AKİS metodlarının ilk ölçü ve prensiple- ri tesbit edildi. Bundan sonraki bü- yük seminerin bölge merkezi olarak Diyarbakır seçildi. Bu çalışmalara, mevsimden de yararlanılarak, ara verilmeden, devam edilecektir. Bu, CHP için, gerçekten de önemli bir harekettir. 1957-60 devresinde, Gü- lek Genel Sekreterken, birkaç espri- ye ve slogana dayandırılan canlılık, şimdi tekrar, fakat çok değişik bir şekilde yaratılmaktadır. Bu defa ha- reket kuvvetli ve etraflı bir fikre, "Ortanın Solu"na dayanmakta ve çok geniş bir halk hareketi haline getirilmek istenmektedir. Ortam uy- gundur. Ecevit ve arkadaşları, Ana- doluda yetiştirilmeğe ve bilinçli mi- litanlar haline gelmeğe hazır onbin- lerce heyecanlı insan tarafından kar- şılanmaktadırlar. Mesele, projeyi ra- fa kaldırmamakta ve inatla sonuca gitmek için çaba göstermektedir. Bu denemenin sonucu yalnız CHP için YURTTA OLUP BİTENLER değil, Türkiye için de çok önemli- dir. Türk halkı ya iyice afyonlana- cak, ya da uyandırılarak kurtula- caktır. Anadolu uyanmağa hazırdır, bunun, belirtileri çoktur. Uysalın bahsettiği hedefe varılır ve Ortanın Solu hareketi 20-30 bin militana maledilirse, başarıya çabuk ulaşıla- caktır. Bu 30 bin Halk gönüllüsü, bilgi, heyecan ve yurt sevgisi birara- ya geldiğinde çok şeyler yapa- bilir. Bu 30 bin önder, AP teşkilâtı kazanacağız! lacak, enine boyuna işlenecek ve bu seminerlere katı- lan dinleyicilerin de, bundan böyle aynı konuları ay- nı yetkiyle başkalarına aktarmaları, halkın içinde "halk gönüllüleri" olarak çalışmaları sağlanacaktır. Görülmektedir ki, "halk gönüllüleri" çalışmaları bugüne kadar ülkemizde alışılagelmiş politik çalış- malardan çok farklı, daha çok eğitim karakteri taşı- yan bir çalışmadır. Bu tip çalışmalara batı demokra- silerinde, gene siyasi partilerin ve kişilerin öncülü- ğüyle, pek çok eğitim kurumu da katılmaktadır. Ör- neğin, 1967 baharında Almanyada, Hessen eyaletinde gezdiğim toplum merkezleri, gençlik kuruluşları, yük- sek halk okulları, köy kadınını kalkındırma ve din- lendirme merkezleri ve çeşitli emekçi kuruluşları ta- mamiyle bu tip kurslar düzenlemekte ve yetişkinler, hattâ klâsik öğretim yapan okul çağındaki çocuklar, bu kurslardan geçerek kendi ülkelerinin gerçekleri İçinde, iyi vatandaş olmayı oöğrenmektedirler» Biz- de ise bu işi şimdiye kadar yalnızca, Amerikadan ül- kemize gelen Barış gönüllüleri yapmış ve amerikan görüşlerine göre, bizde toplum kalkınması çalışmala- rına kalkışmışlardır. Bunların arasında, Hükümetin de bildiği gibi, çizmeden çok yukarıya çıkan ve hattâ iç işlerimize fazlaca veya açıkça karıştıkları için geri gönderilenler olmuştur! Bunların içinde, gene, ger- çek bir ülkücülükle, iyiniyetle, yalnızca toplum kal- kınması amacıyla çalışan teiniz kimseler de çoktur. Ne var ki Barış gönüllüleri, Türkiyede, Amerikada öğrendikleri şeyleri uygulamaktadırlar. Oysa ki, bu- rası Amerika değil Türkiyedir ve Türkiyenin, bugünkü ekonomik ve sosyal yapısı yanında, dostlarımızın hiç- bir zaman dikkate alır görünmedikleri büyük bir ta- rihi, türklerin kendilerine özgü duyuş ve davranışları, kendi şartlan vardır. Barış gönüllülerine karşı Halk gönüllüleri İşte bunun içindir ki biz, gönüllülerimizin kendi içi- mizden çıkmasını istiyoruz. İstiyoruz ki gönüllü, 12 Ağustos 1967 Jale CANDAN CHP Kadın Kolları Genel Merkez Yönetim Kurulu Başkanı amerikan üniversitelerinin zengin kitaplıklarında de- gil, alınteriyle yetiştirdiği ürününü ya çürütmek, ya da yok pahasına elden çıkarıp sürünmek durumunda olan türk köylüsünün sorunları içinde yoğrulmuş ol- sun ve kalbi onunla çarpsın. Biz, bu yoldan gerçek- lere de, büyük halk kitlelerine de ulaşabileceğimize inanıyoruz. Gene inanıyoruz ki, bilinçli bir vatan sev- gisi ve sorunlarımızın bilimsel yoldan aydınlığa ka- vuşturulmasıyla, üstesinden gelemiyeceğimiz güçlük yoktur. Başbakan Demire!, köylüye, yalan zamanda buz- dolabı ve çamaşır makinesi vadediyor. Ama hangi yoldan? Biz biliyoruz ki, bir emekçi köylü yılda 500 lira kazanıp, on çocuğunu bununla geçindirmeye ça- lışırken, ondan yararlanan bir aracı, 50 bin lirayı ce- bine indirmektedir ve buzdolabı da, çamaşır maki- nesi de, çocuğunu okutmak, doktor, avukat, belki birgün başbakan yapmak, bu düzen içinde sadece ve sadece onun hakkıdır. Biz gene biliyoruz ki, tanın işletmelerinin yüzde 72'si 50 dönümün çok altında- dır; yani Türkiyede 10 milyondan fazla köylü, değil buzdolabı almak, akşamlan katıksız ekmek yemek zorundadır. Bizim mücadelemiz sağda, solda, ortada hiçbir yabancı devlete karşı değildir. Biz, kendi kendimizi yetiştirmek, Atatürkün her bakımdan bağımsız Tür- kiyesinin gerçek sahibi olmak için mücadele ediyo- ruz. İsmet Paşanın "Ortanın Solu" parolası, Türkiye'- de, bu anlamda ağızdan ağıza, kulaktan kulağa dolaş- maktadır. Engel çokmuş; olsun! Biz bu engelleri ve bu harekete karşı toplanan "ehlisalib"in ne paralar- la, ne maddi güçle beslendiğini de pekâlâ biliyoruz. Biliyoruz ve yılmıyoruz! Çünkü, Ecevitin dediği gibi, "İnsanlık tarihi boyunca mânevi güç, maddi gücü da- ima yenmiştir". İnanıyoruz ki, zafer bizimdir, biz ka- zanacağız. Buna yalnızca inanmakla yetinmiyoruz; bunu bilimsel yoldan, hesapla ve kitapla biliyoruz.