YURTTA OLUP BİTENLER ve ilelebet kapalı olduğunu söyle- meğe lüzum yoktur. Rahmetli Etem İzzet Benicenin, Yeniköyde, evinin önünden geçen, kamuya ait yolun denize inen kısmını geçen yıl kapat- ması, üstelik bir buldog köpeğini de bekçi koyması, örnekler arasın- da sayılabilir Telörgülerle çevrilip doldurul- mak suretiyle denizden kazanılan arsaların bugünkü rayiçle metreka- resinin 4000-5000 liradan satıldığını ve bundan sağlanan milyonları dü- ünmek, insanı huzursuz etmeye kâfi gelmektedir. Bu yağma nasıl önlenebilir? Bu yağma işi, 1956 yılma kadar sin- sice ve korunularak yapıldığı için pek göze batmamıştır. Zira, 10 Haziran 1933 tarih ve 2296 sayılı "Belediye Yapı - Yollar Kanunu"- nun 4-F bendine göre, "kıyıdan 10 metre içeriye doğru olan bir şe- ridin kamunun istifadesine bırakı- lacağı" öngörülmekteydi. Kanunun bu maddesi gerçek anlamıyla uygu- lanmış olsaydı, o belediye şuurları içinde -hiç değilse İstanbul ve ben- zeri yerlerde- kolayca yurgun ol- mazdı. Ne var ki, DP İktidarının vurgundan yana ileri görenleri, 23 yıldanberi yürürlükte olan bu ka- nunu ve özellikle bu maddeyi, 1956 yılının Temmuz ayında çıkardıkları 6785 sayılı İmar Kanunu ile tama- men ortadan kaldırmışlardır. Av- rupa, eski krallar, dükalar, prens- ler tarafından verilmiş hakların ip- taline ve özel kişilerden arsa alıp kamulaştırmaya çalışırken, Türlü- yede durum tersine cereyan etmiş ve sahillerin özel kurum ve şahıs- larca yağma edilmesine imkân ha- zırlanmıştır. 1956 yılındaki İmar Kanunu teklifi bazı DP'li milletve- killerince o-gerekçesiz- o hazırlanıp Meclise verildiği zaman, bu konuda kamuoyu âdeta uyutulmuştur. Bu- günkü duruma göre sahilleri "yağ- ma"dan koruyacak bir kanun hük- mü ise, ne yazık ki, mevcut değil- dir. Tek çıkar yol, belediyelerin, mevcut rayice göre arsanın gerçek bedelini ödiyerek -Anayasanın 38. maddesine göre- kamulaştırması- dır. Fakat, hâlâ gecekonduları ka- mulaştıramıyan belediyelerin, mil- yonluk tesisler üzerinde bir kamu- laştırmaya kalkışması ise ancak ha- ve olabilir. çok daha ilginç bir yanı da, 1933leki kanun 1956'da yürürlükten kaldırılırken, 37 yıldanberi en ufak bir değişikliğe uğramıyan "Umur-ı belediyeye ait ahkâm-ı cezaiye" hakkındaki kanunun yürürlükte tu- tulmasıdır! Mutlu bir azınlığın -ve tabii, yağmacıların- işine gelen bu kanuna göre, suç ne kadar büyük olursa olsun, belediye yasaklarını çiğniyen şahıslara verilecek en ağır ceza, 50 liradır! Böylece, şehrin ha- ritasını değiştirenler, hâlen yürür- lükteki bu kanunla belediye sınır- ları içinde denizi doldurup milyon- lar vurmalarına karşılık, 50 liracık bir cezayı seve seve göze alabilmek- tedirler. Dahası var: Eğer denizi dolduranlar, deniz trafiğinin aksa- masına sebep olabilecek derecede Tahattuzhane, sayfiye görevi görüyor Kim okur, kim dinler.. AKİS ileri giderlerse, o zaman da Liman İdaresinin 100 liralık bir cezası ile karşılaşabilmektedirler, -Ne büyük ceza değil mi!- Kısaca, sühillerdeki vurgunu ya- panların, bugün için, cezadan yana bir korkulan yoktur. Bütün mese- le, vurgun sahasının çevresindeki insanların şikâyetlerine kulağı tı- kayabilmekte ve sinirleri (o sağlam tutabilmeyi becerebilmektedir. Eğer otuzyedi yıllık "fosilleşmiş" kanundan bir fayda beklenmiyorsa, -ki beklemek çok gülünç olur-, o takdirde, CHP İstanbul milletvekili Avukat Reşit Ülkerin hâlen Imar- İskân Komisyonunda bulunan iki maddelik kanun teklifine belbağla- maktan başka çıkar yol görünme- mektedir Bu haftanın ilk günü, Cağaloğ- lunda Hasan Rasih Hanın ikinci ka- tındaki yazıhanesinde AKİS muha- biri ile bu konuda görüşen Reşit Ülker, "Milk Kıyılar" konusundaki kanun teklifiyle “İlgili açıklamalar- da bulundu ve şöyle dedi: "— Bugün deniz şehri olan İs- tanbul gibi büyük şehirlerde ve bü- tün Anadolu sahillerinde kıyılar, şahıslar tarafından kapatılmak su- retiyle vatandaşın denize girmesi değil, denizi seyretmesi mümkün olmıyan bir hale düşürülmüştür. Bazı mülk sahipleri, deniz içinde dahi telörgüler koyarak, değil ka- radan, denizden gelenlerin dahi de- nizden yararlanmalarını önlemek- tedirler. Hattâ, uçları denize açılan sokak başlan dahi, bazı mülk sa- hipleri ve bazı zorbalar tarafından vatandaşa kapatılmıştır. Benim, Meclise sunduğum 'Milli Kıyılar" kanun teklifi öyle uzunca Ye ve müzakereyi gerektir- ecektir. (o Basittir ve özdür. Sade- & Eiki maddeliktir. O iki madde şu- dur: I — Su kenarlarında rıhtımdan veya rıhtım yapılabilecek noktadan en az 10 metre genişliğinde bir top- rak şeridi, umumun istifadesine mahsus olmak üzere milli kıyı ola- rak bırakılır. Geçici Madde — Hâlen milli kı- yilan > yapılmış olan yapılara do- kunulamaz. Fakat yeni inşaat ve ta- dilât ve genişletme için ruhsat veril- mez ve inşaat yapılamaz." İlgililerin görüşleri İmar İskân Bakanlığındaki bir genç mühendisle teknisyenler da bu 2 Eylül 1967