AKİS hiç olmazsa bu iskelelerden denizi seyredebiliyorlardı. Şimdi bu, ha- yal olmuştur. Moda, Kalamış, 'Cad- debostan, Suadiye Ee ki- raya verilmesi sonucu, parası olmı- yan halkın, denizi manzara olarak bile görmesi bu semtlerde ortadan kalkmıştır. e İskelelerin çoğu klüp, çayhane ve saz salonu haline geti- rilmiştir. İşin en acıklı tarafı, denizden ça- lınan arsalarla bu semtin haritası- nı değiştirenlere, şikâyetlere ve ba- sının ikazına rağmen, dokunulmayı- şıdır. Bu konuda en güzel örnek- lerden biri, Selâmiçeşmede denize açılan 18 Mart sokağının bitişiğinde ki köşkün sahiplerinden biri olan Dr. Ali Şükrü Şavlının, duvar ör- dürmek suretiyle, halkın bu sokak bitiminde denizden yararlanmasını engellemesidir. Bununla da yetin- miyen bu doktor, denizin içine telör- gü çekerek, halkın sandal ve motör- le gelip, evinin önünden denize gir- mesini yasaklamıştır. Denizin her- kese ait olduğunu ispatlamak ama- cıyla, "inat olsun" diyerek, yüzmek için bu telörgülü sahil parçasına giren Avukat (o Raşidoğlunun, "mes- kene taarruz" maddesine istinaden yakalanışı, karakola götürülüşü ve mahkemelik oluşu, sonunda haklı çıkarak Yargıtaydan lehte bir karar alışı, bir roman konusu olacak ka- dar ilginçtir. Yargıtay 4. Hukuk Da- iresinin 15.6.1965 tarih ve 2612 sa- yılı kararım, "sahillerin yağması konusunda önemli bir belge olması bakımından", özetle aktarmakta fayda vardın "Medeni Kanunun 641. maddesi gereğince, denizler, devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, özel mül- kiyete konu teşkil edemezler. Me- deni Kanunun 912. maddesine güre, bu niteliklerinden ötürü tapuda ka- yıtlı olamazlar; hattâ bir mahal, sonradan deniz haline gelirse, mev- cut, tapu haydı silinir. Denizlerden yararlanma hakkı kamu hukuku e- saslarına göre düzenlenir. Aksine bir engelleme olmadıkça herkes de- nizlerden faydalanır. (..) Döâvâlının telle çevirdiği yeri meskeninin müş- temilâtı olarak farz ve kabul etme nin hukuki hiçbir dayanağı yoktur O halde, davalının hukuki durum: yanlış anlam vererek, davacının yüzmesine mâni olması, daha da ileri gidip hakkında şikâyetçi bu lunması, kanuna uygun bir davra- niş değildir." 2 Eylül 1967 Uygulanmayan nn Sahillerdeki Oo yağmanın, bir veya birkaç kişinin gayretiyle, önlen- mesine imkân yoktur. Çünkü, bu Yargıtay kararı, ie bir kişinin denizden yararlanmasına veya de- nizi gaspına engel olamamıştır. As- lında bu kararın kapsamına bütün sahil vurguncularının girmesi lâ- zımken, karar rafa kaldırılmıştır. Hasan Ali Yücel, Salih Omurtak ve diğer zevat tarafından bir "düka- lık" arazinin 20 bin liradan Hazine- den satın alınması ve arkasından bir sayfiye yeri olarak, parsellenip satılarak milyonlarca lira kazanıl- ması da enaz Dr. Ali Şükrü Şav- lının denizi telörgüyle çevirmesi ka- dar ilginç safhalar arzetmektedir. YURTTA OLUP BİTENLER tali gerekir." Bütün bu Yargıtay ve Danıştay kararlarına rağmen durumda fak bir değişiklik olmamıştır. "Çün. kü bu kararları uygulayacak olan- lar, aslında karara karşı olan kişi- ler, yâni idarecilerdir. Bu nedenledir ki, İstanbulun dört tarafındaki sahilleri lüks, klüp- ler, villâlar sarmıştır. Hele Eren- köyde bir avuç insanın yararlandı- $ı "Marmara Yelken Klübü", göz göre göre, büyük bir cüretkârlıkla, kamuya ait bir sokağı gasbetmiştir. Etemefendi caddesinin denize ka- dar uzanan kısmı bu klüp tarafın- dan duvarla klüp arsasına eklenmiştir. kapatılarak, soldaki insafsız bir şekilde Silivride kıyılar Halka kapalı Devletlerin ancak sahip olabilecek- "kara suları" gibi, "ferdin ka- ra Suları hakkı" kavramını icade- den İçişleri Bakanlığının bir kara- rının iptali konusunda Danıştaya açılan dâva için verilen karar ise şudur: "Deniz ve kıyılar, kamu yararı- na açık yerlerdir. Bu yerlerden, ka- nunla konulmuş yasaklarla yetki!. organların usulüne göre aldığı ted- bir ve kararlar dışında herkesin faydalanması gerekir. (..) Herke sin faydalanacağı bir yerin faydası- nı ve yere yakın mülkleri bulunan kimselere hasretmeyi intaç eden böyle bir tasarruf tecviz edilemiye ceğinden, dâva konusu kararın ip- Gene Modadaki Lozan Klüp ve Deniz Klüp de, denizden yapılan vurgunun eseridir. Bu arada en ti- pik örneklerden biri de, eşki Baş- bakanlardan Suat Hayri Ürgüplü, milyoner - fabrikatörlerden Fuat Bezmen, Joce Arthure ve tanınmış oniki zengin tarafından kurulan, Yeşilyurttaki "Deniz Klübü"dür. Bu klüp, devletin, milyonlarca lira sar- federek, Yeşilyurt sahillerini deniz- den korumak için yaptırdığı sahil duvarının önce ortasını almış, son- ra sağını solunu kaplıyarak, tama- men Hazineye ait sahili, hem de beş para ödemeden, kendine malet- miştir. Bu muhteşem klübün kap- ladığı sahilin, vatandaşlara daima 11