AKİS koymuştu. Bunun üzerine, Portekiz yönetimi gerilemek zorunda kalmış pekinden özür dilenmiş, Makaodaki komünistlere kötü muamele yapıl- mayacağı ve bu sömürgenin Çin Halk Cumhuriyeti aleyhtarı çalış- malar için kullanılmayacağı yolun- da söz verilmiştir. Pekinin Hong Kong yönetimini de böylece yola getirmek için yap- tığı son baskılar, geçtiğimiz Nisan ayında, bir yapma çiçek fabrikasın- da ücret anlaşmazlığı yüzünden grev ilân eden işçileri sömürge po- lisinin o hırpalamasıyla başlamıştır. O zamandan bu yana da Hong Kongda grevler ve sokak çarpışma- ları birbirini kovalamaktadır. Ko- münistlere bu konuda en ufak bir tâviz vermenin bile Hong Kongu ö- nünde - sonunda Makaonun duru- muna düşüreceğini pek iyi bilen in- gilizler, ogrevcilere karşı çok sert tedbirler almışlar ve adadaki çinli görevlileri adım adım izlemeye baş- lamışlardır. Bu arada, geçen haf- talar içinde, Pekin eğilimli i üç Hong Kong gazetesi de kapatılmıştır. Eski çamlar bardak olacak Geçtiğimiz hafta Sah akşamı Pe- kindeki İngiliz Elçiliğinin yakıl- masına yolaçan kızgınlık, iste, ka- patılan bu üç gazetenin derhal ye- niden açılması ve Hong Kong ha- pishanelerinde tutuklu elli kadar komünistin 48 saat içinde serbest bırakılması yolundaki bir çin nota- sının Hong Konglu yöneticiler tara- fından dinlenmemesi üzerinedir. Gerçi Pekindeki Elçiliğinin yerle bir edilmesine rağmen İngiltere hâlâ bu çin isteklerini kabul etmiş değildir ama, bu yüzden çıkan bunca karı- şıklıktan sonra, İngilterenin Hong Kongda artık daha dikkatli olmak zorunu duyacağından hiç şüphe e- dilemez. Eğer İngiltere bugün Hong Kongda kendi bildiğini okumaya ve bu adanın Çin aleyhine yapılan her türlü çalışmaya açık kalmasına göz yummaya devam ediyorsa bu, hiç şüphesiz, Pekinin, Hong Kong pen- ceresinden yoksun kalmayı göze ala- mıyacağına inandığı içindir. Fakat Pekin, bu pencerenin kendi varlığı ve güvenliği için tehlikeli olduğuna karar verdiği an, acaba pançurları indirmeye kalkışmıyacak mıdır? Son olaylar, herhalde, İngiltere- ye Çinin, gerekirse bu 'pancurları indirmeye de kararlı olduğunu gös- termiş olmalıdır. 2 Eylül 1967 DÜNYADA OLUP BİTENLER GEÇEN HAFTA DÜNYADA ORTADOĞ U — Arapların acı yenilgisiyle sonuçlanan üçüncü Arap - İsrail savaşının bittiği günden buyana, yenilenler arasında ve yenene karşı ortak bir politika çizilmek amacıyla yapılan toplantılar birbi- rini kovalıyor. Hatırlanacağı gibi, bu toplantıların birincisi, savaşın hemen ertesinde, Dışişleri Bakanları kademesinde Kuveytte yapılmış; onu, önceki ay Kahirede Mısır, Suriye, Irak, , Cezayir ve Sudan dev- let başkanlarının katıldığı bir "küçük zirve" izlemişti. Bu "küçük zirve"den sonra da, bundan bir ay kadar önce, Hartumda, gene Dış- işleri Bakanları kademesinde bir toplantı yapılmış ve bu toplantıda, arap devlet başkanlarının Ağustos sonunda Sudan başkentinde bu- luşmaları kararlaştırılmıştı. İşte bu devlet başkanları şu satırların yazıldığı sıralarda, Hartumda çalışmalarına başlamak üzeredir. An- cak, gelen haberlerden anlaşıldığına göre, Hartum caddelerinde onüç arap devlet başkanının forslarının dalgalanmasına rağmen, bir yan- da, "ılımlılar" diye tanınan Tunus, Libya ve Fas devlet başkanları, öteyanda da "aşırılar" diye bilinen Suriye ve Cezayir devlet başkan- ları olmak üzere, tan beş yüksek kademeli yönetici, araplar arasın- da ortak bir politika çizilebileceği konusunda bütün ümitlerini yitir- dikleri için, bu toplantıya katılmamak kararındadırlar. Bu çekim- serliğe, toplantıya katılacak olanlar arasında savaş sırasında İsraile yardım eden batılı devletlere uygulanacak petrol ambargosu konu- sunda zaten ötedenberi varolan görüş ayrılıkları da eklenecek olur sa, Hartum Konferansından olumlu bir sonuç beklenemiyeceği ken- diliğinden ortaya çıkar. SILAHSIZLANMA — Cenevrede yıllaryılıdır çalışıp duran onse- kiz üyeli -aslında, bu konuda De Gaulle işbaşına geleliberi kendi bil- diğini okuyan Fransa çalışmalara katılmadığı için filen onyedi üye- lidir- Silâhsızlanma Konferansına, geçtiğimiz hafta Perşembe günü, amerikan ve sovyet temsilcileri birer karar tasarısı sundular. Çekir- dekli silâhların yayılmasını önlemek konusunda olan bu iki tasarıyı birbirinden ayıran tek şey, yazıldıkları dildir. Bunun dışında, her isi de harfiharfine aynı önerileri kapsamaktadırlar. Washington ile Moskova arasında uzun süredir yapılan görüşmeler sonunda hazır- lanan bu ortak tasan, çekirdekli silâh sahibi devletlerin öteki devlet- lerin de aynı türden silâhlara sahip olmak konusunda çalışmalara girişmelerini yasaklamaktadır. Fakat bu yasaklamalara uyulup uyul- madığının nasıl denetleneceği üzerinde anlaşmaya vanlamamış ve bu konunun çözümü geriye bırakılmıştır. Bu eksikliğin iki büyük devlet tarafından hazırlanan tasarının değerini büyük ölçüde azalttığına hiç şüphe edilemez. Bunun yanısıra, bir bakıma iki büyük devletin çekirdekli hegemonyasını sürdürmek anlamına gelecek böyle bir an- laşmanın karşısında Çin ile Fransanın takınacaktan tavır bilineme- mekte, Federal Almanyanın bu anlaşmayı kendi ulusal çıkarlarına aykırı bulduğu ise pek iyi bilinmektedir. Bu üç ülkeden başka Kü- ba, Cezayir ve Kamboçya gibi, çekirdekli silâh sahibi olmayan bazı küçük devletlerle Hindistan ve Brezilya gibi bazı yan - büyüklerin de anşama konusunda bazı kayıtlan vardır. İşte bütün bunlar bira- raya gelince, geçen hafta Cenevre Konferansına sunulan amerikan - sovyet ortak tasarısının başarı şansı üzerinde şüpheler beslemek, fazla bir kötümserlik sayılmamalıdır. BUNLAR DA OLDU