HAFTANIN İÇİNDEN Niçin çok konuşur ki ? Başbakan gene konuştu da, konuştu... Zaten Başbakan konuşuyor da, konuşuyor. Bir taş buldu mu, tıpkı eski devirde, Allah selâmet versin, Refik Koral tanın yaptığı gibi hemen onun üzerine, iri Vücuduyla fırlıyor ve başlıyor, ipe gelmez, sapa gel- mez lâfları ardarda sıralamaya.. Ne söylüyor, ne diyor, nedir fikri, niçin konuşmak lüzumunu hissetmiş, biz fâniler için bunu keşfetmek imkânsız. İp derken sap diyor, sap derken ip diyor, "Anayasa sosyalizme kapa- lıdır" diyor, "Ama kim isterse yürüsün" diyor, "Mey- valı ağacı taşlarlar" diyor, - "Armudu düşürmek için.." diye ilâve etmeyi unutuyor-, hiç kimseye fayda vermemiş bir şey yapıyor, profesörlere çatıyor, Sta- linin "Papanı tümenleri" hesabına geçiyor, arkadan müsamahalı oluyor, geniş gönüllülük ediyor, kızma- dığım kızgın lâflarla ifade ediyor. Sayın Süleyman Demirelin kendisini seven, ken- disini tutan bir dostu, bir ahbabı, bir arkadaşı yok mudur acaba? Bir arkadaş ki "Yahu, sus biraz be kar- deşim.." desin. Ama ben eminim ki Başbakanın etra- fındakiler, tam aksine, başka hava çalıyorlar n bu lâf enflâsyonunu tenkit edenleri yerip diyorlar "— Tabii Beyfendiciğim, kıskanıyorlar sizi» Üior. lar ki ağzınızı her açışta oradan bal akıyor ve milletin kalbine dolan bu bal sizi onun gönlüne yerleştiriyor. Kendileri bunu yapamadıkları için çatlıyorlar, patlı- yorlar." Halbuki gerçek şudur ki, Süleyman Demirel her geçen gün biraz daha "Bölükbaşılaşıyor". Memlekete bir Bölükbaşı bile çokken bunun bir ikincisiyle, hem de Başbakan olarak karşılaşmak, itiraf etmek lâzım- dır ki Türkiye için fazla lükstür. Biz, kuvvetli Başbakanların çok konuşmalarına alışkın bir millet değiliz. Menderes bile, kuvvetliyken, fazla konuşmazdı. Hatta, kuvvetini kaybettiği devir- lerde bile zaman zaman kendisini tutar, üç- ay, beşay ağzım açmazdı. Belki böyle yapmakla İsmet Paşayı çatlattığını ona söylerlerdi, o da bu şekilde düşünürdü ama, biz er gün bir demeci yayınlanan bir Başbakandan 'kur- tulmuş olmanın rahatlığını duyardık. Konuşma konusunda Babacan Gürseli de unut- mamak lâzımdır. O da, konuşmaya dayanamaz ve tıp- kı A.P. Genel Başkanı gibi, bir takım lâfları ardarda sıralamayı konuşmak zannederdi. Etrafının 'Babacan Gürseli konuşturmamak için sarfettiği gayretler bü- tün basın mensuplarının malümudur. Bir defa sayın Fahri Özdilek, konuşturtmasınlar diye gazetecilerden Başbakanlık önüne gelmemelerini rica etmişti. Sonra Babacan Gürsel bütün gazetelere telefon ettirtti ve 22 Temmuz 1967 MetinTOKER muhabirlerini Başbakanlık önüne, kendisiyle konuş- maya göndermelerini istedi. Dayanamamışa. Pek çok konuşanın saçma konuşmamasına imkân yoktur. Mantıki lâf bir noktada biter ve onun yerini cavalacoz sözler alır. A.P. Genel Başkanının konuşma- ları ıslak havlulara benziyor. Bir sıkılsalar, dünya kadar su bırakacaklar. Süleyman Demirelin kuru hav- lularla millet karşısına çıkması daha iyi değil midir? Ben Süleyman Demireli, Başbakan olarak Uç tut- muyorum. Söylediklerini okuyup kendisini ciddiye al- mak bana güç geliyor. Belki o büyük, yuvarlak, iri lâf- lar seçmeni cezbediyor ama, bana daha ziyade tebes- süm etmek ihtiyacım veriyor. "Türkiye türk milleti- nindir", "Türk milleti türktür" gibi sözler bir lâf ka- labalığından başka nedir ki? Aslında, bunu bilerek yapıyorsa, Süleyman Demirelin türk milletine hiç bir saygısı yok demektir. Ama ben A.P. Genel Başkanını demokratik kaide- lere bağlılığından ve sinirlerini, hiç olmazsa herkesin önünde bozmadığından dolayı gerçekten çok takdir ediyorum ve çok seviyorum. O, bildiği gibi davranı- yor, bu davranışın kendisine başarı, menfaat sağladı- gım düşünüyor, bunlara devam ediyor. Fakat davra- nışını tenkit edenlere de müsamahalı ve -tıpkı benim onun sözlerini okurken yaptığım gibi- mütebessim bakıyor. Demokrasi, bu işte. Herkes istediğini yapacak. Fakat hiç kimse, yap- tığı karşısında başkalarının tepkisine (o kızmayacak. Davranış onun hakkı, tepki de başkalarının hakkı.. Ancak, Demirel aynı zamanda Başbakan da.. Böy- le bir mevki işgal edenler biraz daha ciddi olurlarsa daha çok ciddiye alınırlar. Demirelin ise buna muh- taç bulunmadığını hiç kimse İddia edemez. Bu, "ka- sılmak”" değildir. Bu, söylenmesi gerekeni söylemektir ve Başbakanların boşa konuşmasının hiç bir faydası yoktur. Her gün bir nutuk bir kısa süre belki "popü- larite" Sağlar - Demirel böyle tâbirlerden hoşlanıyor-, fakat en sonda, hatta bu kısa sürenin sonunda gazete- ler lâfları boşlar, halk lâfları boşlar, seçmen lâfları boşlar. Süleyman Demirel, tarafsız bir gözle ciddi gazete- lerin mizanpajlarını tetkik ederse lâflarının tesir ve itibar derecesini kolaylıkla anlar. Her halde bugünler- de, başbakanın demeçleri süratli bir "manşet düşük- lüğü" gösteriyor. Gerçeklerden ders almak, şimdiye kadar hiç kim- seye zarar vermemiştir.