Programında toplam ka- mu gelirlerinin 22 milyar 473 mil- yon lira, toplam kamu a larının ise 24 milyar 692 mil lira olacağını" söylemekte, “1967 yılı kamu kesimi harcama hedef- lerine ulaşabilmek için 2 milyar 19 milyon liralık ek finansman ihtiyacı vardır" demektedirler. Plancılara göre, kamu sektörü- nün bu derece yüksek bir ek fi- nansmana ihtiyaç göstermesinin başlıca sebebi, Plânda ve onu iz- leyen programlarda iktisadi devlet teşekküllerinin yaratacağı kaynaklar ve vergi gelirlerinin arttırılması i- çin öngörülen tedbirlerin bir kıs- mının henüz alınmamış olmasıdır. Dost ülkelerin bile, "çanlar çalı- yor" diye İkazda bulundukları | bir dönemde, Plâncılarla Hükümet a- rasında yapılan -son fasıl olduk- ça ahbapça geçen- görüşmelerde ise, bu gibi önemli meselelerin çözülmesi için alman tedbirler, vergi kazası, yatırım indirimi, güm- rük vergisinin taksitlendirilmesi, itirazların vergi tahsilatını durdur- maması, büyük şehirlerde açıkça faaliyet gösteren amerikan eşyası pazarları -PX- nın önlenmesi gi- bi, meselenin temeline inmeyen, devlete -Plâna ve sosyal adalet ilkelerine uygun şekilde- yeni ve sağlam gelir kaynaklan bulmaya çalışmayan palyatif tedbirlerin dü- şünülmesi ile ED AP İktidarının, OECD R da açıkça belirtildiği gibi, Pir ekonomisini, dışa bağımlılığını de- vam ettirece bugünkü yapıdan kurtarmak" için 1967 Programın- da Plâncılar - Hükümet görüş- melerinde düşünebildiği en radikal tedbir ise, "Spor-toto gelirleri- nin de konsolide bütçe gelirleri a- 17