HAFTANIN İÇİNDEN İsmet Paşa Faktörü A.P. İktidarının, demokratik kaidelere saygı bakı- mından olumlu bir başlangıç devresinden sonra bu yaz, bir takım partiiçi ve partidışı tesirler sonucu tehlikeli yollara saptığı, üzerinde hemen herkesin it- tifak ettiği bir gerçektir. A.P. saflarından bazı nara- lar hep duyulmuştur. Tâ Gümüşpala devrinden bu yana Partiyi katı yönlere itmek isteyenler çıkmıştır. Bunlar 27 Mayısa çatmışlardır, Orduya sövmüşlerdir, intikam istemişlerdir, zamansız bir af gürültüsü ko- parmışlardır, şeriat talebinde bulunmuşlardır. Gü- müşpalamın A.P. 'si de, bu yaza kadar Demirelin A. P.si de, parti olarak bunların gösterdikleri tarafa sapma- mışlardır. Hattâ zaman zaman, hem Gümüşpala, hem Demirel, partiiçi bir takım grupları, yahut A.P'nin bazı yan kuvvetlerini kızdırmak, darıltmak pahasına, gerekli vaziyeti almaktan e m Bu yaz, sıcaklar A.P Gen Başkanının başına vurmuşa benziyor. İtidalli ve “İniyatı Demirel git- miş, onun yerine, "Yaparız, olur" kafasında bir lider belirmeye başlamıştır. Öğretmen derneklerinde, öğ- renci derneklerinde, devlet kademelerinde oynanan oyunlardan sonra açıktan açığa baskı, tedhiş hare- ketlerine girişilmiş, Meclisten tasvibi caiz olmayan kararlar A.P. Grupunun kalkan elleriyle çıkarılmıştır. Bunların bir kısmının yüze göze bulaştırılmış olma- sı, 1967 Türkiyesinde çoğunluk partilerinin dahi, ar- zuladıkları gibi cirit atamayacaklarının delili sayıla- cak yerde hiddeti ve şiddet temayüllerini arttırmıştır. Bugün A.P. İktidarının, DP: İktidarının son yıl- larında olduğu gibi bir zulüm idaresi kurmuş bulun- duğunu ileri sürmek, sadece insafsızlık değil, aynı zamanda haksızlıktır da.. Demirel bir takım tenkitle- re hâlâ, serinkanlılıkla tahammül etmekte, bunlara, şiddet kullanarak değil, konuşarak cevap vermekte- dir. Ancak bu cevapların pek sudan, pek ucuz, pek yavan ve boş olması, tesirsiz kalmalarına yol açmak- tadır. Muhaliflerin "lâf cevabı" ile mağlüp edilebil- dikleri devrelerde, sadist olmayan hiç bir iktidar li- deri başka mücadele vasıtaları aramaz. 1954e kadar Menderes de böyle bir durumdaydı. Ama "lâf ceva- bı", tenkitlerin olumluluğu artıp ta kimseyi tatmin etmez hale gelince Menderes, tenkitlere "Yahu, sakın onlar doğruyu söylemiş olmasınlar. " "diye politikası Üzerine eğilecek yerde "En en bilir, en iyi- yi ben yaparım" felsefesinin çaimilmınia batmıştır. O zaman, akıl yolundan susturamadığı muhaliflerini sopa kullanarak bertaraf etmek usulünü benimse- miştir ki bu da, onun sonunu hazırlamıştır. Bu yaz A.P. İktidarı, meşhur dokunulmazlık gafiy- la böyle bir mecraya sürükletilmiştir. Şimdi Anayasa Mahkemesi müessesesine, mahkemenin kendisine ve mahkemenin yargıçlarına karşı naralar safhası baş- lamıştır. Bir yandan ekonomik alanda "Yetkiler Ka- 12 Ağustos 1967 MetinTOKER nunu" ile bir karakuşi iktisat politikası devri açılmış- ken ve o kanuna dayanılarak girişilecek tasarrufla- rın Demirelin başını çok ağrıtması mukadderken si- yasi alanda da "İktidarsak iktidarlığımızı bilelim! Şamar oğlanı mıyız, biz?" kışkırtmaları mesafe al- maya koyulmuştur. Seçimle gelmiş iktidarlarda şiddet devri bir gün- de açılmaz. Oraya yavaş yavaş gidilir. Mesele, ikti- darların tasarruflarından ziyade -onlar, birer imkân, zemin ve zaman meselesidir- temayüllerine doğru teşhis koymaktır. Menderes, sadece tasarruflarına bakan ve temayüllerine doğru teşhis koyamayan çok kimsenin, zaman zaman desteğini sağlamıştır. Sonra bunlar aynı Menderesle, dişe diş savaşmak zorunda kalmışlardır. Demirel şimdi, tehlikeli bir yol üzerinde olduğu intibaını veriyor. Aydınlan gittikçe artan bir süratle kaybetmektedir. Memleketin siyasi huzuru bozuk çal- maya başlamıştır. Bugün, buna bakıp, bir çok kimse "Paşa nerede? Paşanın sesi neden çıkmıyor?" diye sormakta ve bu- na, kendi aklına, bilgisine veya hislerine göre cevaplar vermektedir. Bu cevaplar, İsmet İnönünün artık ihti- yarlamış olduğundan A.P.'nin tam çamura yatmasını sessizce beklediğine ve darbeyi o zaman indireceği- ne kadar uzanmaktadır. Gerçek biraz değişiktir. İnönü iktidara ikazlarını, henüz, açıktan değil, kapalı kapılar arkasında yapmak safhasındadır. De- mirel - İnönü görüşmelerinin her birinde Muhalefet lideri görüşlerini Başbakana hulüs ile söylemiş, tav- siyelerini bildirmiştir. Başka yollardan da ve başka kanallarla da İnönü vaziyetini belli etmektedir. Ni- hayet, yazın başındaki bir kaç Meclis celsesinde İnö- nü bir kaç defa kürsüye gelmiş, en yumuşak bir içinde en ciddi ihtarlarını yapmıştır. Bu konuşmala, rında İnönü ' "Sizi hatalardan kurtarmak istiyorum" demiştir. Buna "Biz senin, bizi kurtarmana muhtaç değiliz!" diyenler de çıkmıştır, böylelerini "Sus! A- dam tekin değildir. Bilmiyor musun?" diye sustu- ranlar da.. Ancak önemli olan, partisi içinde tam bir kud- rete sahip görünen Demirelin İnönünün tutumunu iyi anlayıp anlayamadığıdır. Başbakanın söylediği sözlerin miyar olması beklenemez. Demirel, "politika icabı konuşma"yı fazla kullanan bir tiptir. Asıl, davranıştan ve önlemediği, hattâ teşvik etti- ği bazı tasarruflar İnönünün tutumunu pek de anla- madığım göstermektedir. , Bu anlayışsızlık, elbette İnönüyü, daha anlaşılır bir tutum almakta fazla geciktirmeyecektir. Gerçek, daha ziyade işte böyledir.