DÜNYADA OLUP BİTENLER Ortadoğu Kazan kaynıyor Geçtiğimiz hafta Ortadoğuda olup bitenlere dikkatlice bir göz atı- lınca, ortalıkta, arap dünyasının İi- derliğine adaylığını koyan yeni bir yönetici ile, birbirlerine karşı dur- madan diş gösteren tarafları ümit- sizce durdurmaya çalışan bir talih- siz teşkilât görülecektir. Kolaylık- la anlaşılabileceği gibi, arap dünya- sı liderliğine o adaylığını koyan bu yeni yönetici, Cezayir bağımsızlığı- nın lideri Ben Bellayı önceki yıl yaptığı çabuk ve sessiz bir darbeyle işbaşından ouzaklaştıran o Cezayir Devlet Başkanı Hayri Bumedyen- dir. Tarafları ümitsizce birbirinden ayırmaya çalışan talihsiz teşkilât da, gene kolaylıkla anlaşılabileceği gibi, Birleşmiş Milletlerden başkası değildir. ,. Ortadoğu savaşıyla ilgili olarak Önce Güvenlik Konseyinde, onun ar- kasından da Olağanüstü Genel Ku- rulda yapılan görüşmeler hiçbir ye- re ulaşamayınca, anlaşmazlığa bü- kün taraflar için kabul edilebilir bir çözüm yolu bulununcaya -yani, kimbilir ne zamana!- kadar yeni ça- tışmalar çıkmasını önlemenin bir yolunu araştırmak, yalnız ilgili bü- yük devletler için değil, fakat bütün dünya için kaçınılmaz bir gerek ol- muştu. İşte bu düşünceyledir ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konse yi, geçtiğimiz haftanın başında, İs rail ile Birleşik Arap Cumhuriyeti arasındaki yeni ateş-kesimi çizgisi- ne, yani Süveyşin iki yakasına as- keri gözlemciler göndermek kara- rım almıştır. Bu kararın alınma- sıyla uygulanması arasında geçen süre içinde gerçi Süveyş bölgesin- de oldukça önemli yeni çatışmalar patlak vermiştir ama, şu satırların yazıldığı sırada İsrail ve Mısır yöne- ticilerinin Güvenlik Konseyinin is- teğine uyarak Birleşmiş Milletler gözlemcilerini şuur boyuna kabul si üzerine, bölgeye, ne kadar süreceği (o bilinmeyen bir sessizlik indiği bildirilmektedir. Şahinler ve güvercinler gölgede, geçici bir süre için de ol- sa, sessizliğin kurulması Birleşik Amerika ile Sovyetler Birliğini pek memnun mişe benzemektedir. Gerçi iki devletin bu konuda yaptık- 22 Temmuz 1967 ları hesaplar birbirlerinden pek ay- rıdırama, sonunda ikisi de aynı ka- pının önünde birleşmişlerdir. Was- hington'a göre, araplar, kaybettik- leri toprakları silâh yoluyla geri ala- mıyacaklarını anlayınca, ister iste- mez yahudilerle görüşme masası başına oturacaklar ve devamlı bir anlaşma yolu bulacaklardır. Was- hington' un bu görüşü İsrailin görü- şüne yalandır. Fakat İsrail, şu şua- larda, gözle görülür birkaç endişe içindedir. Bunların birincisi, bir çözüme bağlanmadan uzayıp giden işgalin İsrail kabinesi içinde yarat- tığı ayrılıktır. e Kabinedeki sertlik taraftarları -ki bunların başında Savunma Bakanı Moşe Dayan gel- mektedir- Ürdün ırmağının doğu kıyısıyla Gazze şeridinin İsrail top- rakları arasına katılması lüzumunu savunmaktadırlar. o Uzayıp gidecek bir işgal, bunlara isteklerini gerçek- leştirmek ve ılımlılar karşısında du- rumlarını kuvvetlendirmek fırsatını verecektir. Başbakan Eşkol, bu ba- ımdan, pek huzursuz görünmekte- dir. İkincisi, eğer İsrailin Sina çö- lündeki işgali uzar giderse, buranın yönetimi yahudiler için büyük bir ekonomik yük olacaktır. Nihayet, gerçeklere korkmadan bakmasını bilen bazı yahudiler, Sovyetler Bir- liği, Birleşik Arap Cumhuriyetini bu hızla yeniden silâhlandırmaya de- vam ederse, zamanın araplar lehine döneceğini de pek iyi anlamaktadır- lar. Onun içindir ki İsrail hüküme- ti şimdi, bütün gücüyle, hiç değilse, bir arap lideriyle görüşme masası başına oturmak için acele etmekte- dir. Bunun için ortalıktaki en elve- rişli aday da, savaş sonunda en ve- rimli topraklarını kaybeden ve elin- de kalan topraklarda da durmadan çoğalan göçmenlerin nefesini ense- sinde duyan Ürdün Kralı Hüseyin- dir. u güç durumunu kendisi de . iyi bildiği içindir ki, geçen haf- ta bütün arap liderlerinin bir ara- ya gelerek İsrail karşısında ortak bir politika çizmeleri için Hüseyin büyük çabalar harcamıştır. Bu a- maçla Kahireye kadar gitmiş ve ora- da Başkan Nasır ve onun konuğu Bumedyenle uzun görüşmeler yap- mıştır. Fakat bu görüşmeler şura- sında olduğu gibi, ondan, sonra da Sudan, Irak ve Suriye devlet baş- kanlarının da katılmasıyla ven görüşmelerde de, özellikle Başkan Nasır, araplar arasında İsraile vr şı ortak bir politika izlenebileceğin- den pek ümitli görünmemiştir, Baş- kan Nasırın bütün ümitlerini kıran olay, Suudi Arabistanın, savaşın ba- şından buyana yapılan boykota son vererek batılı (devletlere yeniden petrol satmak kararını almış olma- sıdır.