22 Temmuz 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

22 Temmuz 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Bizlerin, afrikalıların görgü- sü ve eğitimi, her şeyden önce, göz ile elde edebileceğimiz şeylere daya- nır. Afrikalılarda bir, göz geleneği, temaşa geleneği, dans ve el zenaatı geleneği vardır, ama yazı geleneği yoktur. İşte biz, televizyon sayesin- de yazı geleneğine, okuma, okuya- bilme ve yazabilme geleneğine ka- vuşmak istiyoruz.." Televizyon sadece ookuma-yaz- ma eğitiminde değil, meslek! eğitim- de, görgü ve bilginin artırılmasın- a, özellikle sosyal ya getir- diği değişikliklerle önem kazanmak- tadır. Dünya ve yurt Sim gö- rüntü olarak izleyebilen kimselerin muhafazakârlığı ozayıflamakta ve bunlar, mahalli olmaktan kurtul- maktadırlar. Ünlü bir futbolcuyu, bir yabancı devlet adamım, uluslar- arası bir toplantıyı görüntü olarak izlemek, insanları, çağdaş dünyaya yakınlaştırmaktadır. Tabii bu fay- daları toplum ölçüsünde elde etme- nin başta gelen şartı, televizyonu bir müreffeh azınlığın salon eğlen- cesi olmaktan çıkararak, hiç olmaz- sa her köye bir tane alıcı götürmek- tir. Bu, başlangıçta, yayın alanı ge- nişletilmeden mümkün değildir. A- ma, televizyondan sadece büyük şe- hirdeki televizyon sahiplerinin ya- rarlandığı başlangıç safhasından ile- riye gitmek için, her halükârda, bir "başlangıç" zorunludur. Suya atla- madan yüzme öğrenilemiyeceği gi- bi,büyük şehirlerde ilk Ti kurmadan köylere yönelmek ve tün yurdu kapsayan şebekeler m dana getirmek de imkânsızdır. Türkiye, gecikmeyle de olsa, bu başlangıcı yapmaya karar vermiş- tir. Televizyonun zorunlu bir ihti- yaç olup olmadığı hakkındaki tar- tışmalar artık geride- kalacak, | O- cak 1968'den itibaren yayınların ka- litesi, televizyon işletmeciliğindeki başarı derecesi tartışılacak ve eleş- tirilecektir. e kademelerde o "ihtiyaç lüks mü?" tartışması devam e- deHler. halk, fiili davranışlarıyla bu tartışmayı aşmış, televizyondan ya- rarlanarak çağını yaşamak istediği- ni ortaya koymuştur. 1967 yılında Türkiyede 1500 kadar vatandaş, te- levizyon alıcısı sahibi olmuştur. Bu e özellikle sınır ve kıyı illeri- ağılmıştır. Komşu ülkelerin ya- şanla izleme hususunda, Anado- lu yaylasının ortasında bulunduğu için en şanssız il olan Ankarada da- 22 Temmuz 1967 Fahrettin Işıkçı Yaraya neşter hi televizyon salın alan sabırsızlara rastlanmaktadır. .ve halk Başkentte, Maltepe köprüsünün bi- tişiğindeki Gürakan apartmanı- nın damında büyükçe, çok parçalı, değişik bir anten bulunmaktadır. Bu antene bağlı bir kablo, dış du- vardan aşağı inmekte ve üst kat- lardan birinin balkon kapışının kı- yısından niş salona girmektedir. Bu kal "Automatic" marka bir teliliiyan' alıcısına bağlıdır. iki hafta kadar önce bir sabah, Yugoslavyadan göçmen olarak gek miş mütevazi insanlar olan Hayret- tin ve Cemal Çörağan kardeşler, yi- ne televizyonlarının başında idiler ve bir yayın yakalamağa uğraşıyor- lardı. Bir yıl önce bu alıcıyı kendi- lerine satan hemşehrileri, "Sık sık EE ki gazı isinsin, iyi olur" Çörağan kardeşler de bu SENİ hevesle yerine getirmişler, her sabah ve her akşam televizyo- nun başına geçip, dalgalan kurca- layarak, ses âyarını karıştırarak, bir yayın yakalamağa (o çabalamışlardı. Çoğu zaman çabaları boşuna gidi- yordu. Ama bazen de ekranda bir görüntü beliriyor, bu başarı iki kar- deşe günlerce, hattâ aylarca yeti- yordu. YURTTA OLUP BİTENLER O gün de bıkmadan televizyonu kurcaladılar. Ekranda çizgiler hare- ket ediyor, dalgalanıyor, çeşitli geo- metrik şekiller meydana geliyordu. Bu, alıcının boşa çalışması demek- ti. Saat 11.30'da birden, bulgarcaya benzeyen bir konuşma duyuldu, son- çizgiler şekillendiler ve bir in- san görüntüsü haline geldiler. Bu, bir spikerdi. O. sırada hava bulutlu ve rüzgârlı idi. Rüzgâr estikçe şe- killer netleşiyordu. Sonra ekranda, sulanan bahçeler göründü. Bu arada Çörağan ailesi salonu doldurduğu gibi, "Yenge hanım" üst ve alt kat- lara haber vermiş, bütün komşular salona doluşmuşlardı. Gürakan Apartmanının sakinleri, iki saat kadar, heyecanla televizyon seyrettiler. Bu, heyecanlı bir olaydı. Hayret etmişlerdi. Sulanan bahçe- lerden sonra bulgar güreşçilerini ve bir temsil gördüler. Olayı kendi a- ralarında (oyorumladılar. (Kimisi "Bak şu Allahın işine!" dedi, kimi- si de meseleyi teknik yünden izaha kalkıştı Bu alay Kenya, Nijerya, Ugan- da, Zambia, Honduras, Sierra Leo- ne, Yukarı Volta, Kolombia, Puer- to Riko, Peru, Hindistan, Kamboç- ya, Kore, Tayland, Malta veya Guamda cereyan etse, hayret konu- su olmıyacaktı. Çünkü bunlar, dün- yada televizyona sahip bulunan ve bi 90'ı geçen ülkeler arasında yerlerini almışlardır. Böyle bir olay, Türkiyede de ba- zı sınır bölgelerinde olağan karşı- lanacaktır. Örneğin Rizede, Sovyet televizyon istasyonlarının, Kilis, İs- kenderun ve Mersinde Arap televiz- yon istasyonlarının ve Edirnede Yu- nanistan ve Bulgaristan televizyon istasyonlarının yayınları izlenebil- mektedir. Türkiyeyi çevreleyen bü- tün ülkelerde -Kıbrıs dahil- televiz- yon şebekesi kurulmuştur. Sınıra yakın illerimizde vatandaşlanmız televizyon alıcısı sabitti olmakta ve bir nevi beleşçilikle komşu ülkenin yayınlanın İzlemektedirler. Türkiyede istisnai olarak tele- vizyon seyredebilenlere, kapalı dev- re televizyon yayım yapan bazı a- merikan üslerindeki amerikalılar Ba amerikalılar türk toprakları zerinde Tv yayını yapmaktadır- ii ile, haftada bir gün 2 saat de- neme yayını yapan İstanbul Teknik Üniversitesi | istasyonunu ( izleyen İstanbulluları katmak gerekir. İs- tanbul Teknik Üniversitesinin dü- 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: